Vedat Türkali yoksulların mücadelesinde yaşıyor

Asırlık çınar, bütün eserlerinde sınıfsal olarak safını net bir şekilde ortaya koydu ve bu tavrını son nefesine kadar devam ettirdi. Ölümünün 4. yılında Türkali’nin anısı önünde saygı ile eğiliyoruz.

  • Haber
  • |
  • Kültür-sanat
  • |
  • 29 Ağustos 2020
  • 22:20

Yoksulların, işçilerin, emekçilerin, ezilen halkların sesi olan Vedat Türkali’yi yitirişimizin üzerinden dört yıl geçti.

Çoklu organ yetmezliğinden 29 Ağustos 2016’da 97 yaşındayken Yalova Devlet Hastanesi’nde yaşamını yitiren Türkali, kalemini hep ezilenler için kullanan ve son nefesine kadar da bu duruşundan taviz vermeyen bir yazardı.

Asıl adı Abdülkadir Pirhasan olan Türkali, 13 Mayıs 1919’da Samsun’da doğdu. Lise eğitimini Samsun’da tamamlayan Türkali, 1942 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Aynı yıl Merih Pirhasan’la evlendi.

Yoksul bir ailenin çocuğu olan Türkali, yoksulluğun kaynağı olan kapitalizme karşı mücadeleyi seçerek dönemin TKP’si içinde örgütlü bir kimlik olarak yer aldı. Romanlarında da yoksulluğun kaynağı olan kapitalizmi sorgulayan Türkali, sosyalizm bayrağını yükseltti.

Romanlarında devrimci inancını özgürce ortaya koydu. “Bitmeyen” romanında 12 Eylül karşı-devrimini, katliamları edebi bir dil ve duygu fırtınasıyla anlattı. 12 Eylül’ün darmadağın ettiği, savurduğu hayalleri ise “Mavi Karanlık” adlı romanında işledi.

27 Mayıs darbesine ve yansımalarına, “Bir gün tek başına” adlı romanında ışık tuttu.

Bugün hala dilden dile dolaşan “İstanbul” şiirinde ise zafere olan inancını şu şekilde dile getirmişti:

“Bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi
Bekle dinamiti tarihin
Bekle yumruklarımız
Haramilerin saltanatını yıksın
Bekle o günler gelsin İstanbul bekle
Sen bize layıksın”

“Güven” adlı romanında 1930 ve 1940'ların TKP'sini; Boz Memet, Mihri Belli, Hikmet Kıvılcımlı, Reşat Fuat'ı anlattı.

Son romanını ise düzenin yok saydığı, üstünü kapatmaya çalıştığı Ermeni Soykırımı gerçeğine ışık tutmak kaygısıyla kaleme aldı. Romanda 1915 soykırımının yanı sıra Kürtlere yönelik katliamları da anlatarak resmi tarihe darbe vurmuştur.

Senaryosunu yazdığı ve işçilerin sorunlarına ışık tuttuğu, sınıfsal çözüm yolunu gösterdiği “Karanlıkta uyananlar” filmi ise sermaye devleti tarafından yasaklanmıştı.

“Fatma Gül’ün suçu ne?” adlı senaryosunun yazarı olarak ismi öne çıkınca düzen medyasının ilgisine mazhar oldu. Konuk olduğu bir televizyon programında sunucunun Fatma Gül sınırlarındaki sohbet tasarımını yıktı geçti. Halkların özgürlüğüne çubuk büken konuşmasının rahatsızlığını yaşayan sunucuya “Söylediklerim sizi rahatsız mı etti” dedi ve programı terk etti.

Asırlık çınar, bütün eserlerinde sınıfsal olarak safını net bir şekilde ortaya koydu ve bu tavrını son nefesine kadar devam ettirdi. Ölümünün 4. yılında Türkali’nin anısı önünde saygı ile eğiliyoruz.