Ankara
Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi, 290. hafta açıklamasını İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi’nde yaptı. Açıklamayı yapan İHD Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi (MYK) Nuray Çevirmen, salgın nedeniyle hapishanelerin en riskli alanlar olduğu için hasta mahpusların serbest bırakılması gerektiğini vurguladı.
Afyon 1 Nolu Tipi Kapalı hapishanesinde bulunan 28 yıldır tutsak olan Şevket Bilici’nin sağlık durumu hakkında şunları ifade etti:
“2018 yılında aynı yıl içerisinde 2 kez kalp krizi geçirmiştir. Kalp rahatsızlığından kaynaklı olarak 3 kez anjiyo olmuştur. Başta ana damar olmak üzere 4 kalp damarının tıkalı olduğunun tespiti üzerine 4 damara da stent takılmıştır.
Kalp damarlarında yüzde 45 daralma vardır. Mevcut durumda da sol tarafında büyük oranda hep ağrı ve uyuşukluk bulunmaktadır.
Kansızlık rahatsızlığı vardır ve nefes alışverişlerinde büyük zorluk çekiyor.
Mide ve ülser rahatsızlığı. Bağırsak sorunları, içten kanamalı hemoroid, Sinüzit ve baş ağrıları, Yüksek tansiyon, düşük tansiyon rahatsızlıkları, Gül dökümü hastalığı ve alerjik rahatsızlıkları bulunmaktadır.”
Çevirmen, özellikle salgın nedeniyle Bilici’nin derhal serbest bırakılmasını istedi.
İzmir
İHD İzmir Şubesi’nde şube yöneticilerinde Ahmet Çiçek’in okuduğu basın metninde infaz düzenlemesindeki ayrımcılığa dikkat çekilerek şunlar söylendi:
“Politik tutsaklar; siyasetçiler, gazeteciler, düşünce insanları, muhalif kişiler, sosyal medya paylaşımcıları… vb. mahpusları, tahliye etmemek, düşmanca yaklaşmak değilse nedir? Diğer nedenlerle hapishanelerde olan mahpuslara covid19 bulaşıp onları öldürme tehlikesi olduğu için ‘devlet sorumluluğu’ veya ‘devletin beceriksizliği’ nedeniyle tahliye ediyorsunuz da politik mahpusların covid 19 tehlikesi yaşamayacağını mı öngörüyorsunuz? Acaba onlar efsunlu mu? Devletin aklından geçen nedir? Bu kişiler ‘vatandaş’ değiller mi?
Biz insan hakları savunucuları, hasta mahpusların tümünün vakit geçirilmeden serbest bırakılmasını istiyoruz. Konunun yakından takipçisi olacağız.
Hasta mahpuslar serbest bırakılsın!”
Diyarbakır
İHD Kayıp Komisyonu 581. haftada yaptığı yazılı açıklamada, Hakikat Komisyonu kurulması talep edilerek gözaltında kayıpların faillerinden hesap sorulması istendi.
Açıklamanın devamında Mardin’in Kızıltepe ilçesinin Kengerli köyünde 9 Şubat 1994’te özel birlikler tarafından gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Yusuf Tunç’un akıbeti sorularak şunlar ifade edildi:
“Yusuf Tunç, ailesiyle birlikte Mardin’in Kızıltepe ilçesinin Kengerli köyünde ikamet ediyordu. 09 Şubat 1994 günü akşam saatlerinde evlerinin önünde sarı ve beyaz renkli iki araç durdu. Bu sırada evde ağabeyi Abdurrahman Tunç bulunuyordu. Abdurrahman Tunç, felçli ve yürüyemiyordu. Araçtan yüzleri maskeli, ellerinde uzun namlulu silahlar taşıyan kişiler indiler. Tüm evi aradıktan ve kimlik kontrolü yaptıktan sonra Yusuf Tunç’u zorla götürmeye çalıştılar. Arabanın yanına gelen Yusuf Tunç arabadakileri görünce bağırmaya ve yardım istemeye başladı, kısa bir süre de olsa ellerinden kurtulmayı başardı. Ancak eve gelen maskeli grup evin dış cephesini tarayarak, Yusuf Tunç’u ‘ya bizimle gelirsin ya da evine bomba atıp çocuklarını öldürürüz’ diye tehdit ettiler. Daha sonra Yusuf Tunç’u zorla araca bindirerek, oradan uzaklaştılar. Abdurrahman Tunç da yaralandı. Bu tarihten sonra Yusuf Tunç’tan bir daha haber alınamadı.”