“Yasaya gazetecilik faaliyeti dahil edilmesin”

Basın örgütleri, Sosyal Medya Yasası’na ilişkin yaptıkları basın toplantısında, gazetecilik faaliyetlerinin yasaya dahil edilmemesi ve yeni düşünce suçları yaratılmamasını istedi.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 28 Eylül 2021
  • 21:30

Basın örgütleri Meclis’te görüşülmesi beklenen sosyal medya yasa tasarısına ilişkin eleştirilerini ve önerilerini açıkladı.

İstanbul’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde yapılan basın toplantısına Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Yazarlar Sendikası, Türkiye Yayıncılar Birliği, PEN Yazarlar Derneği, ÇGD İstanbul Temsilciliği’nden katılım sağlandı.

“İnternete erişim haktır”

Raporda internete erişimin bir insan hakkı olduğuna dikkat çekilerek hazırlanacak sosyal medya yasasının tarafların bilgisine açılıp tartışılması, haberleşme ve bilgilenme özgürlüğünün sınırlandırılmaması istendi. Gazetecilik faaliyetinin bu yasaya dahil edilmemesi ve yeni düşünce suçları yaratılmaması istenen raporda, sosyal ağ sağlayıcıların yetki alanlarının gözden geçirilmesi, ifade özgürlüğünün önündeki engellerden birinin facebook, twitter, youtube, instagram gibi sosyal ağ işletmecileri olmasının önünün açılmaması talep edildi. 

“Haberleri maniple eden iktidar medyası”

Ardından söz alan TGC Başkanı, söz konusu yasanın kamuoyu ile paylaşılması gerektiğine vurgu yaparak şunları ifade etti:

Diyorlar ki ‘yalan haberler önleyeceğiz manipülasyonu önleyeceğiz’. Nasıl önleyeceksiniz? En çok haberleri maniple eden, haber gizleyen iktidar yanlısı medya. Hemen hemen bir- iki istisna dışında, tümü haber görmemekte ısrarlı. Kürtlerin, solcuların, sosyalistlerin haberlerini görmüyorlar. Kadınlara yönelik şiddeti görmüyorlar. Ancak bu konular sosyal medyada paylaşılıyor, insanlara ulaşıyor. Youtube’da yayınlar yapılıyor. Birçok gazeteci youtube’da yayıncılık yapıyor. Şimdi seçim öncesi sosyal medya alanını da tıkamak istiyorlar.”

“Basın ve ifade özgürlüğü vazgeçilmezdir”

Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı, yasanın kısıtlayıcı maddeler eklenerek daha önce de değiştirildiğini hatırlattı ve şunları ifade etti:

Bu kez hapis cezaları ile medyayı bir süre kullanamama gibi cezalar getirilmek isteniyor. Dahası, denetimsel resmi bir kurumun kurulmasının istenmesidir. Bu tür, resmi kurumların neler yaptığı, neler yapacağı ortadadır. Bugüne kadar Basın İlan Kurumu’nun, RTÜK’ün, Muzır Kurulu’nun yasadışı, haksız uygulamaları saymakla bitmez. Bu değişiklik iktidarın şeffaflıktan, eleştiriden kaçındığı için demokratik hak ve özgürlükleri hiçe saymaya- kaçıncı olarak bilinmez- kalkıştığını gösteriyor. Hepiniz biliyorsunuz, bugün gazetecilik yapmaya çalışan eleştirel medyaya yapılan çeşitli baskılarla ifade özgürlüğü kısıtlanmaya çalışılmaktadır. Bu bakımdan internet erişiminin bir insan hakkı olduğu, yapılacak düzenlemenin herhangi bir cezalandırmaya dönüşmemesi gerekir.  Elbette sosyal medyada yaygınlaşan her türlü ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, nefret söylemleriyle yalan habere karşıyız. Alınacak önlemler hukuk çerçevesi içinde ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı olmamalıdır. Çünkü basın ve ifade özgürlüğü vazgeçilmezdir. Hem anayasal, hem evrensel bir hak olan düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığı ülkelerde insan hak ve özgürlüklerinden de söz edilemez.”

“Sansür ve otosansüre bizi götürecek her türlü yasal düzenlemeye karşıyız”

Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı ise kitap yasaklamalarına değinerek şunları ifade etti:

“İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin bir temeli de telif haklarıdır. Türkiye Yayıncılar Birliği olarak Türkiye’de sansür ve otosansüre neden olabilecek uygulamalar ile karşı karşıyayız. Bildiğiniz gibi Basın Yasası’na göre yayıncılar kitaplarını yayınladıktan sonra 6 ay içerisinde Basın Savcılığı kovuşturma açar. Ancak ülkede son 5-10 yıldır basın savcılığının yetki alanındaki bütün kitapların da başka mahkemeler tarafından yasaklandığını görüyoruz. Bu da yetmezmiş gibi sosyal medyadaki nefret söylemlerini bir ilkbahar gibi kabul eden savcıların, mahkemelerin kitaplarla ve yazarlarla ilgili açtıkları davalar var. Ama nefret suçu ile ilgili bir tek dava ile karşılaşmadık. Sansür ve otosansüre bizi götürebilecek olan her türlü yasal düzenlemelere karşı çıkıyoruz. Bütün bunların olmayacağı kitapların yazarlarının basının özgürce fikirlerini ifade edebildiği ve nefret suçlarından uzak bir ülke hayalimiz var, çabalarımız bunun için.”

“İfade özgürlüğü ‘devlet gibi düşünmeme’ özgürlüğü de içerir”

PEN Yazarlar Derneği Başkanı söz alarak sosyal medya platformlarının aynı zamanda ifade özgürlüğü, yaratıcılığı geliştirme alanları olduğuna işaret etti ve şunu ekledi:

“İfade özgürlüğü; yalnızca yönetenler tarafından olağan karşılanan, zararsız ya da önemsiz görülen bilgi ve düşüncelerin açıklanması değildir. Devlet gibi düşünmeme özgürlüğünü, sorgulamayı, gerektiğinde kınamayı, mahkum etmeyi de içeren bir özgürlük alanıdır. Ancak sınırları belirgin bir düşünce özgürlüğünden de söz edilmemelidir.”

“Yalan haber kavramının ucu açık”

ÇGD İstanbul Temsilcisi, yasanın gizli kapaklı geçirilmeye çalışıldığını belirterek Haberlerin, yalan haberlerin engellenmesi, dezenformasyonun önlenmesi gibi kavramların ucu çok açık olduğu belli. İktidarın hoşuna gitmeyen haberlerin yalan haber ve dezenformasyon olarak değerlendirileceğini şimdiden söyleyebiliriz” dedi.

Konuşmaların ardından öneriler şu şekilde sıralandı:

“1.Taslak tüm kamuoyu ile paylaşılmalı.

2.Sosyal ağ yerine internet platformları denilmeli.

3.TCK’da yalan haberle düzenleme yapılıp yapılmayacağı belirlenmelidir.

4.Resmi kurum konusunda kamuoyu aydınlatılmalıdır.

5.Gazetecilik faaliyeti kanun kapsamı dışında tutulmalıdır.

6.Yeni düşünce suçları yaratılmamalıdır.

7.Sosyal ağ işletmecilerinin yetkileri gözden geçirilmelidir.

8.İçeriği kimin sileceği belirlenmelidir.

9.Haberleşme ve bilgilenme özgürlüğü sınırlandırılmamalıdır.”