Erzincan'ın İliç ilçesinde bilim insanlarının tüm uyarılarına rağmen kapasite artırımı yapılan Anagold ve Çalık Holding’e ait madende çöken pasa dağı nedeniyle işçi ve doğa katliamı yaşandı.
Tonlarca toprağın altında kalan işçiler saatlerdir kurtarılmayı bekliyor. Arama kurtarma çalışmalarında ikinci güne girilirken Fırat Nehri'nin geçtiği hat boyundaki tarım ve içme suyu da tehlikeye girdi.
Kente giriş yasaklandı
Tunceli Valiliği, katliamın ardından Erzincan'a geçişleri 18 Şubat'a kadar yasakladı. Valilikten yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“…toprak kayması olayı ile ilgili eylem ve etkinlik düzenlemek amacıyla kişilerin ve araçlarının, ilimiz sınırları içerisinden Erzincan iline çıkışlarının 14.02.2024 günü saat: 00.01’den 18.02.2024 günü saat: 23.59’a kadar ilgili mevzuat çerçevesinde KISITLANMASI kararı alınmıştır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
Dersim İHD yöneticileri ve avukat Gökmen Yeşil İliç’e gitmek isterken Tunceli Valiliğinin yasak kararı gerekçe gösterilerek Dersim’de kontrol noktasında gözaltına alındı.
Yasaklama kararı gerekçe gösterilerek gazeteciler alandan uzaklaştırıldı.
Munzur Çevre Derneği, Pülümür'de engellemeye ilişkin açıklama yaptı. 2022’de İliç’de yaşanan patlamanın hatırlatıldığı açıklamada “uluslararası tekellerin ülkemizdeki soygun düzenine tüm çevre kurumlarının ve halkımızın karşı durmasını istiyoruz” denildi.
İşçilerin isimleri belli oldu
Siyanürlü pasa dağının altında kalan 9 işçiden 6'sının isimleri belli oldu. 6 işçinin isimleri şu şekilde:
“Şaban Yılmaz, Kenan Öz, İbrahim Keklik, Adnan Keklik, Hüseyin Kaya ve Ramazan Çimen.”
Öte yandan çökmeye ilişkin başlatılan soruşturma kapsamında aralarında maden saha görevlisinin de bulunduğu 4 kişi gözaltına alındı.
TMMOB: Erzincan İliç altın madeni derhal kapatılmalıdır
TMMOB Yönetim Kurulu imzasıyla yapılan açıklamada, faaliyete girdiği 2008 yılından itibaren birbiri ardına ortaya çıkan çevresel felaketlerle sıklıkla gündeme gelen, Anagold Madencilik Sanayi ve Ticaret AŞ tarafından işletilen Çöpler Kompleks Maden İşletmesinde gerçekleştirilen sömürge madenciliği ile yalnızca doğa ve kaynaklar değil, yaşamların da katledildiği belirtildi. TMMOB’un İliç’de yaşanacaklara ilişkin uyarılarının ve mahkeme süreçlerinin hatırlatıldığı açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Her iki dosyada da gerek dilekçelerde gerekse de keşif esnasında bilirkişi heyetine sunulan teknik beyanlarda liç sahasında yaşanabilecek kayma defaatle tarafımızca dile getirilmiştir. Fakat ne yetkili idarece ne de Mahkeme heyetinde ısrarla dikkate alınmamış faaliyetin devamına imkan sağlanmıştır. Neticesinde ise ne yazık ki ısrarla dikkat çekmeye çalıştığımız tehlike gerçekleşmiştir. Bu yaşananların sorumlusu, faaliyeti yürütenler kadar yürümesine olanak sağlayan, izin verenler, ülkemiz kaynaklarının, doğamızın bir grup yabancı sermayenin çıkarları uğruna yağmalanmasına göz yumanlardır. İvedilikle sonuçlandırılması yasa ile zorunlu tutulan davaları sürüncemede bırakan, uzamasına neden olan, üzerinden yıllar geçmesine karşın halen yürütmenin durdurulması talebini dahi karara bağlayamayanlardır. Bir kez daha sesleniyoruz; madenlerimiz ulusal ve uluslararası sermaye gruplarının yağma alanı olmaktan çıkarılmalı, İliç’te yaşanan felaketin tüm sorumluları yargı karşısında hesap vermeli, tüm ÇED kararları iptal edilmeli ve işletme derhal kapatılmadır.”
İşçiler saatlerdir kurtulamadı
13 Şubat günü saat 14.28 civarında Çöpler köyündeki altın madeninin bulunduğu bölgede istiflenen siyanürlü pasa dağında çökme meydana geldiği ihbarı üzerine olay yerine çok sayıda arama kurtarma ekibi sevk edilmişti. Resmi açıklamalara göre 9 işçinin toprak altında kaldığı biliniyor. Bölgede yağmur yağışı nedeni ile arama-kurtarma çalışmalarının aksadığı bildirildi.
“Birkaç gün önce çatlamalar varmış”
ANKA'da yer alan habere göre, çökme sebebiyle göçük altında kalan kamyon şoförü Uğur Yıldız'ın kuzeni Hüseyin Yıldız, "Çatlamalar varmış, birkaç gün öncesinden belirtileri varmış. İhmal var mı yok mu bilemiyoruz. Burada hiçbir yetkili gelip de ailelerle görüşmedi" dedi.
14.30’da yaşanan olayı 16.00’da duyduklarını belirten Hüseyin Yıldız şu ifadeleri kullandı:
“Yakın arkadaşlarıyla görüşme yaptık. Çatlamalar varmış, birkaç gün öncesinden belirtileri varmış. Tabi önlem alındı alınmadı bilmiyoruz, ihmal var mı yok mu bilemiyoruz. Hiçbir yetkili ağızdan bilgi alamıyoruz, bilgi vermiyorlar. Kaymakam bey akşam bir iki defa açıklama yaptı ama detaylı bir bilgi alamadık. Burada hiçbir yetkili gelip de ailelerle görüşmedi.”
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) siyanürlü toprağın Fırat Nehri'ne aktığı iddialarını yalanlayan açıklamalar yaptı.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yaptığı açıklamada "malzemenin Fırat Nehri'ne ulaşmasının engellenmesi amacıyla Sabırlı Deresi'nin Fırat Nehri'ne ulaştığı menfezin kapaklarını kapattırdık” bilgisine yer verdi.
Pasa dağının çökmesinin ardından siyanür sızıntısı konusuna dair açıklama yapan Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu, ise bir sızmanın söz konusu olmadığını öne sürerek "Olsa bunu size açıklarız. Fırat Nehri'ne sızma söz konusu değil” dedi.
“Halk şikayetçi olmasın diye para verildi”
TELE1 Ana Haber’e CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, maden ocağı şirketinin 2016'da bölgede halkına 130'ar bin lira vererek “Adli ve idari başvuru yapmayacağım” şeklinde taahhüt istediğini söyledi. Yavuzyılmaz şunları ifade etti:
“Bölgede daha önce çevre felaketleri yaşandı. Bu maden işletmesi 2010 yılından itibaren sürekli iki buçuk kat büyütüldü. Defalarca kez ÇED süreci yaşadı. Şirket de kendine şöyle bir yol seçti ve bölgedeki köylülere bir maddi yardım yaparak dava açma ve itiraz haklarını ellerinden almaya çalıştı. Şirket 2016’da yılında hazırladığı bir protokolle buradaki vatandaşlarımıza 130’ar bin TL yardım adı altında para vererek tüm madencilik faaliyetleri için adli ve idari bir başvuruda bulunmayacaklarına dair taahhütname istedi. Yani maddi bir güçle asimetrik bir baskı oluşturarak tüm usulsüzlüklerin üzerini örtmeye çalıştı.”
“Maden fay hattının tam üzerinde”
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, tarafından yapılan açıklamada madenin Türkiye Diri Fay Haritasında aktif olduğu ifade edildi. Açıklamada madenin Munzur segmenti olarak tanımlanan bir fay hatının üzerinde olduğunu ancak bu fay hattının işletme projeleri hazırlanırken dikkate alınmadığı belirtildi. Açıklamada bundan sonra bu sahada konuyla ilgili olarak yapılacak inceleme ve değerlendirmelerde yanıt aranacak sorular sıralandı ve alınması gereken önlemler şöyle sıralandı:
“*Bugün meslek örgüleri, yöre halkı ve ilgili sivil toplum örgütlerinde kaçırılarak hazırlanan, gerçekle örtüşmeyen ÇED raporlarının hazırlanması süreçleri ile bunların izleme, kontrol ve denetim hizmetleri gözden geçirilmeli, meslek örgütleri, ilgili sivil toplum kuruluşları ile yerel idareler izleme, kontrol ve denetim süreçlerindeki etkinliği artırılarak yasal altyapıya kavuşturulmalıdır.
*Çok tehlikeli atıkları barındıran atık baraj yerleri ve işletme tesislerinin yer seçimi, yer seçimi esnasında yapılması gereken jeolojik-jeoteknik çalışmaların uzman kişi ve kuruluşlar tarafından yapılması konusunda acilen çalışma başlatılmalı, Çevresel Etki Değerlendirilmesi Yönetmeliği ile Çevre Yeterlilik Tebliği, Maden Kanunu Uygulama Yönetmeliği, Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelik gibi mevzuat düzenlemeleri katılımcı bir anlayışla gözden geçirilmeli, eksiklikler acilen giderilmelidir.
*Çöpler altın madeni işletme sahasında olduğu gibi sadece bugünümüzü değil, gelecekte de etkileri on yıllar boyunca devam edecek yığın liçi ve atık barajların yapılması gibi süreçler kamusal izleme, kontrol ve denetimi altında inşa edilmeli, periyodik kontrollerin yapılması zorunlu hale getirilmelidir.
*Bugün Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığını Çevresel Etki Değerlendirilmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen izleme, kontrol ve denetimlerin uzman kişiler tarafından yapılmadığı, madencilik faaliyetlerine ilişkin ÇED Raporlarının usulüne uygun şekilde düzenlenmediği bilinmektedir. Madencilik gibi çok tehlikeli atıkları bünyesinde barındıran sektörel çalışmalara ilişkin raporların, konu hakkında yetkin meslek disiplinleri tarafından hazırlanması sağlanmalı, bu raporların izleme, kontrol ve denetimini yapan kurum personelinin de bu nitelikte olmasına özen gösterilmedir.
*Maden işletmelerinin denetimi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığını ile Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlığınca ortaklaşa yapılmasını sağlayacak düzenlemeler hayata geçirilmelidir.
*Günümüzde çevre felaketlerine neden olan ve bunu da alışkanlık haline getiren firmaların işletme ruhsatlarını derhal iptal edecek düzenlemeler Maden Kanunu ve Çevre Kanunu içinde işlevlendirilmelidir.
*TMMOB ve bağlı meslek örgütlerinin Çevre kanunu içinde tanımlanan görevlerini yerine getirilmesinin önündeki engeller acilen kaldırılmalıdır.”