İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, bölgede 2021 yılında gerçekleşen hak ihlallerine dair hazırladığı raporu dernek binasında düzenlen basın toplantısıyla kamuoyuna açıkladı.
Toplantıda konuşan İHD Genel Başkan Yardımcısı Rehşan Bataray Saman, "Ağırlıklı olarak bölgemizde daha fazla görünür olan ve yaygın bir hal alan çatışma ve şiddet ortamı, tüm hızıyla devam etmektedir. Yaşanan askeri operasyonlarda, meydana gelen silahlı çatışmalarda ve patlamalarda, günaşırı insanlar yaşamını yitirmektedir” dedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Kürt milletvekilleri ve kayyım atanan belediye eşbaşkanları hakkında verdiği ihlal kararlarına rağmen, siyasetçilerin halen tutsak tutulduğunu belirten Saman, JİTEM Davası ve Şemdinli Kitap Evi’nin bombalanmasında katillerin cezasızlık zırhıyla korunduğunu ifade etti.
2021’de 1 yıl boyunca 45 kolluk görevlisinin yaşamını yitirdiğini, 53 kolluk görevlisi yaralandığını, 272 örgüt üyesinin yaşamını yitirdiğini belirten Saman, şubede, ev baskınlarında ve sokaklarda 151 kişinin işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını ifade etti.
Bir yılda 170 siyasi tutsağın ailelerinden uzak yerlere sürgün edildiğini belirten Saman,hasta mahpuslara dikkat çekerek başta İmralı olmak üzere hapishanelerde tecritin derinleştiğini ifade etti.
Mehmet Emin Özkan, Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk’un durumuna dikkat çeken Saman, hapishanelerde yaşam hakkıda dahil olmak üzere sağlığa erişi hakkının ihlal edildiğini örnekler vererek anlattı.
Bir yıl boyunca bölgede ağır hak ihlalleri
İHD Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölge Temsilcisi Tahir Saçaklıdır, raporda yer alan verileri paylaştı. Saçaklıdır, polis ve askerlerin dur ihtarına uymayan 2 kişiyi katlettiğini ve 8 kişiyi yaraladığını belirterek 2 tutuklu ile 8 asker ve polisin intihar ettikleri iddia edilerek şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdiğini ifade etti. Resmi hata ve ihmal sonucu 5 kişinin hayatını kaybettiğini, 2 kişinin yaralandığını ifade eden Saçaklıdır, bir siyasi parti yöneticisi ile 1 gazeteci, 2 öğretmen, 1 avukat, 2 doktor, 15 sağlık görevlisinin saldırılarda yaralandığını aktardı.
Saçaklıdır raporda yer alan diğer verileri şöyle sıraladı:
“*Anayasa ve uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerin göz ardı edildiği politikalar, siyasal iktidarın keyfi uygulamalarının aracı haline gelmiştir. İktidarın anti-demokratik uygulamaları karşısında muhalefet gösteren toplumsal kesimler, hapsedilmiş veya ekonomik-sosyal haklarından mahrum bırakılmıştır.
*Örgütlenme özgürlüğüne yönelik baskılar artmış, haksız gözaltı ve tutuklamalar artarak devam etmiştir. ...
*Her meseleyi güvenlik ve beka meselesi haline getiren otoriter bir yönetim anlayışı, Türkiye’de demokratik siyaset kanallarını kapamakta, insan hak ve özgürlüklerinin esas alındığı yaşam biçimini imkânsız kılmaktadır. ...
*2021 yılında meydana gelen silahlı çatışma ortamında bölgemizde, 45 kolluk görevlisi yaşamını yitirmiş ve 53 kolluk görevlisi de yaralanmıştır. 272 örgüt militanı yaşamını yitirirken, en az 2 örgüt militanı yaralandı. Irak/Federe Kürdistan Bölgesi’nde bulunan Gare bölgesine gerçekleştirilen hava destekli askeri operasyon sırasında, PKK militanları tarafından alıkonulan ve hapsedilen 12 kolluk personeli ve 1 Irak vatandaşı yaşamını yitirmiştir.
*Pandemi sürecinin ölümcül etkisini sürdürdüğü 2021 yılında, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali, toplanma ve gösteri hakkına yönelik müdahaleler, işkence-kötü muamele fiilleri, sağlık hizmetine erişim hakkına yönelik ihlaller de hızından hiçbir şey kaybetmeden devam etmiştir. En az 151 yurttaş gözaltı birimlerinde, ev baskınlarında, sokakta 156 mahpus hapishanede işkenceye ve kötü muameleye maruz kalmıştır. Yine 15 yurttaş da kendilerini kolluk gücü olarak tanıtan kişilerce kayıt dışı gözaltı ve sorgulamayla muhbirlik dayatmalarına maruz kalmış, 5 kişi de kolluk tarafından çeşitli biçimlerde tehdit edilmiştir. Gözaltında veya gözaltı yerleri dışında, işkence ve kötü muamele vakalarında artış meydana geldiği raporun ilgili kısmından rahatlıkla anlaşılmaktadır. Anayasada ve yine Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere göre, işkencenin mutlak olarak yasaklandığını buradan bir kez daha hatırlatmak istiyoruz!
*Raporumuzda, hapishanelerde ihlallerin belirgin olarak artmaya devam ettiği görülecektir. 2021 yılı başında çıkarılan yönetmelikle ve idari uygulamalar neticesinde artış gösteren başta sürgünler ve işkence olmak üzere, pek çok konuda ihlaller meydana gelmiştir. Çıkarılan yönetmeliklerle ile süregelen infazdaki adaletsizlik derinleştirilmiş, idari gözlem kurulu raporuna istinaden cezasının infazını tamamlamış mahpuslar keyfi idari kararları ile hapishanede tutulmaya devam edilmektedir. Bu durumun anayasanın kanunilik ilkesine aykırı olduğunu, kişi özgürlüğü ve güvenliğe hakkının ağır ihlali olduğunu belirtmek istiyoruz
*2021yılında bölgede bulunan hapishanelerde en az 170 politik mahpus, hiçbir gerekçe gösterilmeden veya politik tutumlarından sorumlu tutularak, ailelerinden uzak illerde bulanan hapishanelere sürgün edilmişlerdir. Yine 50 siyasi mahpus, hapishanede veya nakil sırasında, hapishane idaresinin işkence eylemine ve kötü muamelesine maruz kalmıştır. Mahpusların sağlık ve iletişim hakları ihlal edilmekte, çeşitli disiplin suçları ile tecrit ve izolasyona tabi tutulmaktadır. Özellikle sağlık hakkı ihlalleri hala devam etmektedir. Derneğimiz Genel Merkezi’nin hapishanelerdeki ‘Ağır Hasta ve Hasta Mahpus Listesi ’ verilerine göre, Türkiye hapishanelerinde halen 604’ü ağır 1605 hasta mahpus bulunuyor. 2021 yılı içerisinde ağır hasta mahpus listemizde de bulunan 7 mahpus nitelikli sağlık hizmetine erişim sağlanmadığı için hapishanede yaşamlarını yitirmiştir. Özellikle de sağlık hakkı ihlalinin bu süreçte yoğun bir şikayet konusu olduğunu ifade etmek istiyoruz. Hasta mahpusların ölüme terk edilmesi ve infazı tamamlayan mahpusların keyfi sebeplerle serbest bırakılmamasına karşın aileleri tarafından Diyarbakır ve Van Barosunda “Adalet Nöbeti” eylemi başlatılmış ve halen de sürmektedir. Derneğimizin ve kamuoyunun yoğun çabalarına rağmen hastalığı sebebiyle cezasının infazı durdurulmayan ve 15 Aralık 2021 tarihinde yaşamını yitiren Halil Güneş’e karşı ortaya konan yaklaşım, hasta mahpuslara yaklaşımın acı bir göstergesidir.
*Hapishanelerle ilgili bir diğer önemli konu ise, İmralı Hapishanesinde bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit uygulamalarıdır. Hükümlü mahpus statüsünde bulunan Öcalan’ın ve aynı hapishanede bulunan 5 siyasi mahpusun, aileleri ve avukatları ile görüştürülmemesi insan hakları ihlalidir. Hapishanelerde kişiye özgü uygulamalar, insan hakları anlayışı ve insancıl hukukla bağdaşmayan bir durumdur. Bu nedenle, tecrit uygulamalarına bir an önce son verilmesi çağrısında bulunuyoruz.
...
*Adli Tıp Kurumunun ve yargının mahpuslar hakkında bilimsel olmayan, hukuksuz, ayrımcı uygulamaları ile ölümcül evrede bulunan hastalıkları ile hapishanede tutulması yaşam hakkının ihlali riskini doğurabilecektir. Hakların eşit ve ayrımsız bir şekilde yerine getirilme sorumluluğu ve yükümlülüğü devlet ve devletin yetkili kurumlarına ait olduğunu hatırlatıyoruz. Adalet Bakanlığı’nı hapishanede yaşanan hukuk dışı koşullara son vermeye, nitelikli sağlık hizmetinden yararlanması için bir kez daha tahliye edilmesi çağrısında bulunuyoruz.
...
*İfade ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik baskılar, yasaklamalarla ve sınırlandırmalarla maalesef devam etmektedir. Bir hak arama biçimi olarak Anayasa’nın 34. Maddesinde tanımlanan ve güvence altına alınan açık hava toplantı ve gösterilerine, Valiliklerin ve Kaymakamlıkların hukuk dışı ve keyfi bir biçimde aldığı kararlar ile yasaklanmakta veya sınırlandırılmaktadır. Toplantı veya gösteriler, kimi kentlerde süresiz, kimi kentlerde ise 15 günde bir ya da her ay yenilerek yasaklandı. 2021 yılında 50 kez yasaklama kararı açıklandı. Kolluk güçleri tarafından 20 toplumsal gösteri veya açık hava toplantısına müdahale edildi. 20 toplantı toplumsal gösteri ve açık hava toplantısı da yasaklandı.
*Bilindiği üzere 2020 yılının Mart ayında Covid-19 salgını ile birlikte aile içi kadına yönelik şiddetin tırmandığı bir dönem yaşanmıştır. Evde kalma sürelerinin artması ve bu süreçte İnfaz Yasasında yapılan değişiklikler sonucu şiddet uygulayan erkeklerin serbest kalması ile birlikte kadınların şiddete maruz kalma oranları da artmıştır. Artan kadın cinayetlerine yoğunlaşılması gerekirken, kadını bir nevi şiddete karşı güvence altına alan İstanbul Sözleşmesinden Türkiye’nin imzasını geri çekmesi kabul edilebilir bir durum değildir.2014 yılından bu yana, pratikte uygulama sorunları yaşansa da İstanbul Sözleşmesi kadınlar için hep bir umut yarattı. Ne yazık ki sözleşmeden çekildiği süreçten bu yana 2021 yılı içerisinde 32 kadın maruz kaldıkları şiddet sonucu yaşamını yitirirken, 21 kadın ise intihar etti. Bu anlamda sözleşme ve diğer koruyucu kazanımların ne denli yaşamsal değerde olduğu görülmelidir. Her ne kadar hukuka aykırı şekilde sözleşmeden bir kararname ile çekilmişse de İstanbul Sözleşmesine ve kazanımlarımıza sahip çıkacağımızı tekrar hatırlatmak isteriz.
*En fazla hak ihlaline maruz kalan kesim arasında yer alan çocuklar, aile içinde ve toplumsal alanda şiddete ve cinsel istismara maruz kalmaya devam etmiştir. Bölgemizde 2021 yılı içerisinde 8 çocuk maruz kaldıkları şiddet sonucu yaşamını yitirdi, 12 çocuk da intihara sürüklendi. En az 34 çocuk ise, cinsel istismara maruz kaldı.
*Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik ihlallerde hızından hiçbir şey kaybetmedi. 2021 yılı içerisinde bölgemizde, aralarında üniversite öğrencileri ve politikacılarından bulunduğu 167 kişiye politik nedenlerle soruşturma ve davalar açılmış, yine açılan soruşturma ve davalarda 191 kişiye çeşitli cezalar verilmiştir. Yine ekonomik ve sosyal haklara yönelik ihlallerde ise, 22 işçi iş kazasında yaşamını yitirirken 8 işçi de yaralanmış, 404 kişi de haksız şekilde işten çıkarılmıştır. 15 kişi kamu görevinden alınırken, 23 kişide ihraç edilmiştir.”