1 Mayıs, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. II. Enternasyonal’in 1889 yılındaki kuruluş kongresinde alınan kararın ardından, 1890’dan bu yana tüm dünyada kutlanan bir mücadele günüdür. 1 Mayıs, proleter sınıf niteliği belirgin olan, işçi hareketinin bağrından çıkan, sınıfın kendi öz eyleminin ürünüdür. 1 Mayıs iki sınıfın, proletarya ile burjuvazinin karşı karşıya geldiği, hesaplaştığı bir gündür. Burjuva devletin faşist saldırılarına maruz kalmış, kanla, katliamlarla yoğrulmuş, böylelikle daha büyük bir anlam da kazanmış politik bir gündür 1 Mayıs.
Türkiye tarihine baktığımızda ise bu topraklarda 1 Mayıslar nice görkemli kutlamalara sahne oldu, nice katliamlara da...
Osmanlı döneminde 1 Mayıs, ilk kez Selanik'te 1911 yılında işçiler tarafından kutlandı. 1912'de ise İstanbul'da da kutlanmaya başladı. Daha sonra emperyalist işgal yıllarında ve Cumhuriyet'in ilk birkaç yılında 1 Mayıslar İstanbul'da kutlanabildi. 1925 yılına kadar henüz çok cılız ve örgütsüz de olsa işçi sınıfı, 1 Mayısları kutladı. 1925 yılında Kürdistan'da Kürtleri, Türkiye'de devrimci işçileri ve komünistleri hedef alan Takrir-i Sükun Kanunu'nun çıkarılması ile birlikte işçi sınıfının kazanılmış hakları gasp edilirken 1 Mayıs da yasaklandı. Kemalist rejim 1 Mayıs'ı “Bahar Bayramı” ilan ederek o günü tatil yaptı. 1 Mayıs yasağı 1976 yılına kadar sürdü.
1977, Unutulmaz yılın adı...
1925'ten sonra Türkiye'de 1 Mayıs ilk defa 1976 yılında İstanbul'da yeniden kutlandı. 1976 yılı, Türkiye'de sosyal mücadelenin, sınıf hareketinin, devrimci örgütlenmenin gelişiminin hızlandığı bir yıldı. 1 Mayıs, böyle bir atmosferde, devrimci yükselişin içinde yeniden doğdu. 1976 1 Mayıs'ı 200 bin kişinin katılımı ile Taksim Meydanı'nda coşkulu ve görkemli bir eylemle kutlandı. Bir sene sonra ise 1977 yılında Taksim Meydanı'nda gerçekleşen ve 500 bin emekçinin katıldığı 1 Mayıs kutlamaları, devlet tarafından kana bulandı...
“...Beş yüz bin emekçi vardık
Taksim Meydanı'na girdik
Öyle bir İstanbul gördük
Sorarlar bir gün, sorarlar ...”
1 Mayıs 1977 günü, çeşitli illerden İstanbul'a gelenlerle birlikte Taksim Meydanı'nda 500 bini aşkın işçi ve emekçi vardı. Kitlesel katılım nedeniyle alana kortejlerin girişi uzun sürmüş, konuşmalar da uzamıştı. Saat 19.00 sularında dönemin DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler konuşurken etraftan silah sesleri duyulmaya başlandı. Sular İdaresi binasının üstünden ve meydandaki otelin çeşitli katlarından sermaye devletinin tetikçileri emekçilere ateş etmeye başladılar. O esnada meydandaki polisler de ses bombaları ve panzerlerle saldırıya geçtiler. Yaratılan panikle kitlenin bir kısmı Kazancı Yokuşu'na yöneldi ancak polisin bir kamyonla yolu tıkaması nedeniyle emekçiler orada sıkışarak ezildi. 37 işçi-emekçi, kurşunlanarak, panzerin altında kalarak, panik içinde ezilerek, boğularak katledildi. 100'lercesi ise yaralandı.
Sabahın bir sahibi var, sorarlar bir gün sorarlar...
Sermaye devleti, 1 Mayıs'ı kana bulayarak işçi sınıfının güçlenen mücadele azmini kırabileceğini sandı. Ancak bir sene sonra 1978 yılında 1 Mayıs yine görkemli bir şekilde Taksim'de kutlandı. Aynı yılın sonunda devlet, ülke tarihinin en vahşi katliamlarından birini Maraş’ta gerçekleştirdi. Kabaran devrimci dalganın önünü kesmek için tezgahlanan Maraş Katliamı sonrasında sıkıyönetim ilan edildi ve 1 Mayıs yine yasaklandı. 12 Eylül askeri faşist darbesi ile yasak kalıcılaştırılırken, 1 Mayıs gününün tatil olması kaldırıldı.
80'lerin ikinci yarısında işçi sınıfı ve öğrenci gençliğin hareketlenmesi ile 1 Mayıs'ı kazanma mücadelesi yeniden gündeme geldi. 1988 ve 1989 yıllarında Taksim'de yeniden 1 Mayıs gösterileri gerçekleştirildi. Ancak 1 Mayıs’lara kin kusan sermaye devleti yine kutlamalara saldırdı. 1989 yılı 1 Mayıs’ında genç bir işçi olan Mehmet Akif Dalcı katledildi. Sermaye devleti bir kez daha 1 Mayısı kana buladı...
1996 1 Mayıs'ı...
90'ların başında kitlesel 1 Mayıs kutlamaları gerçekleşse de, en görkemli 1 Mayıs gösterileri 1996 yılında Kadıköy'de gerçekleşti. Toplumsal muhalefetin gelişimi 1 Mayıs alanlarına da yansımıştı. Kadıköy'de yaklaşık 150 bin işçi-emekçi bir araya geldi. Sermaye devletinin eli kanlı tetikçileri burada da ateş açarak 3 devrimciyi katletti. Böylelikle harcı kanla yoğrulmaya devam eden 1 Mayısların devrimci mücadele tarihindeki önemi daha da pekişmiş oldu.
2000'lerden günümüze 1 Mayıslar
1 Mayıs mücadelesi, Türkiye'de 2005'ten itibaren özel bir tarzda Taksim'i kazanma mücadelesi ile birleşti. Bu mücadelede devrimci akımların ve Devrimci 1 Mayıs Platformu'nun özel bir rolü oldu. Yıllarca süren verilen mücadeleler sayesinde 2010’da fiilen ve resmen Taksim kazanıldı. Sermaye devleti 1 Mayıs’ı “Emek Bayramı” olarak kabul edip tatil ilan etmek durumunda kaldı. Taksim konusunda taviz vermek zorunda kalan AKP, 2013 yılında tekrar azgın saldırıya geçti. Sermaye iktidarı emekçilerin ve devrimcilerin 1 Mayıs’ı Taksim Meydanı’nda kutlamalarını engellemek için polis ordularını seferber ederek terör estiriyordu.
Devrimciler için Taksim Meydanı'nı kazanma mücadelesinin apayrı bir önemi vardır. Nice emekçinin, devrimcinin kanının aktığı, aynı zamanda 1 Mayıs günlerinde yüzbinlerce emekçinin de bir araya geldiği bir alandır Taksim. Sermaye devletinin korkusu-nefreti ve bu denli azgınca saldırmasının da nedeni budur. Ancak saldırıları, katliamları beyhudedir. 1 Mayısların dinamizmi burjuvazi ile proletarya arasındaki uzlaşmaz sınıf çelişkilerden kaynaklanıyor. Bundan dolayı 1 Mayıs'ta iki sınıf, zıt iki dünya savaşmaya devam edecektir. Ta ki işçi sınıfı, burjuvazinin saltanatını yıkıp sosyalist iktidarını kurana dek!