Sevgili Sinan yoldaş,
Seni ilk kez Köln şehrinin soğuk ve yağmurlu bir gününde, sokakları inleten coşkulu konuşmanla tanıdım. Bende ilk uyandırdığın etki, devrime olan inancın ve çok az insanda olan ihtilalci ruh halin oldu. Samimi kişiliğin kısa sürede dost olmamızı sağladı. Farklı düşüncelerde olmamıza rağmen, seni kendime yakın görmemin tek sebebi, senin erdemli, güven dolu duruşundan kaynaklanıyordu. Kısacası, “İnsani olan hiçbir şey bana yabancı değildir” ilkesi sende anlamını buluyordu. Mütevazi yönün herkesin dikkatini çekiyor, mücadele azmin bize ilham veriyordu!
İç sorunlarımızı sana fısıldadığımızda, bize dostça öneriler sunardın. Bu yüzdendir ki, sen ve senin gibiler devrim mücadelemizin ortak değerlerisiniz. “Bir partiye sığmayan devrimci kişilik” çok yerinde bir belirleme olmuştur.
Son uğurlama törenin siper yoldaşlığının güçlü bir göstergesi olarak hafızalarımızda hep diri kalacak. Bitmek bilmeyen enerjin, devrime ve sosyalizme olan tutkun asla unutulmayacak!
Seni tanıdığım, seninle dost olduğum için kendimi şanslı, tanıyamayan yeni nesilleri de bir o kadar şanssız görüyorum. Onlara siz “Güneşin çocukları”nı, evreni sorgulayan yürekleri yazmak, son nefesinde bile kararlıca yaşama ve dostluğa sımsıcak el uzatanları anlatmak boynumuzun borcu olsun!
Kahpe ölüm çok zamansız alsa da seni bizden, silmeye kalksa da geleneğimizin canlı hafızasını, Eylül sarartsa da benzimizi, kopartsa da güllerimizi rüzgar, sen hep “Sinan Abi” olarak yaşayacaksın sevdalı yüreklerde! Ya düşlerin? Düşlerin çılgın bir nehrin tam ortasında gerçeğe doğru akmaya devam edecek...
Devrim şehitleri ölümsüzdür!
Wuppertal’dan bir Partizancı