Merhaba Sinan yoldaş,
Ben eşit ve özgür bir dünya kurma mücadelemizi üniversitelerde yaygınlaştırmaya çalışan, asla umudunu kaybetmediğin işçi sınıfını henüz sıralarının başında kazanmaya çalışan genç yoldaşlarından biriyim.
Senin sonsuzluğa ulaştığının haberini Ümit yoldaşımızın mezarı başında, onlardan devraldığımız Kızıl Bayrak’ı daha da yükselteceğimizin sözünü verdiğimiz gün aldık. Ertesi hafta seni sonsuzluğa uğurlamak için gittiğimiz İzmir, sanıyorum hiç bu kadar buruk ve coşku dolu olmamıştır.
Seni orak-çekiçli kızıl bayrağımız ile sarmaladığımız tabutun bizlerin, genç yoldaşlarının omuzlarındayken yaşadığım duyguları kelimelerle tarif etmek güç. Senin gibi bir yoldaşa sahip olmanın verdiği gurur, ağırlık ve dolup taşan hislerimiz… Seni uğurlarken söylediğimiz Enternasyonal Marşı belki hiç bu kadar anlam bulmamıştı bilinçlerimizde.
Ardından sana dair çok şey yazıldı. Yazılanların hepsini okudum. O kadar güzel şeylerdi ki, bir devrimcinin ardından daha başka ne söylenebilir diye düşündüm. Sen gerçek bir insanmışsın, bunu gördüm.
Seninle tanışma fırsatı bulan yoldaşlarımız sayesinde, en küçük işten en büyüğüne olan disiplinli ve ayırt etmeyen tutumun, davranışların, komik anıların şimdi genç yoldaşlarının dilinde. Adeta bir türkü gibi dilden dil dolanıyorsun.
Seninle hiç tanışmadım yoldaş ama biliyorum ki artık sen mücadelemizsin. İnsanın gerçek bir insan gibi yaşayabileceği bir dünya kurma mücadelesi veren her yoldaşımın gözlerinden bakıyorsun bizlere.
Söz veriyoruz yoldaş, senin hiç yılmadan, usanmadan sürdürdüğün sosyalizm mücadelemizi bizler de son nefesimize kadar sürdüreceğiz. Senin varlığın biz genç yoldaşların için başka bir dünyanın mümkün olduğunun en net kanıtıdır. O başka dünyayı kurana dek sen bilincimizde, mücadelemizde yaşamaya devam edeceksin.
“geleceğe hasretle
yürüdüğümüz bu topraklarda
açacak nice Sinanlar
Bekleyedursun iyi günler
Ayak sürüsün aydınlıklar
Zor dönemlerde
Kış kıyamette
Hayat bulacak nice Sinanlar.”
İstanbul’dan genç bir yoldaşın