15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi!

Geçmişi ve bugünü anlamak, geleceğe güvenle yürümek için yolumuza ışık tutuyor…

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 15 Haziran 2018
  • 07:59

15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin 48. yıldönümündeyiz. Üzerinden yarım asra yakın bir zaman geçmesine rağmen bu büyük direniş değerinden hiçbir şey kaybetmedi. Türkiye’deki sınıf mücadelesinin çok özel bir sahnesi, en ileri başkaldırısı olarak belleklerdeki yerini koruyor. 

“15-16 Haziran yalnızca iki işçi kentinde toplu bir üretimi durdurma eylemi değil, toplu ve militan bir sokağa akıştır da. 100 bini aşkın işçinin her türlü yasa ve yasağı çiğneyerek, türlü uyarı ve tehditlere meydan okuyarak, polis, asker ve tank barikatlarını aşarak, zamanın hükümetine ve parlamentosuna karşı kararlı bir haykırışıdır. 15-16 Haziran Direnişi, sokağa dökülen işçi kitlelerinin bilincinde olup olmamasından bağımsız olarak, sermaye diktatörlüğünün tüm kurumları ile militan bir karşı karşıya geliştir.” (15-16 Haziran, sol hareket ve işçi hareketi - H. Fırat, www.tkip.org)

15-16 Haziran Direnişi bulutsuz gökyüzünde çakan bir şimşek değildir. 1960’lı yıllarda gelişen, serpilen ve militanlaşan işçi hareketinin doruğudur. Saraçhane Mitingi ile boy veren, Kavel greviyle yasakları aşan, Paşabahçe, Zonguldak, Derby, Sungurlar gibi direnişlerle önündeki her türlü barikatı yıkıp geçen işçi hareketinin tüm bu süreç içerisindeki toplam birikiminin sonucu, aynı zamanda onun ileri bir sıçramasıdır.

15-16 Haziran Direnişi, bu birikimi yok etmeye, gürül gürül gelişen işçi hareketinin önünü almaya yönelik sermaye iktidarının hamlesine karşı işçi sınıfının ayağa kalkışıdır.

Bu nedenledir ki bu direnişle işçi hareketi DİSK’i zayıflatacak bir yasanın çıkmasını önlemek için mücadele ediyor görünse de gerçekte ‘60’lı yıllar boyunca elde ettiği mevzi ve kazanımları savunuyordu. DİSK de zaten bu büyük mücadelenin ürünü, en ileri mevzilerinden biriydi. Bu mücadele içerisinde Türk-İş yönetimi şahsında işçi hareketinin önüne konulan barikatlar yıkılmış, işçi hareketi ayağına takılan zincirleri kırarak DİSK’i yaratmıştı. İşte burjuvazi 1970’te gündeme aldığı yasal düzenlemeyle işçi hareketine diş göstererek, bu gelişmenin önünü almaya çalışıyordu. İşçi hareketi de bu saldırı hamlesini böyle görmüş, bunun için de görkemli bir başkaldırıyı gerçekleştirmiştir. Türk-İş üyesi işçilerin direnişe geniş bir katılım göstermesi de bunun dolaysız bir soncudur.

Böylelikle işçi hareketi bu büyük karşı darbeyi iki güne yayılan büyük militan direnişiyle göğüsleyebilmiştir. Akabinde de büyük direnişin sonrasında gerçekleşen 12 Mart darbesine rağmen akamete uğratılamamış, 1970’li yıllar boyunca sermayeye ve iktidarına kök söktürmeye devam etmiştir. Burjuvazi bu büyük işçi hareketinin önünü ancak 12 Eylül 1980 darbesiyle alabilecektir.

***

15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi kendiliğinden bir patlamadır. Siyasal bir önderlikten yoksundur.

İşçi sınıfı hareketi gibi ‘60’lı yıllar boyunca gelişme gösteren sol hareket içerisinde ortaya çıkan iki ana akım durumundaki TİP ile MDD hareketi işçi hareketine karşı güvensiz ve uzakken, farklı biçimlerde olmakla birlikte, burjuva kurumlara bel bağlamaktaydılar. TİP burjuva parlamentosuyla barışçıl bir geçiş umarken, MDD hareketi ise orduya dayanarak bir askeri darbe peşindeydi. Bundan dolayı devrimci gençlerin harekete verdikleri samimi destek dışında bu iki ana akımın, hareket üzerindeki etkileri gibi harekete destekleri de oldukça zayıf kalmıştır.

Fakat tersinden bu büyük direnişin sol hareket üzerindeki etkileri büyük ve sarsıcı olmuştur. İşçi sınıfı bu büyük eylemiyle kendisine, devrimci enerjisine ve gücüne yönelik soldaki güvensizliğe darbe vururken, öte yandan hem parlamenter hayalleri sarsmış hem de burjuva ordusuna bel bağlayanların düşüncelerinin boş bir hayal olduğunu göstermiştir. Böylelikle burjuva kurumlara yönelik boş inançların yıkılmasına büyük bir katkı sağlarken, burjuva sosyalizminden devrimci bir kopuşun, ‘71 devrimci kopuşunun yolunu açmıştır.

***

15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi kendiliğinden bir patlama olduğu gibi aynı zamanda sendikal alanda da aşağıdan yükselen bir harekettir. DİSK’i savunmak hedefiyle gerçekleşen bir hareket olmakla birlikte, DİSK yönetimi hem hareketin dışında kalmış hem de kısa sürede bu büyük militan hareketin karşısında yer almıştır. Öyle ki dönemin DİSK Genel Sekreteri Kemal Sülker, “Girişilen bu tahripkar eylemle bir ilgimiz olmadığını İçişleri Bakanına söyledik. Ve kesinlikle de bu tahripkar olayları tasvip etmediğimizi bildirdik. Ayrıca da işçilere de radyoda bir uyarma eylemi yaparak kötü cereyanlara alet olmamalarını istedik” derken, Genel Başkan Kemal Türkler de radyodan yaptığı konuşmada bu büyük işçi direnişini karalamış, işçiye kurşun sıkan orduyu göklere çıkarıp anayasaya bağlılığını ilan etmiştir.

“Sendika bürokratlarının ihanetine ve sıkıyönetime rağmen işçiler hemen teslim olmadılar. Türk Demir-Döküm, Sungurlar, Derby, Otosan, Rabak gibi büyük işyerlerinde işi durdurarak ya da yavaşlatarak günlerce direndiler.

“DİSK yöneticilerinin ikinci büyük ihaneti, direniş sonrasındaki toplu tensikat sırasında yaşandı. Binlerce işçinin (toplam 6000) işten çıkarılmasına sessiz kaldılar. Dahası, bu militan işçi kuşağının fabrikalardan, dolayısıyla da sendikalardan temizlenmesine memnun bile oldular. ‘60’lı yılları kapsayan mücadelenin eğittiği, öne çıkardığı bu işçiler, 15-16 Haziran Direnişi’ni de sürüklemiş ve yönetmişlerdi. Direnişin verdiği korkuyla yasal değişiklik konusunda gerileyen burjuvazi, sonradan intikamını bu öncü işçilerden almıştı.

“İşçi hareketinin politik önderlikten, devrimci bir sınıf partisinden yoksunluğu koşullarında, doğal olarak, 15-16 Haziran Direniş’inin yarattığı elverişli ortamdan işçi hareketinin politik gelişimi ve sendikaların devrimcileştirilmesi doğrultusunda yararlanılamadı. Öncü bir partinin saflarına çekilebilecek binlerce militan işçi sahipsiz kalıp heba oldu.” (agy)

***

Fakat bu büyük ve sarsıcı direniş sol hareket üzerinde derin izler yarattı. Yukarıda belirttiğimiz gibi burjuva kurumlarına yönelik boş beklentileri darbeledi, burjuva sosyalizmden devrimci bir kopuşun yolunu düzledi. Fakat her şeye rağmen devrimci bir konuma sıçrayarak iç bir ayrışmaya uğramakla birlikte, işçi sınıfına yönelik sol hareket içerisindeki güvensizlik başka düzeylerde farklı biçimler alarak devam etti. Bunun bedelini de 12 Eylül’de ve sonrasında hem işçi hareketi hem de sol hareket ödemeye devam etti.

12 Eylül’ün yıkımının ardından 1987 yılı hem işçi hareketi açısından hem de sol hareket açısından yeni bir başlangıç oldu. 12 Eylül yenilgisinin enkazı üzerinden işçi sınıfı ile sosyalizmi devrimci temellerde birleştirecek bir yenilenme ve yeni bir devrimci çıkışın ilk adımları da bu tarihte atıldı. 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’ni de içerecek bir tarihsel muhasebe ve hesaplaşma temelinde, elbette aradan geçen tüm bu dönemin ortaya çıkardığı devrimci birikime de yaslanarak komünist hareket doğdu. Bu tarihsel olarak ‘71 devrimci kopuşundan sonra ikinci önemli büyük sıçrama ve kopuştu. Böylelikle hem işçi hareketini hem de devrimci hareketi güçsüz bırakan kopukluğu ortadan kaldırmaya yönelik bilinçli bir devrimci proleter sosyalist hareket doğarken, öte yandan bu ileriye çıkışı başaramayanların gerisin geriye ‘71 devrimcilerinin geride bıraktıkları burjuva sosyalizmine doğru savrulacağı bir yeni tarihsel dönemin yolu açılmış oldu.

Bunun için bugün 48. yılında 15-16 Haziran’ın ruhunu taşıyan, o büyük ve görkemli işçi direnişini hatırlatan Greif ve Metal Fırtına gibi, işçi hareketinin gücünü ve enerjisini gösteren son dönemin büyük işçi direnişleri, 30 yıl önce işçi sınıfı ile sosyalizmi birleştirmeyi ana görev sayarak ileri atılan komünist hareketle anılırken, bu temel görevi anlamaktan uzak o dönemin devrimci hareketlerinin ise tasfiye olarak büyük ölçüde burjuva sosyalizmine, onun burjuva kurumlarına bel bağlayan o geri çizgisine savrulduklarına tanık oluyoruz. 

Bunun için bir kez daha 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’ni kutlarken, bu büyük direnişin derslerinden sadece geçmişi değil, aynı zamanda bugünü anlamak için de yararlanmalı, işçi sınıfının devrimci geleceğini hazırlama yolunda da hep bir ışık olarak kullanmalıyız.