İşçi kardeşler, emekçi kadınlar:
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü yaklaşıyor. Bu sene de 25 Kasım'ı kadın cinayetlerinin arttığı, tacizin-tecavüzün yaygınlaştığı, çifte sömürünün katmerlendiği ve omuzlarımızdaki yüklerin pandemi koşullarında iyice ağırlaştığı günlerde karşılıyoruz. Pandemi ve ekonomik kriz ile birlikte baskının, sömürünün, katliamların gölgesini hiç olmadığı kadar üstümüzde hissediyoruz.
Ekonomik kriz emekçi kadınları vuruyor!
Ekonomik krizin yıkıcı sonuçları, işçi ve emekçilerin evlerinde yakıcı bir biçimde yaşanıyor. Krizin faturasının ödettirilmek istendiği bizler, işsizlik ve açlık ile karşı karşıya kalıyoruz. Emekçi kadınlar ise krizin sonuçlarını daha da ağır olarak yaşıyor. İşsizlik tehdidi başımızın üstünde sallanan bir kılıç misali peşimizi bırakmıyor. Güvencesiz çalışma ve ağır çalışma koşulları ekonomik kriz ile birlikte boyutlanıyor. Gelecek belirsizlik sisleri içinde yüzerken, yarınlarımız bizlerden çalınıyor.
Pandemi emekçi kadınları vuruyor!
Salgın yaşamlarımızı tehdit ederken, biz işçiler alınmayan önlemlerle birlikte ölüm ile burun buruna çalıştırılıyoruz. Özellikle güvencesiz ve hukuksuz çalışma kurallarının hüküm sürdüğü tekstil, dokuma ve deri sektöründe koranavirüs fabrika fabrika gezerken bizlere fazla çalışma saatleri ya da işsizlik dayatılıyor. Açlık ile ölüm arasında tercih yapmamız bekleniyor. Hastalığa yakalandığımızda “suçlu” ilan edilerek işten atıldığımız gibi, hasta yakınlarımızın bakımı da bizlerin üzerine kalıyor. Alınmayan önlemlerle açılan okullardan her an salgın gerekçesiyle kapanan sınıfların haberini duyma endişesi ile çalışıyoruz. İşsizlik, salgın endişesi, geçim derdi ile artan aile içi şiddet vakalarının kurbanı oluyoruz. Kısacası, pandemi ile birlikte ölüme terk ediliyor, iş yükümüz arttırılıyor, omuzlarımızdaki bakım yükü katlanıyor, geleceğimiz çalınıyor ve sokakta, evde, fabrikada şiddete maruz kalıyoruz.
Gericilik emekçi kadınları vuruyor!
Ekonomik kriz ve pandeminin kıskacında yaşam mücadelesi verirken bir yandan da gericiliğin boyunduruğu altına alınıyoruz. Boşanmayı önlemek için erkeklere çok eşliliği önerenlerden tutun da çocuk istismarlarını meşrulaştıranlara, İstanbul Sözleşmesi'nin iptal edilmesinden kadın cinayetlerine kurban giden kadınları hedef gösterenlere kadar bir dizi gerici söylem bu dönemde de yakamıza yapıştı. Dinci-gericiliğin açtığı savaş altında eşitlik ve özgürlük mücadelemizin mevzileri teker teker geri alınmak isteniyor. Bunun sonucu olarak artan kadın cinayetleri, taciz ve tecavüzler sokaklarımıza, evlerimize ve fabrikalarımıza kadar uzanmış, yaygınlaşmış durumda. Gericilik ve şiddet yaşamın her alanında olduğu gibi fabrikalarda da sadece emekçi kadınların kölece çalışma koşullarına boyun eğmesi için değil haklı direnişlerini kırmak için de kullanıldı, kullanılıyor.
Şiddete, sömürüye, krizin faturasına karşı insanca bir yaşam için mücadeleye!
25 Kasım mücadele çağrısıdır! Baskıya, şiddete, sömürüye karşı Mirabel Kardeşlerin izinden gitmek, özgürlük ve eşitlik uğruna mücadeleyi büyütmek demektir. Bugün karşı karşıya olduğumuz tüm sorunlar önümüze yığılsa da bizleri “kader” ile avutmaya, “şükür” ile razı etmeye çalışsalar da beyhude! Biliyoruz ki, geleceğimiz de özgürlüğümüz de ve çocuklarımıza bırakacağımız aydınlık yarınlar da hepsi bizlerin nasırlı ellerinde!
Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası, sizleri bir adım öne çıkmaya, 25 Kasım’da talepleriyle, fabrikalarda ve alanlarda mücadeleyi büyütmeye çağırıyor!
Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası