Pandemi ile birlikte çalışma koşulları ağırlaşan hekimler, seslerini duyurabilmek için 23 Kasım’da “Beyaz Yürüyüş” başlatıyorlar ve Kadıköy İskelesi’nden yürüyüş heyeti uğurlanacak. Konuyla ilgili olarak İstanbul Tabip Odası (İTO) Genel Sekreteri Osman Küçükosmanoğlu ile görüştük. Küçükosmanoğlu, salgının sağlık sisteminin maskesini düşürdüğünü belirterek, “sağlık hakkı” için mücadele çağrısı yaptı.
- Beyaz Yürüyüş kararına giden süreç ve talepleriniz nelerdir?
Covid-19 pandemisi tüm dünyada ve ülkemizde önemli ekonomik-sosyal sorunlara yol açtı. Aynı zamanda sağlık sisteminin de maskesini düşürdü. Sağlık sisteminin çalışmadığı görüldü. Salgın yönetilemedi. Geniş halk kesimleri hem ekonomik hem sosyal yönden hem de canlarıyla salgında büyük bedeller ödediler. Bu süreçte sağlık çalışanları da büyük bedeller ödediler.
Sonuç olarak artan sorunlar karşısında bir şeyler söylemek ihtiyacı hissettik. Yeni mezun genç hekimler ülkemizden adeta kaçarcasına gidiyorlar. KHK ve güvenlik soruşturmaları ile göreve başlatılmayan arkadaşlarımız var. Sağlık emekçileri özlük hakları ile ücretler başta olmak üzere çok büyük kayıplar yaşadılar. Asistan hekimlerin çalışma koşulları, uzun nöbetler, tıp eğitiminde yaşanan olumsuzluklar, özelde çalışan hekimler üzerindeki baskılar nedeniyle hekimler büyük bir sıkışmışlık yaşıyorlar.
Yanı sıra halkın sağlığa ulaşmasında da büyük zorluklar yaşanıyor. Geçtiğimiz günlerde muayene sürelerinin 5 dakikaya indirilmesi gibi bir sorun var. Çünkü halk hastanelerde sıra bulamıyor, randevu alamıyor. “Daha önce hastanelerde kuyruklar olurdu hastanelerde kuyrukları bitirdik” demek için telefonla merkezi randevu sistemi adında bir sistem kullanılıyor, ancak insanlar buradan randevu bulamıyorlar. Bunu karşılamak üzere muayene süreleri 5 dakikaya düşürüldü. 5 dk. içinde hastayı görüp, kaydını yapıp, derdini dinleyip, muayenesini yapıp, tedavisini planlamak mümkün değil. Bu hem sağlık hizmeti sunumunda hekimi ve sağlık çalışanı mutsuz ediyor hem de vatandaşın da sağlık hakkını engelleyen bir durum.
Hekimlerin yaşadığı sıkıntıların yanı sıra halkın sağlık hakkı talebi ile de birleştirerek Beyaz Yürüyüş çağrısı yaptık.
Bütün bunları gündeme getirmenin dışında Covid-19’un meslek hastalığı sayılması talebimiz var. Sağlıkta şiddet yasasının çıkması ve özlük haklarımızla ilgili düzenleme yapılması talebimiz var. Bunları dile getirmek üzere yaklaşık bir aydır her hafta bir talebimizi önde tutarak bir eylemlilik süreci başlattık. Bu eylemlilik süreci içinde geldiğimiz noktada ‘Beyaz Yürüyüş’ adını verdiğimiz yürüyüş başlatıyoruz. Beyaz Yürüyüş, temsili olarak illerdeki tabip odası yöneticilerimizin ve merkezi yöneticilerimizin katılacağı, İstanbul’dan Ankara’ya doğru bir yürüyüş. Yürüyüşte İstanbul’dan yola çıkacağız. Birer gün Kocaeli, Bursa, Eskişehir’de ve 27 Kasım’da Ankara’da, diğer illerden gelen hekimlerle birlikte ‘Beyaz Forum’ adını verdiğimiz buluşmalar gerçekleştireceğiz. Daha sonrası için yapacağımız eylemlerle ilgili bir yol haritası çıkaracağız, sesimizi duyurmak istiyoruz. Ankara’da TTB’de buluşacağız ve bir forum yapacağız.
“İş bırakmaya kadar gidebiliriz”
- Çalışmalarınızı nasıl yürütüyorsunuz?
Her hafta bir hastane önünde basın açıklaması yapıyoruz. Bu hafta 19 Kasım’da Zeynep Kamil Eğitim-Araştırma Hastanesi önünde sağlıkta şiddete yönelik açıklama yapacağız. Samsun’da hekim arkadaşımız Aynur Dağdemir’in ölüm yıldönümü vesilesi ile hem kadına şiddet hem sağlıkta şiddet meselesini gündeme getireceğimiz bir açıklamamız olacak. El ilanlarımız, bildirilerimiz var. Sizin gibi bizim sesimizi duyurmaya aracılık eden basın emekçileri var. Sosyal medya aracılığı ile sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Bunlar bizim şimdilik yürüttüğümüz mücadele yöntemleri. Daha sonraki aşamada daha büyük mitingler, belki yeterli meslektaşımızdan da destek gelirse bu meselenin iş bırakmaya kadar gidebileceğini düşünüyoruz.
- Son dönemde aile hekimlerinin karşı karşıya olduğu “ceza yönetmeliği” nedir, konuya ilişkin ne tür eylemler yaptınız?
Şimdiki temel gündemimiz o değil ama gündemlerimizden bir tanesi. Aile hekimliği merkezleri, ülkemizde yaklaşık 10 yıldan beri birinci basamağın sürdürüldüğü birimlerdir. Aile hekimleri ve diğer sağlık çalışanları sözleşmeli olarak çalışıyorlar. Bu sözleşmelerin nasıl yürütüleceği ve ödemelerin nasıl yapılacağı ile ilgili bir düzenleme yapıldı. Burada tabi, sözleşmeyi çalışanlar üzerinde bir sopa olarak kullanacak birtakım değişiklikler yapıldı. Bunlardan en önemlisi burada çalışanlar, aile hekimleri yaptıkları uygulamalar, toplumla bilgi paylaşmaları, mesleki uygulamaları dolayısıyla birtakım cezalara maruz bırakılmıştır. Mazeretsiz olarak işe gelmeme, bir konu hakkında basına açıklamalarda bulunmak gibi durumlarda ceza ile karşılaşmak ve sözleşmelerinin iptal edilmesi gibi uygulamalardan bahsedildi. Aile hekimleri buna karşılık bir eylemlilik sürecine girdiler, iş bırakma eylemi yaptılar. Ceza yönetmeliğinin, ödeme ve sözleşme yönetmeliğinin iptal edilmesine ilişkin en son İstanbul’da 7 Ekim’de bir iş bırakma eylemi ve Yenikapı’da izinli miting için yapılan başvuruya izin verilmedi ve İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü önünde bir açıklama yapıldı.
Eşit, ulaşılabilir ve ücretsiz sağlık hakkı!
- Son olarak okurlarımıza ve kamuoyuna ne söylemek istersiniz?
Sağlık çalışanlarının ve hekimlerin talepleri ile halkın talepleri aslında aynı. Biz de halkın eşit, ulaşılabilir, ücretsiz sağlık hizmeti almasını istiyoruz. Bu hizmeti vermek bizim mesleğin doğası gereği. Yani sağlık sistemi öyle bir hale geldi ki hastalarla karşı karşıyaymışız gibi bir tablo oluştu. Hastaneler ticarethane, hastalar müşteriymiş gibi… Biz sanki oraya gelen hastalar üzerinden geçimlerini sağlayan kişilermişiz gibi görülüyor. Halbuki biz sağlığı böyle bir alan olarak görmüyoruz. Bütün toplumun eşit, ulaşılabilir, ücretsiz sağlık hizmeti almasını, bunun karşılığında da sağlık çalışanları olarak tabii ki insanca bir ücret ve insanca çalışılabilir, şiddetsiz, güvenli çalışma ortamı istiyoruz.
Kızıl Bayrak / İstanbul