İstanbul Tabip Odası, sağlıkta şiddet yasasına ilişkin görüşlerini ve tıbbi kötü uygulama (malpraktis) davalarında yaşanan sorunlara ilişkin basın toplantısı düzenledi. Basın açıklamasını İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Rukiye Eker Ömeroğlu okudu. Eker sağlıkta dönüşüm programının sonucu olarak kışkırtılmış sağlık hizmeti talebi ile birlikte son yıllarda artan hasta yükü ve hastayı müşteriye dönüştüren yaklaşım tıbbi kötü uygulama (malpraktis) davalarında artışa yol açtığını vurguladı. Adli soruşturmaların yanı sıra, tazminat davalarında da belirgin artış olduğunu belirten Eker malpraktis dava örneklerini sıraladı.
“Malpraktisin birinci sorumlusu bakanlık”
Hekimlerin öncelikli amacının hastaya en ufak zarar vermemek olduğuna dikkat çeken Eker şu şekilde devam etti:
“Her adımımızı güncel bilimsel tıp uygulamaları kılavuzlarına göre atmak isteriz. Ancak bizzat Sağlık Bakanlığı’nın hastanelerde yarattığı koşullar hekimlerin iyi ve doğru hekimlik yapabilmelerini her geçen gün güçleştirmektedir. Çok uzun çalışma süreleri, her 5 dakikada bir hasta bakmak hekimin hastasının derdini anlayıp ona zarar vermeden yararlı olabilmesini adeta imkânsız kılmaktadır. İlaveten hekimlere destek olabilecek yardımcı personel eksikliği, kışkırtılmış taleplerle gelen hastaların şiddetinden hekimleri koruyamama ve şiddeti önleyecek yasaları çıkarmama, 'Yanlış ve kötü tıbbi uygulama' anlamına gelen 'Malpraktis'e yol açan ortamdan birinci dereceden sorumlu olanın Sağlık Bakanlığı olduğunu göstermektedir.”
Eker konuya ilişkin önerileri şöyle ifade etti:
“Tıbbi kötü uygulama davalarında hastane ve kurum yönetimlerinin sorumluluklarının da hesaba katılmasını, ayrıca kısa vade için mesleki sorumluluk sigorta primlerinin yeniden düzenlenmesini, kamunun bu sigorta havuzuna katkısının artırılmasını, çıkabilecek tazminatların da sigorta şirketi tarafından karşılanmasını, tazminatların hekime rücu ettirilmesinde kamu ve özel sağlık kuruluşu ayrımının yapılmamasını öneriyoruz.”