Halen sermayenin hizmetinde olan “sendika ağalığı sistemi”nin kurulmasında önemli/uğursuz görevler üstlenen Mustafa Özbek yaşamını yitirdi. İstisnasız tüm burjuva medya, bu ''meşhur'' sendikacının ölüm haberini “34 yıl Türk Metal Sendikası başkanlığı yapmış” olmasına vurgu yaparak verdi. Burjuva medyanın yoğun ilgisine mazhar olmasını sağlayan şey uzun süre sendika ağalığı yapmış olması mıydı sadece? Elbette değil!
Mustafa Özbek sıradan bir sendika ağası değildi. 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesiyle birlikte yaygınlaştırılan mevcut sendikal düzenin önemli aktörlerinden biriydi. Bir sendika ağası öldü ama geride tahkim edilmesinde özel görevler üstlendiği “sendika ağalığı düzeni” devam ediyor. Egemenler arası iktidar çatışmasında gündeme gelen Ergenekon operasyonuna dahil edilmeseydi hem sermaye düzeni hem sendika ağları anısına çok daha büyük bir saygı göstereceklerdi. Ama sermaye düzeninin klasik icraatı, işi biten figüranların ıskartaya çıkarılmasıdır. Mustafa Özbek'te 34 yıllık saltanatın ardından bu utanç verici akıbete uğramaktan kurtulamamıştı. Ancak edindiği devasa servet yedi kuşak sülalesine yetecek kadar olduğu için, düzene yaptığı hizmetin mükâfatını da fazlasıyla almıştır.
Peki, kimdir Mustafa Özbek? İşçiliğe MKE'de başlayan, 1971'de Türk Metal’in (TM) Şube Başkan yardımcılığına seçilen, ardından Kırıkkale Şube başkanı olarak hızla yükselen bir zattır. Yükseliş burada bitmemiş, 1975 yılında ise Türk Metal Genel başkanlığı koltuğuna oturma “şerefi”ne nail oldu. Her zaman işçi sınıfına ihanetin ödülü olarak yükselen ağalar olmuştur. Ancak M. Özbek'in yükselişi sendika ağalığının da ötesindedir. Bu hem gerçekleştiği dönem itibariyle hem de başına getirildiği TM’nin sermaye açısından üstlendiği misyon gereği böyle.
***
1970'ler sınıf ve kitle mücadelesinin yükseldiği yıllar. Metal işkolu hem kapitalist ekonominin dinamosu hem de sınıf mücadelesinin belirgin olduğu fabrikalardan oluşuyor. Metal işçilerinin sınıflar mücadelesinde üstlendikleri öncü misyon, bu mücadelenin ürünü olarak Maden İş Sendikası'nın sergilediği ileri tutum sermaye düzenini diken üstünde bırakıyordu. Güçlenen sınıf mücadelesi, sendikal alanda Türk-İş denetimini parçalayarak DİSK'in kurulmasının koşullarını yaratmıştı. Metal işçileri bu ileri çıkışta önemli bir rol oynadılar.
İşte Türk Metal böylesi bir dönemde, sermayenin önemli bir aracı olarak hep devrede oldu. Metal işçilerinin mücadelesini bölmek, güçten düşürmek, olanaklı olduğu ölçüde ise denetim altına almak bu sendikanın temel görevi oldu. Yeri geldi mafya yöntemleri dahi kullanmaktan çekinmeyen bir çete olarak davrandı. Her zaman hedefi -metal işçileri şahsında- bir bütün olarak işçi sınıfı mücadelesi oldu. Mustafa Özbek’le on yıllar boyunca başında bulunduğu TM’yi böylesi bir bütünlük içinde değerlendirmek gerekiyor.
M. Özbek Türk Metal’in başına getirildikten beş yıl sonra askeri faşist darbe gerçekleştirildi. Darbe koşullarında TM ve başındaki Mustafa Özbek üstlendikleri uğursuz rolü arsızca yerine getirdiler. Cunta 52 DİSK yöneticisini idamlar yargılarken, M. Özbek ve onun gibiler faşist generallerin hizmetindeydi. Bu veriler ışında değerlendirildiğinde Mustafa Özbek'in yükselişinin tesadüf olmadığı, tersine hedefli/planlı bir politikanın dolaysız sonucu olduğu rahatlıkla görülebilir.
***
70'li yılların sonu, Türkiye ekonomisi bir tıkanmanın eşiğine gelmiş bulunuyordu. 60'lı yıllarda başlayan ithal ikameci birikim modeli ile yaratılan olanaklar tükenmişti. İç piyasa doymuş, kapitalist gelişme bir sınıra dayanmıştı. Türkiye kapitalizminin gelişme dinamikleri gelinen yerde dışa açılmayı, ihracata dayalı birikim modelini gerekli kılıyordu. Bunun için dışarıyla rekabet edebilecek koşulların yaratılması gerekiyordu. Bu ise sermayenin üretim maliyetlerini düşürebilmesi, yani işçi ücretlerinin aşağı çekilmesi ve sosyal hakların gasp edilmesi anlamına geliyordu.
Sermayenin bu hedeflere ulaşması o dönemin güçlü sınıf mücadelesi atmosferinde pek mümkün değildi. Bu ancak, sınıf ve kitle mücadelesinin asker postalıyla ezilmesiyle mümkün olabilirdi. Yapılan da bu oldu. 80 darbesiyle birlikte mücadele dinamikleri ezildi, DİSK ve bağlı sendikalar kapatıldı. Öncü ilerici işçiler işten atıldı. Ülke bir bütün olarak açık cezaevine çevrildi vb. İşte Türk Metal sendikası o güne kadar başaramadıklarını, asker postalıyla düzlenen yollarda yürüyerek hayata geçirebildi. Metal fabrikalarında işçiler zorla TM’ye üye yapıldı. Faşist cunta, kapitalistler, Türk Metal üçlüsü bugün karşımızda bulunan sendikal düzenin taşlarını birlikte döşedi. İşçi sınıfıyla emekçileri hedef alan ekonomik-sosyal yıkım saldırılarını birlikte hayata geçirdiler. Yeri geldi üstü örtülü, yeri geldi açıktan, yeri geldi pervasızca işçi-emekçi düşmanı politikaları uyguladılar.
Mustafa Özbek başkanlığındaki Türk Metal Sendikası’nın ihaneti bu kadar sınırlı değildi elbet. İlerici-öncü işçilerin mafyavari yöntemlerle susturulmasında özel bir rol oynamış, sermaye düzeninin zehirli ideolojisini işçi sınıfına dayatmada rezil bir rol oynamıştı. Metal işçileri saflarında milliyetçi-faşist ideolojinin yayılması ve örgütlenmesi de bu “sendika” eliyle yaratıldı. TM’nin tüm olanakları bunun için kullanıldı. Otelleri kontrgerilla örgütlenmelerinin eğitim kamplarına çevrildi. Özbek ve sendikası, sermaye düzeninin bir dizi kirli ve karalık işinin örgütlenmesinde dolaysız rol oynadı.
TM ile şefinin milliyetçi-faşist örgütlenmede tuttukları yer, düzen içi çatışmanın dışa vurumu olarak gündeme gelen Ergenekon operasyonları sürecinde daha net görüldü. Bu süreçte, ortalığa saçılan bir dizi çirkef, TM ile başındaki kişinin düzenle salt bir sendika-sendikacı ilişkisi içinde olmadığını gözler önüne serdi.
Özbek'in ''sendikacılık'' yaparak dudak uçuklatan bir servetin sahibi olması gerçeği bir tarafa, uluslararası sendikal örgütlenmeden, medya patronluğuna, ulusalcı politik örgütlenmelerden ülke gündemini belirleyecek araçlara kadar geniş bir alanda aktif olan bir sendika ağası olduğu gün yüzüne çıktı. Sermaye düzeni de TM’nin şimdiki ağası Pevrul Kavlak ve avenesi de ona çok şey borçlu.
Bir sendikadan çok şirketi andıran, devasa miktarlarda paraya hükmeden, her sözleşme sürecinde MESS'in bir uzantısı olarak davranan, fabrikalarda İnsan Kaynakları misyonu üstlenerek, kimin işe girip kimin işten atılacağına dahi karar veren bir Türk Metal Sendikası ile karşı karşıyayız. Bu sistemin yaratılmasında birinci derecede rol oynayan Mustafa Özbek, başta metal işçileri olmak üzere işçi sınıfı tarafından hep bir işçi düşmanı olarak hatırlanacaktır.