Dünyada getireceği kardan kaynaklı koronavirüs (Covid-19) aşı pazarı oluştu. ABD ve Rusya’nın son dönemde art arda yaptığı ‘aşıyı bulduk’ açıklamalarının ardından Tayyip Erdoğan da Türkiye’de Covid-19 aşısının klinik aşamaya geldiğini duyurdu.
İlkelerin aşı üretme yarışı: Rusya aşıyı bulduğunu açıkladı
Müzeyyen Yüce’nin Gazete Duvar’da yer alan haberine göre Erdoğan’ın koronavirüs aşısının geldiği son durum hakkında önceki gün “2 aşı adayımız hayvan deneylerini başarıyla tamamladı. İnsanlar üzerinde klinik çalışma safhasına geldi” açıklamasından bir gün sonra Rusya Devlet Başkanı Putin, koronavirüse karşı geliştirilen ilk aşının tescil edildiğini, hatta 20 ülkeden bir milyar doz sipariş alındığını açıkladı.
DSÖ: Aşının güvenirliliği inceleniyor
Rusya’dan yapılan açıklamanın ardından Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ise “Rus sağlık yetkilileriyle irtibat halindeyiz. Aşının DSÖ ön yeterliliğini sağlamasıyla ilgili görüşmeler sürüyor. Bu ön yeterlilik, aşının tüm güvenlik ve etki verilerinin titizlikle incelenmesini kapsıyor” ifadelerine yer verdi. Peki, Rusya’nın aşıyı bulduklarına dair açıklamaları bilimsel mi? Aşı üretme süreci nasıl şekilleniyor, ne kadar sürüyor? Tüm bunları uzmanlara sorduk.
Ülkelerin ‘aşıyı bulduk’ açıklamaları prestij kazanma çabası
TÜBİTAK tarafından aşı geliştirmek için kurulan ‘İnaktif Covid-19 Aşısı Geliştirilmesi’ projesinde görevli olan Prof. Dr. Kadir Yeşilbağ’a göre; Rusya’nın koronavirüs aşısını bulduğunu ilan etmesi, prestij kazanma ve yarışta önde olduğunu vurgulama çabası. Rusya’dan yapılan açıklamanın bilimsel dayanağının henüz açıklanmadığına dikkat çeken Yeşilbağ, “Rusya bu konuya ilişkin bilimsel verileri paylaşmadı. Bu yüzden de güvenlik testleri ile ilgili bir değerlendirme yapmamız mümkün değil. Bu süreçte ülkeler yarış halinde. Dolayısıyla ülkelerin ‘aşıyı bulduk’ açıklamaları prestij kazanmak, bir adım önde olduklarını duyurmak için başvurdukları bir yöntem” ifadelerine yer verdi.
Aşı üretimi: “Olağanüstü durumlarda hızlandırılmış test protokolleri uygulanır”
Normal şartlarda aşı geliştirme sürecinin 8-15 yıl sürdüğünü; ancak salgın gibi olağanüstü durumlarda bu sürecin daha da kısaldığını belirten Yeşilbağ, aşı üretim sürecini şu şekilde anlattı:
“Bir aşının tehlikeli bir yan etkisinin olmadığını ve hedeflenen hastalığa karşı bağışıklık sağladığını gösteren uzun bir çalışma süreci gerekir. Akademik araştırma ile başlayan süreç, laboratuvar ortamında yapılan çalışmalar ve deneyler ile devam eder. Sonrasında da klinik deneyler ve üretim aşaması gelir. Yani normal süreçlerde 8-10 yıl gibi zahmetli bir süreçtir. Ama salgın gibi süreçlerde hızlandırılmış test protokolleri uygulanır. Hatta Amerika’da aşı çalışmasında bazı aşamaların atlanmasına ilişkin değerlendirme yapıldı. Bu da aşı sürecini hızlandırıyor.”
“Her ülke kendi bilimsel potansiyelini yansıtmak istiyor”
Koronavirüs aşısının üretim aşamasında ülkeler arasındaki uyum ve işbirliğine ilişkin süreci değerlendiren Prof. Dr. Yeşilbağ, “Ülkeler arasında eşgüdümü sağlamak için bazı mekanizmalar kuruldu; ama her ülke kendi iç dinamiklerini, kendi bilimsel potansiyelini yansıtmak istiyor. Dolayısıyla farklı değerlendirme süreçleri olabiliyor. Özellikle ticari formata dönüşmüş bir aşının kullanılmaya başlanması ile daha organize olunabileceğini düşünüyorum. Ama burada önemli bir nokta var: Belki birkaç aşı aynı anda ticarileşecek. Bu aşılara ülkelerin ulaşım potansiyelleri nasıl olacak? Bu işin ekonomik boyutu veya politik boyutu nasıl şekillenecek? Aşıyı üreten ülkeler dağıtımda nasıl bir yol izleyecekler? Bunlar belirleyici olacak. Ama biz her hâlükârda kendi ulusal aşımızı çalışmak durumundayız” diye konuştu.
“İki aşımızın ticarileşmesi söz konusu olabilir”
Prof. Dr. Yeşilbağ Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı gibi iki projenin hayvan deneyi aşamasını geçtiğini belirterek, “Türkiye’de TÜBİTAK tarafından korona virüsüne yönelik aşı geliştirilmesi için oluşturulan ‘İnaktif Covid-19 Aşısı Geliştirilmesi’ projesi kapsamında çalışmalar sürüyor. Burada 8 tane farklı proje var. Bunlardan iki tanesi şu an hayvan deneyi aşamasını geçti. Hayvan deneylerinde de aşının niteliği gereği farelerde yapılan deneyler yeterli görüldü. Diğer formattaki projeler biraz daha arkadan gelecek. Netice itibari ile bir veya birkaç aşımızın başarıyla sonuçlanmasını, aşının ticari formata dönüşmesi söz konusu olabilir” dedi
“En erken aşı 2021 baharında çıkabilir”
Prof. Dr. Kadir Yeşilbağ’a göre, Türkiye’de 2020 yılı içerisinde aşının bulunması mümkün görünmüyor. Aşının ticarileşmesine ilişkin süre verilmesinin doğru olmadığını ifade eden Yeşilbağ, “Ben bu yılın eylül ayı içerisinde aşının bulunacağını öngörmüyordum. Ancak Rusya’dan gelen haber sürpriz oldu. Türkiye’deki aşı çalışmasına ilişkin 2020 yılı içerisinde kullanılabilir bir aşının olması zor görünüyor. Ancak 2021 baharında belli ölçeklerde bir potansiyel olabilir”dedi.
Prof. Dr. Ceyhan: Akla gelmeyecek yan etkiler görülebilir
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’a göre ise Rusya’nın aşıyı bulduklarına dair açıklamasının bilimsel bir değeri yok. Daha Rusya’nın bahsettiği aşıya ilişkin bilimsel verilerin incelenerek aşının güvenilirliğinin ortaya konacağını belirten Ceyhan, “Rusya çok kısa bir süre önce insan çalışmalarına başladı. Bu kadar kısa sürede çalışmaları bitirip insanlara uygulamaya düzeyine geçmesi kabul edilebilir değil. Rusya, henüz araştırma sürecinde diyebiliriz. Güvenilirlik verileri elde edilmeden insan çalışmalarına başlanması son derece sakıncalı. Yan etkisinin kabul edilebilir düzeyde olduğunun çalışılması gerekiyor. Rusya eğer ‘bulduk’ diye açıkladığı aşıyı insanlarda kullanırsa hiç akla gelmeyecek yan etkiler görülebilir, çok sayıda sağlıklı insanı hastalandırabilir” ifadelerine yer verdi.
Koronavirüs pazarı: Ülkeler pastadan pay alma derdinde
Ceyhan, ayrıca koronavirüse karşı başlatılan aşı çalışmalarının bilimsellikten uzaklaşarak ekonomikleştiğine de dikkat çekerek, “Şu an koronavirüs aşısını bulup bütün dünyaya uygulatırsanız, bu inanılmaz büyük bir pazar. Ülkeler arasındaki aşı yarışını pazardan pay kapma yarışı olarak değerlendiriyorum. Çok acele ediliyor. Bu tehlike yaratır” dedi.