“Hasta mahpusların yaşam hakkı engellenmesin”

Hasta tutsak Sıtkı Berktaş'ın yaşamını yitirmesi üzerine ÖHD açıklama yaparak hasta mahpusların yaşam ve sağlık haklarını engelleyen müdahalelere son verilmesini istedi.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 18 Kasım 2020
  • 21:17

Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde hasta tutsak Sıtkı Berktaş’ın 11 Kasım’da yaşamını yitirmesi üzerine Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Matuhay-Der açıklama yaptı. Berktaş ile birlikte bu yılbaşından beri 21 hasta mahpusun yaşamını yitirdiği hatırlatılan açıklamada, hasta mahpusların tedavi ve yaşam haklarının engellenmemesi istendi.

Açıklamada tedavi hakkı üzerine şu ilkeler hatırlatılarak buna uygun davranılmadığı şöyle ifade edildi:

“Temel İlkeler- Mandela Kuralları (Kural 24-27), Tıbbi Etik İlkeler (md. 1), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Avrupa Cezaevi Kuralları hakkında (2006) 2 No’lu Tavsiye Kararı (md. 40.3) gibi uluslararası düzenlemeler gereği mahpuslar, yasal statülerine bakılmaksızın, aynı kalite ve standartta, ülke genelinde mevcut, kapatılmamış olan kişilere sağlanan tıbbi bakıma eşit erişim hakkına sahiptir. Birçok uluslararası sözleşmede de hasta mahpusların durumuna dikkat çekilmesine rağmen mahpuslar sağlık hakkı kapsamında tedavi ve tıbbi bakıma erişim konusunda çok ciddi sorunlar yaşamaktadır.  

“Mahpuslar, revir ve hastane sevklerinde sorunlar yaşamakta, revire çıkabilmek ya da hastaneye gidebilmek için haftalarca, bazen aylarca beklemektedir. Pandeminin ilk dönemleri acil durumlar dışında hastane ve revir çıkışları durdurulmuş, birçok hasta mahpusun tedavisi aksatılmıştır. Yeni normale geniş planları ile birlikte hastane sevkleri yeniden başlamışsa da önceden olduğu gibi sevkler gecikmeli olarak yapılmaktadır. Sevki bir şekilde çıkan ve sevk zamanı gelen mahpuslara ise tekli ring araçları, çift kelepçe uygulaması, kelepçeli muayene gibi uygulamalar dayatılmaktadır. İnsanlık onuruyla bağdaşmayan bu uygulamalar mahpusların tedavi ve sağlık hakkı önünde doğrudan, yaşam hakları önünde dolaylı olarak engel teşkil etmektedir.”

Hastane dönüşünde de mahpuslara saldırılıyor

Yine hastane dönüşünde mahpuslara 14 gün uygulanan karantinanın idare tarafında tecrit veya saldırıya dönüştürülmesi, mahpusların hastaneye gitmemeyi istemesine neden olduğu belirtilen açıklamada, hasta mahpusların serbest bırakılması gerektiği ama bunun engellendiği şöyle ifade edildi:

“5275 Sayılı Kanunu’nun 16'ncı maddesinin 3. Fıkrasında 'hastalığının hayatı için kesin tehlike teşkil ettiğine Adli Tıp Kurumunca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adli Tıp Kurumunca onaylanan rapor gereği karar verilen' kişilerin infazlarının ertelenebileceği düzenlenmiştir. Buna göre hasta mahpusun infazının ertelenmesi için önce savcılığa başvurarak hastaneye sevkinin sağlanarak heyetten rapor alınması ve hazırlanan bu raporun onay için Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi veya doğrudan hasta mahpusun Adli Tıp Kurumuna sevkinin yapılması ve muayene sonrası burada rapor hazırlanması, Adli Tıp Kurumunun onayladığı veya hazırladığı rapor sonrasında  ise ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından mahpusun 'toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı' şeklinde değerlendirilme yapılması gerekmektedir.

“Hastane ve Adli Tıp Kurumuna sevkler haftalar ve hatta aylar sürmektedir. Bu uzun sürecin sonunda hastalıkları sağlık kurulu raporlarıyla kesinleşmesine rağmen yüzlerce mahpusla ilgili Adli Tıp Kurumu tarafından 'hapishanede kalabilir' şeklinde rapor verilmektedir.  Adli Tıp Kurumu tarafından 'hapishanede kalamaz' raporu verilen durumlarda ise mahpusların tahliyesi savcılıklar veya mahkemeler tarafından gerçekleştirilmemektedir. Hasta mahpuslar, savcılık, hastane ve Adli Tıp Kurumu arasındaki çelişkili raporlarla ölüme mahkum edilmektedir.  Oysa ölüm, mahpusluğun doğal bir sonucu değildir.”

Hasta mahpusların serbest kalması engellenmemeli

Açıklamada, Anayasa’nın 56. Maddesi’nde herkesin sağlıklı yaşam hakkına sahip olduğu hatırlatıldı. Bununla birlikte, AİHS’nin 3. maddesi, Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında ve AİHM’nin yerleşik içtihatlarına işaret edilen açıklamada, “Devlet bir kişinin insan onuruna saygı ile bağdaşır koşullarda alı konulmasını güvence altına almak zorunda olduğu” ifade edilerek şunlar söylendi:

“Uluslararası ve ulusal düzenlemeler ile yargı kararları kapsamında devlet hapishanelerdeki mahpusların sağlık ve yaşamlarından sorumludur. Mahpusların başta yaşam hakkı olmak üzere tedavi ve sağlık hakları önündeki engelleri kaldırarak mahpusların tedavi ve sağlık haklarına erişimini sağlamakla yükümlüdür.  Hasta mahpusların değerlendirilmeleri her koşulda sadece klinik yaklaşım ile değerlendirilmeli, alıkonulmasının uygun olmadığına dair tıbbi raporları olan mahpuslar ivedilikle salıverilmelidir. İnfaz Kanunun 16. Maddesi hasta mahpusların ihtiyacı doğrultusunda değiştirilmelidir.”