Yükselen, meslek liselerinin yıldızı değil sermayenin iştahı!

Gelişen teknoloji ve üretime kısa sürede uyum sağlayabilecek genç beden ve zihne ihtiyacı olan sermayedarlar için yükselen yıldız, daha ucuza çalışan, daha çok kâr ettiren genç işçiler ordusu oluyor. Meslek lisesi öğrencilerinin yıkılan hayalleri üzerinden büyütecekleri sermayelerine ve sermaye düzenlerine karşı birlik olmalı, mücadeleyi büyütmeliyiz.

  • Haber
  • |
  • Gençlik
  • |
  • 13 Ağustos 2020
  • 21:22

MEB LGS yerleştirme sonuçlarının açıklanmasının ardından meslek liselerine tercihin geçtiğimiz senelere oranla yükseldiğini açıkladı. Bakan yardımcısı Mehmet Özer gazeteye verdiği röportajda  “Sınavlı okulların tamamı doldu, meslek liseleri yükselen yıldız oldu!” açıklaması yaptı.

2019’da sınavlı ve sınavsız öğrenci alan okullara toplam 298 bin 153 öğrenci yerleşmişken 2020'de bu sayı 417 bin 233'e yükseldi. Mesleki eğitime yerleşen öğrenci sayısında 2019'a göre artışın %40 olduğu belirtiliyor. Meslek liselerinde öğrencilerin iş garantisi olduğu izlenimi ve pandemi sürecinde dezenfektan, maske, önlük, siperlik gibi malzemelerin üretiminin devam etmesinin meslek liselerin prestijinin arttığı öne sürülüyor.

Sınavda yüksek başarı gösteren öğrencilerin tercihlerinin de meslek liseleri olduğunun ifade edildiği röportajda ticaret ve sanayi odaları ile anlaşmalı okulların ilk sıralarda yer aldığı bildiriliyor.

LGS’ye giren öğrencilerin sayısı geçen yıla oranla yarım milyonun üzerinde arttı. Adrese dayalı sistemle istedikleri okullara gidemeyen öğrenciler meslek liselerine yöneldi. Üstelik gerçek işsizlik oranının yüzde 30’ları aştığı, TÜİK’in genç işsizlik oranının %27’yi geçtiği bir dönemde gençler hayallerinden ve isteklerinden vazgeçerek meslek liselerine yönleniyor, yönlendiriliyorlar. Ya da okul kontenjan sorunu yüzünden en yakın okulları tercih etmek zorunda kalıyorlar. Gerçek hiç de MEB’in gururla ifade ettiği gibi istekle değil, zorunlulukla oluyor.

Sanayiye ucuz ve nitelikli ara eleman yetiştiren meslek liseleri şimdiden yüksek verimle üretimin bir parçası haline geldi. Atölyelerde yapılan üretim ve geliştirilen projeler yüksek ihalelerle satışa sunuluyor. Döner sermayeden okul yönetimleri aslan payını alırken öğrencilere ise emekleri karşılığında ne kadar verildiği dahi tartışılmıyor. Bunun en yakın ve açıktan örneği pandemi sürecinde MEB’in çağrısı ile dezenfektan, temizlik ürünleri üreten meslek liselilerin “vardiyalı, tam kapasite” ile çalışmaları oldu.  

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk bu pandemi öncesi kabine toplantısında şu sözleri sarf etmişti: “Herkes üniversiteye gitmek zorunda değil. ‘Okumayan çocuğu meslek lisesine göndereyim’ algısını yıkmalıyız. Dönüşümü sektörle birlikte, istihdam ihtiyacına göre gerçekleştireceğiz. Sanayici bizden nitelikli ara iş gücü istiyor. Herkes üniversiteli olmak zorunda değil. ‘Sen ağa ben ağa, bu inekleri kim sağa’ durumu var yani.”

Bu tablo sermayedarların ve onların temsilcisi olan iktidarın da iştahını kabartıyor. Gelişen teknoloji ve üretime kısa sürede uyum sağlayabilecek genç beden ve zihne ihtiyacı olan sermayedarlar için yükselen yıldız, daha ucuza çalışan, daha çok kâr ettiren genç işçiler ordusu oluyor. MEB’in de meslek liselerini her dönem ön plana çıkarmasının, her konuşma ve açıklamada vurgulanmasının nedeni bu.

İster Z kuşağı ister Y, X kuşağı desinler; gençliğe geleceksizlikten başka bir şey vaat etmeyen dayatmacı bu sisteme karşı mücadele etmekten başka bir seçenek yok. Meslek lisesi öğrencilerinin yıkılan hayalleri üzerinden büyütecekleri sermayelerine ve sermaye düzenlerine karşı birlik olmalı, mücadeleyi büyütmeliyiz.

Meslek Liseliler Birliği