Bir zamanlar gazete ilanlarıyla hükümet düşüren TÜSİAD uzun yıllar boyunca AKP, son yedi yılda AKP-MHP rejimiyle iyi geçindi. AKP’nin “sermayeye sınırsız hizmet, emekçilere dizginsiz düşmanlık” politikaları sayesinde servetlerine servet katan kodamanlar, Tayyip Erdoğan’ın azarlarını pek çok kere sineye çektiler. Zira her icraatıyla sermayeye hizmet eden dinci-gerici rejimi rahatsız etmek istemediler. Son yıllarda ise, tek adam rejiminden korktuklarını gösteren birçok olay yaşandı. AKP şefinin kaba-saba azarları kodamanların “şanına yakışmayan” bir suskunlukla sineye çekildi.
TÜSİAD şefleri kimi zaman utangaç, etliğe-sütlüğe çok bulaşmayan “nazik” eleştiriler yaptılar elbet. Ancak AKP şefinin kaba bir şekilde azarlayarak yanıt vermesinden çekindikleri için olsa gerek, son yıllarda iyice suskunlaştılar. “Dostlar alışverişte görsün” türü açıklamalarını ise kendileri dahil ciddiye alan olmadı. Dün yapılan TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Toplantısı’nda ise, sermaye kodamanlarından beklenmedik bir çıkış geldi.
Sabancı Center’da gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasını yapan YİK Başkanı Tuncay Özilhan da, kapsamlı bir konuşma yapan TÜSİAD Başkanı Orhan Turan da saray rejiminin gidişatından memnun olmadıklarını dile getirdiler. Saray rejimi ya da AKP-MHP koalisyonunun adları anılmadan söylenenler, sistemin ciddi bir tıkanma içinde olduğu ve bundan duyulan kaygıları yansıttı.
Ekonomiden politikaya, dış siyasetten artan enflasyona, yoksullaşarak büyümekten gelir adaletsizliğinin artmasına, yasaklanan konserlerden İstanbul Sözleşmesi’ne, beyin göçünden AB ile ilişkilere kadar birçok konuya değinen sermaye kodamanları, sınıfsal çıkarlarına uygun yeni düzenlemeler yapılmasını talep ettiler. Dikkat çekici olan bir diğer nokta ise, sadece saray rejiminden değil, düzen muhalefetinden de yeni dönem için “net bir yol haritası” talep etmeleridir.
İşçi sınıfının grev hakkını yasaklarla fiilen ortandan kaldıran, işçilere kölece çalışma koşullarını dayatan, dinci-mezhepçi/ırkçı-şoven ideolojisiyle sınıfı bölen AKP-MHP rejimi, sermaye kodamanları için tam bir “nimetti”. Ancak kendilerine hizmet eden saray rejiminin yağma ve talandan beslenen mafyatik bir niteliğe bürünmesini de kabullendiler. Dünyada koşulların değiştiği, içeride ise sistemin derin bir kriz ve çürüme içine yuvarlandığı koşullarda, işlerin eskisi gibi devam edemeyeceğini gören TÜSİAD şefleri, belli ki, suskunluk döneminden çıkma arayışı içindeler.
“Yeni döneme” uygun bir “yol haritası” talep eden Özilhan-Turan ikilisi, saray rejimi ya da AKP şefiyle arayı bozmadan bu işlerin yoluna koyulmasını istiyor. Ancak bunun mümkün olup olmayacağı henüz belli değil. Zira T. Erdoğan’ın ilk tepkisi yine bilindik türden oldu. TÜSİAD şeflerini hedef alan AKP şefi, “Bunlar CHP ağızı” diyerek 20 yıldır hizmet ettiği kapitalistlere yüklendi. “Ey TÜSİAD… Be zavallı... Kafaya bak… Ey TÜSİAD'ın başına gelen beyefendi; dış politikada sen bize ders veremezsin. Sen daha çıraksın, kalfa dahi olamadın” gibi ifadeler kullanan Erdoğan, “akıllarını başlarına almadıkları sürece iktidarın kapısından içeri giremezler” dedi.
TÜSİAD ne erken seçim istedi ne saray rejiminin istifasını. Ancak rejimin “yeni döneme uygun yol haritası” oluşturması ve sermaye kodamanlarının önerdiği politikaları uygulaması mümkün değil. Zira toplumsal desteğini yitiren rejimin elinde şiddet araçlarından başka bir şey kalmadı. Böylesi rejimlerin kendi sefil bekaları için zorbalıkla yola devam etmek dışında bir seçenekleri olmuyor. AKP şefinin azarlamaların karşı alacakları tutum, TÜSİAD şeflerinin saray rejimi karşısındaki duruşlarında bir değişiklik olup olmadığı hakkında fikir verecektir.