Estirilirken Avrupa'nın
Tozlu yolları,
Dönülürken
Verilen devrim sözlerinden,
Yitirilirken umutlar.
Bitmedi! Dedi
Bir avuç yiğit.
Bitmedi!
Bir elin
Parmaklarını geçmeyen
Yiğitler!
Atıldılar kavgaya,
Dillerinde;
Yeni Ekimler İçin!
Şiarı.
Önderleri Lenin!
Zorlu yıllar
Birbirini kovaladı.
Kolay mı?
Hem karşındaki düşmana,
Hem yanında görünene,
Reformistine, icazetçisine,
Devrim kaçkınına
Karşı mücadele!
İşkencelerde,
Zindanlarda,
Ölüm oruçlarında,
Çelikleştiler.
Devrim için,
Can veririz dediler,
Kurşun da sıktı
Komünistler.
Bak işte;
Zor dönemlerde,
Devrimci kalabilmektir,
Habip!
Yaşamı köleleştirilmiş,
Milyonların mücadelesinde
Yaşayandır Hazal!
Elini titretmemiştir Ümit,
Gözünü kırpmamıştır Alaattin.
Çatılan kaştadır,
Alaattin!
Isınan namluda!
Tutan mayanın,
Kanıtıdır Alaattin!
Denizlerden, Mahirlerden,
İbolardan,
Bu günlere uzanan.
Gelenekten geleceğe!
Şiarı.
Tarihimizdir yaşamı,
Yoldaş Sinan'ın!
Öyle ya,
Yarım yüzyıllık
Bir yaşam.
Yarım yüzyıllık
Devrimci bir yaşam!
Hem de,
Son nefesine kadar
DEVRİMCİ!
İşte böyle olmalı!
Yoksa nasıl?
Nasıl kazanılacak
Zafer!
Yeni Ekimler
Nasıl yaratılacak?
Kolay mı?
Proletaryanın öncüsü olmak!
Göğüsleyeceksin zorluğu,
Aşacaksın darlığı,
Yoksa nasıl geleceksin,
Bir elin parmaklarıyla
Bu günlere?
Hem,
Bir düşünsene;
Bunca baskı,
Bunca zorbalık,
Gözaltı,
Zindan,
İşkence...
Nasıl katlanır insan?
Katlanıyorsun işte.
Peki,
Nereden geliyor diye
Sormadın mı hiç?
Bugün yine
Estirilirken Avrupa'nın
Tozlu yolları,
Çözülürken
Devrim kaçkınları,
Sendeki bu coşku!
Nereden geliyor?
Seni yetiştiren,
Kavgaya hazırlayan,
Umut veren,
Direncini arttıran,
Partindir yoldaş!
Bunca emek,
Bunca çaba,
Karşılıksız mı kalacak?
Göstereceksin,
O emeğin
Karşılıksız kalmadığını.
Sen hele
Bir adım at.
O, atacaktır
On adım sana!
***
Karadayı’ların safında maya tuttu!
“Bunca zaman işçiler güldü, artık gülme sırası bizde!”
“Bizim çocuklar işi başardı.”
Bu sözler sarf edilmişti 38 yıl önce.
Başardıklarını sanıyorlardı. Dalga dalga büyüyen devrimci mücadelenin, sokakları, meydanları, fabrikaları saran ateşin sönmesi gerekiyordu onlar için. Bunun için adım da attılar. Başta ilericiler, devrimciler olmak üzere tüm toplumun üzerinden adete bir silindir kullanırcasına geçtiler.
Baskılar, gözaltılar, tutuklamalar, işkenceler, idamlar, ihraçlar vb...
Ne kadar da benziyor bu günlere değil mi? Yalnızca sayısal verilere dahi bakacak olsak aslında bugün yaşananlar o günlerden daha ağır.
Kaçanlar, kopanlar, bununla da kalmayıp küfredenler... Terk edilmişti devrimci değerler, tüketilmişti birikim, ihanet kol geziyordu meydanlarda.
Ancak biliniyordu da, kurtuluşun mücadelede olduğu. Bunun için adım attı bir elin beş parmağını geçmeyen komünistler. Dönüp baktılar arkalarına, bilimsel inkârlarını verip, yürünecek yolun Yeni Ekimler olduğunu söylediler. Korkuyordu burjuvazi. Yeni'den gelmelerinden korkuyordu. Yine ağır darbeler, gözaltılar, tutuklamalar...
Başaramadılar. EKİM baş göstermişti bir kere. Sıçramıştı, o artık geçmiş tüm birikimlerin, değerlerin, adanmışlıkların, kazanımlarının tek güvencesi olan partisine kavuşmuştu.
Korkusu devam ediyordu burjuvazinin. Sindirememiş, katledecekti. Biliyordu toplumun öncülerini hedef almadan o toplumu geri püskürtemeyeceğini. Öyle de yaptılar. “İçeriyi teslim almadan, dışarıyı teslim alamazsın” dediler ve saldırdılar. Yok etmek istediler öncüleri. Ama atılmıştı o tohum toprağa.
Yüründü yolunda Yeni Ekimler’in. Milyonların haklı mücadelesi için ölüm göze alınmıştı. Toprağa verdiğimiz bedenler, tohumdu.
Gözler kırpılmadı. Tutan mayanın kanıtı da gösterildi. Çatılan kaşta, ısınan namludaydı artık.
Denizler’den, Mahirler’den, İbolar’dan Sinanlar’a gelindi. Yaşamlarımız gösteriyordu geçmişimizi. O inanç, o kararlılık, o bağlılık, adanmışlık...
Şimdi adımlar atılıyor. Karadayı'ların safında nice komünistler, Kızıl Gün'lere adıyorlar hayatlarını.
Daha da hızlandırılmalı o adımlar. Çünkü atılan adımlar güçlendirecek irademizi.
Bir yoldaşın…