Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Dayanışma Derneği (TAYAD) “Neden kuyu tipi hapishaneler, neden direniş” şiarıyla panel düzenledi. Panel, TÜM BEL-SEN Genel Merkezi’nde gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Semiha Eyilik’in yaptığı panelde “Devrimci tutsaklar teslim alınamaz F tipi tecridini yendik hücrelerini de yeneceğiz” yazılı pankart asıldı.
Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre panelde konuşan Dem Parti Milletvekili Ömer faruk Gergerlioğlu şunları söyledi:
“İnsanlara ceza verebilirsiniz ama bu denli bir işkenceye maruz bırakamazsınız. Bu ceza evleri 3 katlı ve üçüncü kat biraz güneş görüyor, ikinci kat biraz daha az güneş görüyor ve en alt kat ise günde yarım saat güneş görüyor. Elbiseler çok zor kuruyor. Battaniye ve nevresimler ise kurumuyor. İki gün boyunca Kayseri’deydim ve orada ağırlaştırılmış müebbet hapis alanların durumu gerçekten çok ağır. Orada kalmayı psikolojik ve fizyolojik açıdan insanların kaldırması mümkün değil. Türkiye’de yüzde 90 oranında mevzuata uyulmuyor. Kayseri’de kadın tutsaklar için çok kötü durumlar mevcut kadınlar kelepçeli bir şekilde kadın doğum muayenesine götürülüyorlar. Kadın doğum muayenesinde bile kelepçe dayatması insan onuruna aykırı bir davranıştır. Muayene esnasında bile kelepçeyi açmamak çok büyük bir insan hakkı ihlali.”
Kuyu tipi hapishanelerde işkence
Sonrasında konuşan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukat Ceren Yılmaz kuyu tipi hapishanelerde işkenceyi anlattı:
“Birçok ilde Y ve S tiplerinin açıldığı raporların içerisinde. Hapishanenin tipinin ne olduğu konusunda hapishanenin bile kafasının karışık olduğu aktarıldı. Bazı cezaevlerinde kamera sorunu çözüldü ama genelinde bu sorun devam ediyor. Hapishane modeli nedeniyle zaten içerisi güneş görmüyor. Bu cezaevlerinin havalandırmasını üç katlı bir apartmanın asansör boşluğunun en alt katında havalandırmaya çıkıyorsunuz gibi düşünün. Günlük bir saat havalandırma hakkı personel eksikliği gerekçesiyle günde sadece bir saatle sınırlı tutuluyor. Havalandırmaya çıktığınız esnada lavabo ihtiyacınız olsa havalandırma hakkınızı kaybediyorsunuz ya da yağmur kar yağsa oraya koruyucu bir şey götürülmesine izin verilmediği için yağıştan etkilenirseniz havalandırma hakkınız yine bitiyor.”
“Herşey kayıt altına alınıyor”
Ardından konuşan S Tipi Cezaevi’nde bir süre tutulan Rukiye Serçe tutuklandığı ve sürgün edildiği süreçlerde yaşadıklarını şöyle anlattı:
“19 Aralık 2022 tarihinde tutuklandım ve 3 aya yakın Silivri Cezaevinde kaldım. 21 Mart tarihinde Manavgat S tipine iki arkadaşımızla birlikte sürgün edildik. Silivri ile hemen hemen aynı. Bizim oradaki en büyük sorunumuz, hücre içinde bulunan ve orada yaşadığımız her şeyi kayıt altına alan bir kamera. Bu kameranın sebebini sorduğumuzda ise bize hiçbir gerekçe sunmadan, ‘burası tehlikeli statüsünde’ bulunan tutukluların getirildiği bir hücre ve burada siz birbirinize ve kendinize zarar verebilirsiniz. Biz bunları kayıt altına almak zorundayız. Aslında bunu sizin iyiliğiniz için yapıyoruz bakanlığımız böyle düşünüyor’ gibi çokta gerçekçi olmayan şeyler söyleniyor. Daha sonra biz de bakanlığa ve gerekli yerlere başvurular yaptığımızda da çokta makul olmayan cevaplar verildi bize. Biz bu kameraları kabul etmediğimiz için bir tanesini kapatma girişiminde bulunduk. Kameraya zarar vermeyecek bir şekilde bir madde ile kapattık. Kamerayı kapattığımız için işkence yaptılar. Bir anda sabahın erken saatlerinde hücrelerimize girerek bizlere yaka paça işkence yaparak hücremizden çıkardılar. Daha sonra bizlerin iyiliği için koydukları kameralar, biz başvuru yaptığımızda ise ‘kamera kayıtlarına ulaşamadıklarını’ ‘görüntülerin işkence olmadığını’ söylediler.”
Bu hapishanelerde keyfiyetin hüküm sürdüğünü belirten belirten Serçe, “Adlilere yönelik de çok yoğun fiziki işkence de söz konusu. Çoğu antidepresan kullanıyor ve krizler geçiriyor. Kriz geçirince de süngerli odalara götürülüyorlar ve orada da işkence görüyorlar biz onların işkence gördüğünü gelen seslerden anlayabiliyorduk. Gardiyanların çok keyfi ve istedikleri gibi at koşturdukları bir hapishane”
TAYAD adına konuşan Doğan Karataştan ise şunları söyledi:
”Derneğimiz şuan yasal olarak kapalı, 2015 darbe dedikleri süreçten sonra KHK ile kapatıldı ama bugün 1983’ten itibaren TAYAD mücadelesi Tayad’lı her bir ailenin olduğu yeri veya evimizi birer TAYAD olarak ele alıyoruz ve bu şekilde çalışmalarımızı yürütüyoruz. YGC tipleri ile beraber tecrit politikaları uygulanıyor. Türkiye’nin NATO’ya girmesi ile beraber yapılan fare deneyleri üzerinden hapishaneleri inşa etmeye başladılar. Bir ve üç kişilik koğuşlar bu şekilde açıldı. Tutsakların lehine oralarda hiç bir şey yok. Bu sistemler NATO karargahlarında yapılıyor."