Emperyalist-kapitalist sistem açlığı, yoksulluğu, sefaleti derinleştirirken bir yandan da kendi sisteminin bekası ve daha fazla güç sahibi olabilmek için kirli savaşlara başvuruyor. Bu savaşlar sonucunda da birçok insan yaşamından oluyor, katlediliyor. Emperyalist-kapitalist sistemin fıtratında bulunan saldırganlık ve savaş politikaları sonucu milyonlarca insan yerinden, yurdundan ve yaşam alanlarından göç etmek zorunda bırakılıyor. Çocukların bedenleri sahil kıyılarına vuruyor, kadınlar köle pazarlarında satılıyor.
4 Aralık 2000 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından “farkındalık yaratmak için” 2001 yılı itibariyle 20 Haziran günü “Dünya Mülteciler Günü” ilan edildi. Bugün sürdürülen kirli savaş ve saldırganlık politikaları sonucu kardeş halklar birbirine düşman ediliyor ve milyonlarca işçi ve emekçi mülteci konumuna itiliyor. BM tarafından 20 Haziran gününün Dünya Mülteciler Günü olarak ilan edilmesi, emperyalistlerin kendi kirli hesaplarının üstünü örtme gayesi dışında bir anlam ifade etmemektedir. Bugün, başta Ortadoğu olmak üzere Ukrayna'da, Afrika'da ve daha birçok yerde milyonları göç yollarına sürükleyerek yerinden-yurdundan edenler bizzat Dünya Mülteciler Günü'nü ilan edenlerdir.
Mültecilerin yaşam koşulları her geçen gün daha da katlanılmaz bir boyuta ulaşıyor. Mülteciler en temel insani haklarına dahi erişemiyor, insanlık dışı muameleye maruz kalıyorlar. Sermayedarların gözünde mülteciler ucuz ve güvencesiz çalıştırılabilecek bir iş gücü olarak görülüyor. Kadınlar ve çocukların payına bu kirli savaşlardan hep daha fazla kan, zulüm ve zorbalık düşüyor. Kadınlar ve kız çocukları savaş ganimeti olarak görülüyor, çocuklar istismar ediliyor. Türk sermaye devleti ise kendi menfaatleri uğruna mültecileri kirli politikalarının bir malzemesi haline getiriyor.
İşçi ve emekçilere, yoksulluk, sefalet, açlık ve baskıdan başka hiçbir şey sunmayan AKP- MHP iktidarı, çevirdiği kirli oyunlarla işçi ve emekçilerin algısını milliyetçilik ve şoven histeri ile farklı alanlara çekmeye çalışıyor. Sırf kendi sefil çıkarları ve bekaları uğruna ırkçılık ve şovenizm tüm topluma empoze edilmeye çalışılıyor, halklar birbirine kırdırılmak isteniyor. Sermaye devletinin, mültecilere karşı toplumda tırmandırdığı ırkçı ve şoven histerisi yüzünden mülteciler sokaklarda dövülüyor, işyerlerinde aşağılanıyor, ayrımcılığa maruz kalıyor ve dahası sömürü çarklarının arasında ömür tüketiyorlar.
Geçtiğimiz günlerde, Ataşehir Yeni Sahra’da geri dönüşüm depolarında çalışan mülteci işçiler hedef gösterilmesi üzerine saldırıya uğradılar. Yine 2021 yılında Ankara Altındağ'da art arda mültecilere yönelik ırkçı-faşist saldırılar gerçekleşti. Ve daha saymakla bitirilemeyecek birçok olay yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor.
Kapitalizmde "mülteci” demek daha fazla kar ve çıkar demektir. Kapitalizm "özel gün" diyerek yarattığı enkazın üstünü örtmeye çalışmaktadır. Emperyalist savaşların olmadığı, milyonlarca işçi ve emekçinin göç yollarına sürüklenmediği bir dünya ancak sosyalizm ile mümkündür.