TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Kahraman yazılı bir açıklama yaparak yaşanan bütün felaketlerde sorunun sınıfsal olduğunu belirterek kaynağının kapitalist kar hırsı olduğunu vurguladı.
Kahraman şöyle devam etti:
“Bu yılın kaynaklarını tükettiğimiz gün; Dünya Limit Aşımı Günü diye bilinen gündür.
Yani, bir yıl boyunca kullanmamız gereken kaynakları dünyaca daha yıl sonu gelmeden, 29 Temmuz’da tüketildiğinin ifadesidir.
Dünya bu hesabın içindeyken, yurtta GELECEK YAKILMAKTA ve yağmalanmaktadır.
Yurdun dört bir tarafından her gün yeni bir yıkım haberi gündeme taş gibi oturmaktadır. Bir yanda canlar boğulurken, öte yanda yanmaktadır.
Başta maden ve taş ocakları, arazi yağması üzerinden yürüyen bu rant çılgınlığı tüm sakınılması gereken asıl değerleri hiçe saymaktadır. Ormanlar, dereler, denizler, atmosfer ve ekosistemleri telef edilmektedir.
Sermayeden yana tavır alan siyasi irade yıkımı ve yağmayı yönetmelik değişiklikleri, kararnameler, kayyumlar yolu ile hazırlayarak, ardından izlemekte ve sonrasında her seferinde göstermelik ‘incelemeler’, ‘soruşturmalar’, akıl dışı ‘açıklamalarla yıkımı perdeleme derdine düşmektedir.”
“Sorun diye sıralananlar temel sorunun sonuçlarıdır”
AKP iktidarının kalkınma yalanıyla yıkım getirdiğini vurgulayan Kahraman “Sorun diye sıralananlar temel sorunun sonuçlarıdır” diyerek kapitalist kar hırsına dikkat çekti:
“Her yıkımın hemen ardından ‘eylem planı’, ‘bilim kurulu’ gibi üretilen kavramların içine, sözde ‘çözüm’ için bir araya gelenlere baktığımızda sermayenin yani, yıkıma, kirlenmeye yol açanların koltukları doldurduğunu görülmektedir. Siyasi irade tarafından toplumu, yaşamı, bilim ve doğayı savunan koltuklar ise boş bırakılmaktadır.
Bütün sorunlara, yüzlercesine hep bir ad konulmuştur. Müsilaj, orman yangını, sel felaketi, flamingo faciası ve yüzlercesi...
Oysa, geniş perspektiften bakınca tüm sorunların tek bir adı vardır; “siyasi iradenin bilim ve doğa ekseninden uzak, toplum ve yaşam hakkını hiçe sayan, sermaye güdümlü politikaları”. Aslında ‘sorun’ olarak sıralananlar bu temel sorunun birer sonuçlarıdır.
Bu tespiti yapmadan, gerçek sorunu tanımlamadan çözüm üretmek mümkün değildir. Her bir yıkımın bilim adına çözümü vardır; fakat, sorunun adını bu şekilde koymaz, asıl sorun tanımlanmaz ise sorun çözümsüz kalmaya devam edecektir. Çözümsüzlük sorunun kendinden kaynaklıdır; yoksa bilimin çözümleri elbette vardır. Sorunun kendisinden çözüm doğacağını beklemek bu hali ile yanılgıdır.
Sorun sınıfsaldır ve yurttaşın, bilim ve doğa ekseninde çözüm odaklarının yer almadığı ‘çözüm arayışları’ndan rasyonel çözümlerin çıkması olası değildir.”