İşçiye “acı reçete”, sermayeye teşvik

İşçi-emekçilerin örgütlenme seferberliği başlatmasının zamanı geldi de geçiyor. Ancak birtakım reformlar için değil, bizlere acı reçeteler dayatan düzenlerini başlarına yıkmak için, bu sömürü düzenini, bizlere açlıktan ve ölümden başka bir şey getirmeyen düzenlerini yıkmak için seferberlik şart...

  • Mücadele postası
  • |
  • Güncel
  • |
  • 05 Aralık 2020
  • 22:41
ikon

T. Erdoğan her konuştuğunda AKP-MHP iktidarının işçi ve emekçilere yönelik saldırı hazırlıklarını dile getiriyor. Geçtiğimiz haftalarda ekonomi ve hukuk alanında reformlar yapacaklarını, bu konuda “yepyeni bir seferberlik” başlatacaklarını açıklayan Erdoğan, “Ekonomide acı da olsa doğru reçeteleri uygulamaktan çekinmeyeceğiz” dedi. Peki bu sözler ne ifade ediyor? Özetle, pandeminin ve krizin faturası “acı reçete” ile işçi-emekçilere kesilecek. Demokrasi ve hukuk alanında yapılacak göstermelik birtakım değişikliklerle demokrat pozları verilecek...

Erdoğan’ın “acı reçeteleri uygulamaktan çekinmeyeceğiz” demesi, malumun ilanıdır esasında. Pandemi sürecinde sermayeye teşvik konusunda, vergi afları ve indirimlerinde sınır tanımayanların, en son çıkarttıkları torba yasaya onlarca teşvik ve destek maddesini koymaları acı reçeteyi kimlere yazacaklarını göstermiyor mu? 

Ücretsiz izne çıkartılarak günlük 39 liraya mahkûm edilenlerin sayısı 2,2 milyonu aştı. Kısa çalışma ödeneği ile 4 milyonu aşkın işçinin geliri düştü. Sözde işten atmaların yasaklandığı bir dönemde 10 milyonu aşan işsiz sayısı ile acı reçetenin kimlere kesildiği ortada değil mi?

Ve bütün bunlar “ekonomi uçuştayken” oldu. Acı reçeteden bahsettiklerinde neler olacağını varın siz düşünün...

Bütün bunlarla beraber ortaya atılan “hukuk reformu” sözleri ise, ülkede hukuk ve adalete olan güvenin yerlerde süründüğünü gördükleri içindir. Bugün sözde anayasal hak olan her şey suçtur. Sendikalaşmak suçtur, işten atılma, baskı görme sebebidir. Sözde ifade özgürlüğü vardır, gösteri-eylem yapma özgürlüğü vardır ancak Ermenek’li madencilerin yolu kesilir, metal işçilerinin eylemini valilik yasaklar. Bütün bunlar yaşanırken iktidar gerçek yüzünü gösterir, gözaltına alır, işçi-emekçilere azgınca saldırır hak-hukuk dinlemez.

Onlar da çok iyi bilmektedir ki, işçi ve emekçiler düzen hukukuna duyduğu güveni yitirdiğinde yüzünü başka bir mecraya, fiili meşru mücadele kanallarına dönecektir. Kendi kurdukları düzenin aşılmasını, devrilmesini istemedikleri için “adalet ve hukuk reformundan” bahsediyorlar. Kendilerinin ve sermayenin ihtiyaçlarına göre dizayn ettikleri düzenlerini korumak için işçi-emekçilerin gözlerini boyamak zorundalar.

Ancak Erdoğan, “AKP’nin kaderi ile ülkenin kaderi adeta birbiriyle bütünleşmiştir" demektedir. Bu sözler gerçekte T. Erdoğan için “İktidarda kalmak için her şeyi yapacağız. Biz iktidarda olmadıktan sonra ülke umurumuzda değil” anlamına gelmektedir.

Tablo buyken, işçi-emekçilerin örgütlenme seferberliği başlatmasının zamanı geldi de geçiyor. Ancak birtakım reformlar için değil, bizlere acı reçeteler dayatan düzenlerini başlarına yıkmak için, bu sömürü düzenini, bizlere açlıktan ve ölümden başka bir şey getirmeyen düzenlerini yıkmak için seferberlik şart...

R. U. Kurşun