Dominik Cumhuriyeti’nde, 1930 yılında darbeyle iktidara gelen Trujillo diktatörlüğü döneminde üç kız kardeş, (Maria, Minerva ve Patria) 25 Kasım 1960 günü ölü olarak bulunur. Trafik kazası olarak yansıtılsa da gerçekler hemen ortaya çıkar. Trujillo’nun askerleri tarafından tecavüze uğramışlar ve katledilmişlerdir. Bu vahşi infazın sebebi ise diktatörlüğe karşı mücadele yürütmeleridir.
Üç kız kardeş baskı rejimine karşı mücadele yürüten hareketlerden biri olan “Clandestina” hareketini kurmuşlar ve mücadelede kadınların aktif rol almasına öncülük etmişlerdir. Halk arasında “kelebekler” diye anılan Mirabel Kardeşler yaşadıkları onca tutuklama, işkence, baskılardan başları dik çıkmış, her seferinde mücadelelerine daha sıkı bağlanmışlardır.“Belki bize en yakın şey ölüm, ancak bu beni korkutmuyor. Haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz” demektedir, Maria Mirabel.
Kısa zamanda dikkat çeken kelebeklerin mücadelesi, diktatör Trujillo için bir tehdit haline gelmiş, hatta bir konuşmasında bunu dile getirmiştir: “Ülkenin en büyük iki sorunu, kilise ve Mirabel kardeşlerdir.”
Bu açıklamadan günler sonra, 25 Kasım’da Mirabel Kardeşler katledilirler. Bu olay halk üzerinde büyük bir etki yaratır ve altı ay sonra Trujillo diktatörlüğü yıkılır. 1981 yılının 25 Kasım’ı, Latin Amerika Kadın Kurultayı tarafından, “Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü” ilan edilir.
Mücadelelerini hayatları pahasına sürdürmüş bu üç kız kardeş, zulüm karşısındaki direngenlikleriyle, mücadele karalılıklarıyla, tutuklamalar ve işkenceler karşısındaki tutumlarıyla geçmişten bugüne yaşatılmış ve yaşatılmaya devam edecektir.
***
Mirabel kardeşlerin tecavüz edilerek katledilmesi, kadın bedeni üzerindeki sömürüyü, cinsel kimliğin aşağılanmasını, baskılar karşısındaki direngen tutumları ise kadınların mücadeledeki yerinin ne kadar önemli olduğunu göstermiştir.
Görünen o ki, 1960’ların Dominik Cumhuriyeti’nden 2018’lerin Türkiye’sine, diktatörlük rejimleri özünden hiçbir şey yitirmemiştir. 2000’li yıllarda kravat taktığı için tecavüzcüye iyi hal indirimi veren, on dört kişinin tecavüzüne uğradığı için kadını suçlu bulan, çocuklara tecavüz olaylarının üzerini pişkince kapatan, kadınlara bakış açısı ucuz işgücünden ve ev köleliğinden öteye gitmeyen ve her gün ortalama beş kadının katledildiği bir Türkiye... Dünya genelinde de kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz her geçen gün artıyor.
Kapitalizm denilen bu kölelik düzeninde emekçi kadınlar hayatın her alanında çifte sömürüye; evde, sokakta, işyerinde taciz, şiddet vb.’ne maruz kalıyor. İnsanın insana, kadının erkeğe köleliğini meşrulaştıran bu sistem yerle bir edilmedikçe, kadınlar için köklü ve kalıcı çözüm mümkün değildir. Şiddet, ancak onun kaynağının yok edilmesiyle ortadan kalkacaktır.
25 Kasım’ın öngünlerindeyiz. Tüm bu yaşananlara karşı mücadele etmek, emekçi kadınlar olarak birlik olmak ihtiyacı daha da artıyor, çünkü zulüm de artıyor. Emek sömürüsüne, tacize, tecavüze, şiddete karşı Mirabel Kardeşlerin mücadelesini sahiplenmeli, onların ve tüm emekçi kadınların davasını kadın-erkek emekçiler olarak bir adım öne çıkarmalıyız.
K. Meydan