Sermaye devletinin mesleki eğitime yönelik ilgisi giderek yoğunlaşıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın sıklıkla örnek gösterdiği Alman mesleki eğitim ekolünü Türkiye’de hayata geçirme hedefiyle adımlarını sıklaştırıyorlar. Bu ekolün ana noktasını ise mesleki eğitim alanının büyük oranda özel sektöre devri oluşturuyor. Açılacak bölümlerden müfredatına, eğitimci kadrosundan açılacağı yere kadar sermayenin söz sahibi olduğu bir sistem işliyor bu modelde. Tüm amaçlar sermayenin ihtiyaçlarına göre belirleniyor. Sermayenin dönemsel ve stratejik hedefleri mesleki eğitimin içeriğini de belirliyor. Sermayedarlar kendi liselerini açıyor, kendi işçilerini yetiştiriyor.
“Verin fabrikanızda 6-7 oda, meslek merkezi yapalım...”
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk geçtiğimiz günlerde TMSF’nin bağışladığı tabletlerin dağıtımı için gittiği Giresun’da bir kez daha hedeflerini dile getirdi. Temel hedef, meslek lisesi öğrencilerini tamamen sermayenin kollarına bırakmaktır.
TMSF Başkanının da katıldığı toplantıda konuşan sermaye sözcüsü Selçuk, Türkiye’de meslek lisesindeki beceri setleri ile sanayi ve hizmet sektörünün ihtiyaç duyduğu beceri setlerinin örtüşmesini amaçladıklarını vurguladı. “Sanayi ve hizmet sektöründe becerilerin yenilenmesine ilişkin neye ihtiyacınız varsa bizim müfredatımız odur, öğretim programlarımız buna uyum sağlar” diyen Selçuk sermayeye şöyle seslendi: “İş dünyasına diyoruz ki; bir fabrikada 6-7 oda bulun, burayı meslek merkezi yapalım. Öğretmen bizden, siz öğretmen ücreti de vermeyeceksiniz, sadece ustabaşlarınız bize yardımcı olacaklar. Orası işyeri, öğrenci orada üretime katılıyor, her gün üretimi görüyor ve çalışıyor.”
Konuşmasını örneklerle sürdüren Selçuk, bu paralel hedefler doğrultusunda Turizm Bakanlığı ile ortak 50 lise açtıklarını, bu sayıyı 200’e çıkarma hedefleri olduğunu söyledi. Yine savunma sanayinin teknisyen ihtiyacı doğrultusunda ASELSAN’ın içine lise açtıklarını belirterek, organize sanayi bölgeleri içine açılan liselerden İTÜ teknoparkının içine kurulan liseye dek icraatlarını sıraladı.
Almanya’da mesleki eğitimdeki özel sektör payı yüzde 85 iken, Türkiye’de bu oranın yüzde 5’te kaldığından yakınan Selçuk, bu payı arttırma hedeflerini dillendirdi. Plastik sanayiyle ilgili sektörün kodamanlarıyla birlikte bir ekosistem kurduklarını açıkladı: AR-GE kısmı, okul kısmı, üretim kısmı. “Okulunu kurduk, yanında fabrikası” diyen Selçuk, bu yönelimin önümüzdeki günlerde yaygınlaşacağını ifade etti.
Her şey kan emici sermaye için!
Mesleki eğitim alanında attıkları her adım sermayeyi ihya etmek içindir. Toplumun değil Türkiye kapitalizminin ihtiyaçları doğrultusunda hareket ediyorlar. Mesleki eğitimi sermayeye ucuz işçiler yetiştirme alanı olarak gören sermaye devleti, sömürüyü okul sıralarına dek indirmeyi amaçlıyor. Kapitalistlerden mesleki eğitim için fabrikalarında birkaç oda ayırmalarını istemek, meslek liselilerin eti de kemiği de sizin demektir. Toplumsal gereksinimleri değil piyasayı ve kârlarını temel alan kapitalistler, meslek liselileri de bu hedefleri üzerinden şekillendirmeyi hedefliyorlar. Geleceğin ara elemanı olarak gördükleri mesleki eğitim öğrencileri için akademik eğitimi neredeyse sıfırlamak, daha lise sıralarındayken onları makinenin basit bir eklentisi haline getirmek istiyorlar.
“Mesleki eğitim çıraklık demektir” diyen Ziya Selçuk, çocuk işçiliği de bu yolla meşrulaştırıyor. Alanın içinde öğrenme yalanına sarılarak fabrikalarda azgın bir çocuk-genç emeği sömürüsünün önünü açmak istiyorlar. Kapitalistler için de meslek liseliler ucuzun ötesinde bedava işçiler olarak çalıştırabilecekleri bir artı değer kaynağı oluşturuyor.
Sermaye ve iktidarının önümüzdeki süreçte mesleki eğitimin özel sektöre devri üzerine çalışmalarını hızlandıracağı açıktır. Buna karşı mücadele bir yanıyla emeğin korunması mücadelesinin de bir parçasıdır. Bu yüzden meslek liselilerin yanı sıra emeğin korunması mücadelesi veren tüm bileşenler de bu mücadelede yerini almalıdır.