Mirabal Kardeşler mücadelemizde yaşıyor!

Mirabal Kardeşler sadece kadına yönelik şiddete karşı değil, aynı zamanda faşizme karşı mücadelenin de sembolüdür.

  • Haber
  • |
  • Kadın
  • |
  • 25 Kasım 2021
  • 11:15

Bunca acıyla dolu ülkemiz için yapılacak her şeyi yapmak bir mutluluk kaynağı; kollarını kavuşturup oturmak ise çok üzücü…
Minerva

Çocuklarımızın, bu yoz ve zalim sistemde yetişmesine izin vermeyeceğiz. Bu sisteme karşı savaşmak zorundayız. Ben kendi adıma her şeyimi vermeye hazırım; gerekirse hayatımı da...
Patria

Belki de bize en yakın şey ölüm; fakat bu beni korkutmuyor, haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz…
Maria Teresa

Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü 25 Kasım, aynı zamanda, diktatörlüğe karşı mücadelede simgeleşen Mirabal Kardeşler’i anma günüdür. Kelebekler olarak anılan Mirabal Kardeşler’in, 25 Kasım 1960’da Dominik Cumhuriyeti’nin faşist diktatörü Rafael Trujillo’nun ajanlarının tecavüzüne uğrayıp uçurumdan aşağı atılarak katledilmelerinin 61. yılındayız.

Trujillo diktatörlüğü

Trujillo, 1930 yılında başkan Horacio Vasquez’i CIA destekli askeri bir darbeyle devirdikten sonra devletin başına geçmiş ve 1961 yılında öldürülene kadar Dominik Cumhuriyeti’ni faşizmle yönetmiştir.

Darbe ile iktidara gelen faşist diktatör hem siyasi hem askeri yetki ve karar mekanizmalarını elinde toplamıştı. Bu durum elindeki gücü acımasız ve fütursuzca kullanmasının önünü açmıştır. Dikta rejimin yarattığı korku ortamı gerek baskı ve zorbalıkla gerekse ideolojik olarak çürüyüp bir tortuya dönüşmüştür. Bütün faşist rejimlerde olduğu gibi bu durum, diktatörlüğün hem siyasi hem ahlaki olarak çürüyüp kokuşmasını kaçınılmaz kılmıştır.

Trujillo, yönetim süresi boyunca Dominik halkına yönelik kanlı politikalar uygulayarak korku ortamı yaratmıştır. Kendine ya da iktidarına yönelik en ufak bir muhalefeti dahi kaba şiddet kullanarak bastırmıştır. Kendi kurdurduğu “40” adlı özel hapishanesinde binlerce insanı işkenceyle öldürtmüştür. Askeri İstihbarat Servisi (SIM) ile istihbarat toplayıp, muhaliflerini fişlemiş, takip ettirmiş, tutuklatmış ve katlettirmişti.

Eli kanlı faşist diktatörlerin çoğu iktidarları boyunca kendilerini yücelten çeşitli lakaplar (Hitler-Füfrer, Mussolini-Duçe vb.) takmışlardır. Trujillo da iktidarı boyunca kendisine “El Jefe” yani “Şef, Patron” dedirtmiştir. Fakat hem muhaliflerin hem de Kelebekler’in ona taktığı lakap “El Cabro”, yani “Teke”dir.

Dominik’in “yüce Teke”si Trujillo zamanının en ahlaksız en düşkün diktatörlerden biriydi. Evli olmasına rağmen okul çağındaki kızları dahi metres olarak kullanmıştır. Kendine karşı gelenleri ise tehdit etmiş, hapse attırmış, ailelerini bile cezalandırmıştır. Baskı, zorbalık, ahlaksızlık, çürümüşlük o kadar çirkin bir hal almıştır ki, kilise dahi açık bir bildiri yayınlayarak diktatörlüğe karşı çıkmak zorunda kalmıştır.

Mirabal Kardeşler’in bu zalim diktatöre ve diktatörlüğe karşı mücadelesi de böyle bir siyasi atmosferde gelişmiştir.

Mirabal Kardeşler

Miraballar dört kız kardeştir. Bunlar sırasıyla, Patria Mercedes, Belgicia Adele, Minerva ve Maria Teresa Mirabal’dır. Kardeşlerin kod adı “Mariposa”, yani “Kelebek”tir. Kardeşler, Minerva Kelebek-1, Maria Teresa Kelebek-2 ve Patria Kelebek-3 kod adını almıştır.

Kelebekler’in hikayesi Minerva Mirabal ile başlıyor. Aile evinden ayrıldıktan sonra ablası ile birlikte rahibe okuluna gitmiştir. Okulda bir arkadaşı vesilesiyle Trujillo’yu tanıması, ona ülkenin gerçekliğini görme imkanı sağlamıştır. Daha sonra Minerva’nın Virgilio Morales adlı genç bir devrimci ile tanışması onun devrimci dönüşümünün ilk adımı sayılır. Minerva’nın politikleşmesi ve mücadeleye katılıp “Mariposa” olması kardeşlerin sakin yaşamı içinde bir dönüm noktası olmuştur.

Minerva, ilk defa bir tiyatro oyunu izlerken görmüştür Trujillo’yu. Daha sonra ise ailesiyle birlikte katıldığı bir “keşif günü” davetinde, kendisini taciz ettiği için Trujillo’ya sağlam bir tokat atmıştır. Bu olayın hemen ardından ise evleri polis tarafından basılmış, babası tutuklanmış ve haftalarca haber alınamamıştır. Sonrasında ise Minerva ve Maria Teresa’da tutuklanmış ve hapse atılmıştır. Bu olaydan sonraki hayatları boyunca defalarca gözaltı ve tutuklama terörü ile karşı karşıya kalacaklardır.

O yıllarda zafere ulaşan Küba Devrimi’nden etkilenen Minerva sosyalist fikirleri benimsemiştir. Kardeşlerini de bu fikirler doğrultusunda mücadelenin bir parçası haline getirmeyi başarmış ve onlarla birlikte direnişin birer neferi olmuştur.

Kardeşlerin politik etkisi artarken toplum da korku atmosferini diktatörlüğe karşı öfkeye dönüştürüyordu. “Viva Trujillo” sloganlarının yerini “Viva Mariposa” almaya başlamıştı. Kelebekler’in ve temsil ettikleri düşüncenin faşizm karşısında giderek güçlenmesinden korkan Trujillo, ülke için tehdit olarak gördüğü iki şeyin “Kilise ve Mirabal Kardeşler” olduğunu açıklamıştır.

Faşist yönetim gelişen ve güçlenen muhalefetten giderek korkmuş ve çareyi daha da saldırganlaşmakta bulmuştur. Bir otomobil ile hapishaneye eşlerini ziyarete giden kardeşler yolları kesilerek, şoför “Rufina de la Cruz” ile birlikte hemen orada katledildiler. Katliam gazetelerde “araba kazası” diye lanse edilse de tüm dünya katilin kim olduğunu biliyordu. Kelebekler’in ölümü faşizme karşı öfkeyi daha da büyüttü ve şiddetlendirdi. Minerva’nın deyimiyle “faşist Teke”nin sonu da böylece gelmiş oldu.

Kelebekler’in ölümünden kısa bir süre sonra çürümüş/kokuşmuş diktatörlüğün ölüm çanları da çalmıştır. Yandaşları/dalkavukları tarafından “Cennette tanrı, dünyada Trujillo” diye anılan faşistin öldürülmesiyle diktatörlüğü de yıkılmıştır. Bu yönüyle Mirabal Kardeşler’in anısı sadece kadına yönelik şiddete karşı değil, aynı zamanda faşizme karşı mücadelenin de sembolüdür.

Viva las Mariposas!

K. Torlak