İzmir’de 1 Eylül:

“Savaşlara hayır, barışa ses ver!”

1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla İzmir’de eylem yapıldı.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 01 Eylül 2021
  • 21:38

İzmir’de 1 Eylül Dünya Barış Günü eylemi için Emek ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısı ile saat 19.00’da Gündoğdu Meydanı’nda bir araya geldi. Basın açıklamasından önce Praksis müzik gurubu müzikleriyle destek verdi.

Ardından basın açıklamasına geçildi. Emek ve Demokrasi Güçleri adına basın açıklamasını DİSK Ege Bölge Başkanı Memiş Sarı okudu. 1 Eylül’ün tarihçesinin hatırlatıldığı açıklamada “Hitler faşizminin 1939 yılında Polonya’yı işgal ederek ikinci dünya savaşını başlattığı tarih olan 1 Eylül, barış içinde bir dünya mücadelesini unutturmamak için ‘Dünya Barış Günü’ olarak ilan edilmiştir. Dünya genelinde, barış isteyen halkların alanlara çıkarak taleplerini ifade ettiği gündür 1 Eylül” denildi.

Açıklamada gündemdeki göçmen/mülteci krizine ilişkin “Sayıları son yıllarda hızla artan mülteciler ile dünya büyük bir insanlık krizi yaşıyor. Ülkemiz ise bu insanlık krizinin yaşandığı yer haline geldi. Sadece geçici koruma kapsamındaki Suriyelilerin sayısı 3 milyon 700 bini aştı. 2014-2021 yılları arasında üçüncü ülkelere (Kanada, ABD, İngiltere, Norveç vb.) yerleştirilen Suriyelilerin sayısı ise 17 bin 600 ile sınırlı kaldı. Suriye, Afganistan ve Libya başta olmak üzere, yaşanan güç ve iktidar savaşlarında en çok kaybedenler; işçiler, kadınlar ve çocuklar oldu.” ifadelerine yer verildi.

Halkların birbiriyle sorunu olmadığı, emperyalist-kapitalist devletlerin rant, talan ve yağma uğruna çıkardıkları savaşlar ile halkaları birbirine kırdırdığı “Bölgemiz çatışma ve yaratılan gerilimlerin başlıca odaklarından biri. Suriye ve Libya harabeye döndü. Karadeniz kıyıları, Ortadoğu ve Kafkasya ülkeleri, Akdeniz’in kritik bölgeleri emperyalist yığınak altında bulunuyor. Başta ABD olmak üzere emperyalist ülkeler ‘barışın tesisi’ iddiasıyla gittiği her yere savaş ve yıkım götürüyor. Özellikle Ortadoğu, bitmeyen bir savaşın nesnesi olarak emperyalizmin savaş laboratuvarı olarak işlev görüyor” denildi. Devamında Afganistan’a dair şu ifadeler kullanıldı:

“ABD’nin yıllardır süren işgali ile yıktığı Afganistan’dan geriye, şimdi ABD ile anlaşarak iktidara yürüyen şeriatçı zorbalıktan başka bir şey kalmadı. Kadınlar başta olmak üzere, Taliban’ın şeriatçı zorbalığına ve her türlü siyasal gericiliğe hayır diyen insanların geleceği tümüyle yok edilmek isteniyor.”

“Süren savaşlar acı ve gözyaşı getirmekle kalmıyor, yaşamın her alanına sirayet ederek büyük ekonomik ve sosyal sorunlara da yol açıyor, devasa göçlere ve ekolojik yıkıma neden oluyor” diye devam eden açıklamada, AKP-MHP iktidarının içeride/dışarıda yürüttüğü savaş ve saldırganlık şöyle ifade edildi:

“Ülkemizde de tek adam yönetimi yapay kutuplaşmalarla ülkeyi gerilimlere sürüklerken Kürt sorununa ilişkin geleneksek inkâr çizgisini devam ettiriyor. Kayyım sistematiği ve kitlesel tutuklamalarla Kürt halkının iradesi yok sayılıyor. Taliban meşru görülürken 6 milyon insanın oy verdiği HDP terörist olarak hedefe konuyor. Tek adam rejimi işçilere emekçilere, kadınlara, gençlere, ötekileştirdiklerine ne kadar baskı yaparsa yapsın kaybedecek.

“Türkiye, OECD verilerine göre; 34 Avrupa ülkesi arasında gelir dağılımı eşitsizliğinin en yüksek olduğu ikinci ülke (birincisi Sırbistan). Öte yandan Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) tarafından açıklanan verilere göre, 2020’de silahlanmaya en fazla kaynak ayıran 16. ülke konumunda bulunuyor. Türkiye, NATO üyeleri arasında da ABD’den sonra milli gelirine göre silahlanmaya en fazla kaynak aktaran ikinci ülke. Türkiye egemenleri Suriyeli, Afgan göçmenleri ucuz işgücü olarak sömürürken, diğer yandan yabancı düşmanlığı ile işçi sınıfının birliğini parçalamak için ırkçılığı körükleyip milliyetçilik üzerinden kitleleri yedeklemek istiyor.”

“Savaş; demokratik, eşit, özgür ve adil bir yaşam hakkını engeller, işçi sınıfına daha fazla işsizlik, daha fazla yoksulluk ve sömürü getirir” denilen açıklamada, yaşanabilir bir dünya için “şiddetin çözümü emek, barış ve demokrasidir” denildi. Açıklama şu vurguyla son buldu:

“İşçi sınıfı ve ezilen halklar olarak, emperyalizme ve işbirlikçi rejimlere karşı demokrasi, bağımsızlık, barış ve eşitlik mücadelesini yükselteceğiz. Savaşsız, sınırsız, sömürüsüz ve sınıfsız bir dünya için mücadele edeceğiz.”

Son olarak, 5 yıl önce barış talebini savunan ve bu nedenle hukuksuzca ihraç edilip yargılanan “Barış İçin Akademisyenler” alkışlanarak eylem son buldu.

Kızıl Bayrak / İzmir