Nevzat Çiftçi yoldaş, Kürt kökenli yoksul köylü bir ailenin çocuğu olarak, 1967 yılında, Elazığ ili Karakoçan ilçesi Ballıca köyünde doğdu. Komünist hareketin saflarına daha en başından itibaren (1987) bir işçi olarak İzmir’de katıldı. Aliağa, Foça, Menemen bölgesindeki faaliyetlerde demir-çelik işçisi bir militan olarak etkin bir biçimde yer aldı.
1991’de bir grup başka işçi arkadaşı ile birlikte tutuklandı. Tutuklandığında 4 çocuk babasıydı. İzmir Kemalpaşa Cezaevi’nde direngen tutumuyla öne çıktı ve buradan Ekim’e Tekoşin imzasıyla yazılar yazmaya başladı. Hapis cezası bitmişken ve para cezası nedeniyle yatıyorken, duvarları delerek özgürlüğüne kavuştu. Bu eylemine ilişkin “Duvarlarınızı deldik, düzeninizi de yıkacağız!” başlıklı yazısı Ekim’in 1 Haziran ‘93 tarihli sayısında yayınlandı.
Firardan kısa bir süre sonra EKİM’in Adana İl Örgütü’nde İK üyesi olarak görev aldı ve sınıf içindeki çalışmayı yönetti. Çok geçmeden burada yeniden tutuklandı. Gördüğü ağır işkenceye rağmen tam bir direniş çizgisi sergiledi ve ifade vermedi. Bu operasyonda gerçek kimliği açığa çıkarılamadığı için bu andan itibaren üstünde bulunan sahte kimlikteki isimle, Habip Gül olarak bilinmeye başlandı. Malatya Cezaevi’nde Habip Gül olarak yattı.
Tahliye olduktan sonra bu kez İstanbul İl Örgütü'nde yine sınıf çalışmasını yürüttü ve yönetti. EKİM 3. Genel Konferansı'nı önceleyen bir kısa döneme sığan bu çalışmanın başarısı ve deneyimleri, Konferans'ın sınıf çalışması gündeminde örnek çalışma olarak genişçe yer aldı. EKİM 3. Genel Konferans'ının kamuoyuna sunulmuş tutanakları buna tanıklık etmektedir. ‘95 Mart’ında toplanan 3. Konferans'a İstanbul delegesi ve Sidar ismiyle katılan Habip Gül, ilk kez burada EKİM Merkez Komitesi’ne seçildi.
Konferans’tan hemen sonra, 26 Nisan 1995’de, toplu bir operasyonda yeniden tutuklandı. Bir kez daha tam bir direniş çizgisi gösterdi, ifade vermeyi reddetti. Bu kez polis üzerinde taşıdığı Altan Ersoy isimli kimliğin sahte olduğunu açığa çıkardı, fakat kimliğin altından Nevzat Çiftçi değil Habip Gül çıktı. Bayrampaşa Cezaevi’nde Habip Gül kimliği ile yattı.
‘95 Aralık’ında tahliye olunca bu kez Ankara İl Örgütü’nde çalıştı ve bir kez daha sınıf çalışmasını üstlendi. Çok geçmeden bu kez ‘96 yılı Mayıs’ında Ankara’da tutuklandı. Her zamanki gibi burada da tam bir direniş çizgisi gösterdi. Polis üzerinde taşıdığı Hüseyin Özüdoğru kimliğinin sahte olduğunu, ancak savcılık aşamasında açığa çıkarabildi. Fakat kimliğin altından bir kez daha yalnızca Habip Gül çıktı. Gerçek kimliğinin Nevzat Çiftçi olduğu aylar sonra ve yakınlarının bir hatası sonucu anlaşıldı.
Habip Gül kendisini Ankara tutuklaması sonrasında büyük Zindan Direnişi’nin içinde buldu. Bacağındaki kurşun yarasına ve henüz içinden çıktığı işkencenin ağır etkilerine rağmen ölüm orucunu sonuna kadar sürdürenlerden biri oldu. Bundan sonra Ankara Merkez Kapalı Cezaevi üzerinden zindandaki direnişçi kimliğin sembol isimlerinden biri haline geldi. DGM’deki yargılamalarda cepheden siyasal savunmalar yaptı. Kemalpaşa’da iken başlattığı geleneği sürdürerek, komünist basına Habip Gül ve Tekoşin imzalarıyla sürekli teorik, politik ve örgütsel yazılar yazdı. Düşünen ve savaşan komünist militan tipinin partideki en iyi örneklerinden biri oldu.
‘98 sonbaharında toplanan TKİP Kuruluş Kongresi’nde gıyabında Merkez Komitesi üyeliğine seçildi. 26 Eylül 1999’da Ulucanlar’da parti ve devrim şehidi oldu.
Bir demir-çelik işçisi olan Habip Gül yoldaşın işçi sınıfı saflarından komünist işçi partisinin önderliğine yükseldiği devrimci gelişim çizgisinin kısa bir özeti böyle. Yoldaşları muhakkak ki bu yiğit komünist devrimciyi kamuoyuna, bugünün ve geleceğin devrimci kuşaklarına çok daha ayrıntılı bir biçimde tanıtacaklardır.
Anısı önünde derin bir saygı, sevgi ve bağlılıkla eğiliyoruz. Devrim ve sosyalizm davası onun gibilerinin omuzları üzerinde yükselecek ve zafere ulaşacaktır.
Türkiye Komünist İşçi Partisi
30 Eylül ‘99