Yunanistan’da ağırlıklı olarak Kürt mültecilerin kaldığı Lavrion Kampı 5 Temmuz günü sabaha karşı polis baskınıyla boşaltıldı. Kampta kalan 26 erkek, 8 kadın ve 19 çocuk olmak üzere toplam 53 kişi binadan zorla çıkartıldı. Mülteciler başka kamplara dağıtılmak üzere otobüslerle Oinofita’daki Göç ve İltica Bakanlığı’nın binasına götürüldü. Mülteci ve Göçmenlerle Dayanışma Komitesi çalışanlarının verdiği bilgiye göre; sabah erken saatlerde herhangi bir bilgi verilmeden gerçekleştirilen baskında tam teçhizatlı zırhlı araç ve polisleri birden karşılarında gören çocuklar, korku içerisinde büyük bir şok yaşadılar.
Bir sosyal klinikte hekimlik yapan Amy Koutsopoulou, "Çocukların sabah 05.30'da polislerin baskını ile uyandırılıp yarım saat içinde kıyafetlerini ve oyuncaklarını alıp gitmeye zorlanmaları kabul edilemez. Ayrıca polisler zor kullanarak kapıları kırıp içeri girmişler ve binadakileri şiddet uygulayarak dışarı çıkartmışlar" ifadeleriyle baskına tepki gösterdi.
Yunanistan burjuva medyası operasyonun; “Kampta yaşayan politik Kürt mültecileri yıllardır ‘terörist’ olarak damgalayan Türk devletine bir jest olarak yapıldığını” duyurdu. Yunanistan yetkilileri, Lavrion kampının “gönüllü bir şekilde boşaltıldığını” iddia ederken, Yunanistan Demokratik Kürt Kültür Merkezi, bu iddianın doğru olmadığını dile getirerek eylem çağrısında bulundu ve “kampa yapılan saldırının Türkiye ile NATO arasındaki bir anlaşmanın sonucu olarak gerçekleştirildiğini” belirtti.
Kamp baskını, Yunanistan'ın yeni sağcı hükümetinin “Türkiye ile ilişkilerinde yeni bir başlangıç yaptığını” açıklamasından kısa bir süre sonra gerçekleştirildi. Bu da iki olay arasında bağlantı olduğu iddiasını güçlendiriyor. Öte yandan saldırının 11-12 Temmuz tarihinde Litvanya’da yapılacak olan NATO Zirvesi öncesine denk gelmesi de dikkat çekicidir. Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğine koymuş olduğu vetoyu kaldırması beklenen zirve öncesinde, Atina’daki gerici hükümet, Ankara’daki dinci-faşist rejime jest yapmış görünüyor.
Bu arada AB tarafından kabul edilen yeni vahşi mülteciler yasasının önümüzdeki dönemde artma ihtimali yüksek olan bu tür saldırılar için “yasal” zemin hazırladığını belirtmek lazım. Yunanistan’daki mültecilere yönelik bu saldırı, gelecekte AB ülkelerinde yaşayan mültecilere yönelik olası saldırıların habercisi olması bakımından da dikkat çekicidir.