17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası dolayısıyla “Türkiye Gözaltında Kayıplar Raporu” hazırlandı.
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun kamuoyuyla paylaştığı, 1980 ile 2020 yılları arasında gözaltında kayıplara dair sayıların yer aldığı raporda, zorla kaybetmeler ve “faili meçhul” cinayetler konusunda çalışan “Hakikat Adalet Hafıza Merkezi”nin verilerine de yer verildi.
Gazete Duvar’da yer alan habere göre, Tanrıkulu’nun raporunda 1980 ile 1990 arasında 33, 1991’de 17,1 1992’de 27, 1993’de 108 olan gözaltında kayıp sayısı 1994 yılında 532 olarak kayıtlara geçti. ‘90’lı yıllarda ve 2000’nin ardından da süren gözaltında kayıpların toplam sayısı ise bin 352 olarak yer aldı.
İHD: 1980’den bu yana gözaltında kaybedilen sayısı 1388 oldu
İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 2019 yılında hazırladığı raporuna göre 2019 yılında yedi zorla kaçırma olayı saptandı. Bu kişilerin altısının ailesi İHD’ye başvurdu. Kaçırılanlardan beşi için “Birleşmiş Milletler Zorla veya İrade Dışı Kaybetmeler Çalışma Grubu”na başvurulduktan sonra sağ olarak bulunurken, diğer kişinin ise akıbeti bilinmiyor.
İHD Kayıplar Komisyonu’nun raporuna göre ise 1990’lardan bugüne gözaltına alındıktan sonra kaybolan insan sayısı ise bin 388’i buldu. Raporda, 253 toplu mezar bulunduğu, bu mezarlara 4 binden fazla kişinin gömülü olduğu belirtildi.
Rapora göre 2020 yılı içerisinde de kayıplar yaşanmaya devam etti. 22 yaşındaki üniversite öğrencisi Gülistan Doku 5 Ocak günü Dersim’de, Hürmüz Diril ve eşi Şimoni Diril 11 Ocak günü Şırnak’ın Beytüşşebap İlçesine bağlı Kovankaya Köyünde, Mehmet Bal ise 24 Ocak günü İstanbul’da “kayboldu.” Şimoni Diril’in cesedi, 70 gün sonra köye iki kilometre uzaklıktaki bir nehir yatağında çocukları tarafından bulundu, eşi Hürmüz Diril’den herhangi bir haber alınamadı.
‘Devletin tüm arşivlerini açması gerekiyor’
Tanrıkulu’nun hazırladığı raporun sonuç bölümünde İHD Diyarbakır Şubesi, TİHV Diyarbakır Temsilciliği, Diyarbakır Barosu, Diyarbakır Tabip Odası ve Hak İnisiyatifi Diyarbakır Temsilciliği tarafından 26 Mayıs 2018 tarihinde yaptığı açıklamaya atıf yapılarak, “Savaş ve çatışmalar esnasında gözaltında zorla kaybettirmeler bu kadar yaygın ve sistematik bir biçimde işlenmesine rağmen zorla kaybettirmelere ilişkin devlet tarafından etkili bir soruşturma yürütülmemiş, dava dosyaları raflarda bekletilmek suretiyle sürüncemede bırakılmış ve birçoğu da 20 yıllık zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle kapatılmıştır” denildi. “Zorla kaybetme” suçlarının münferit vaka olarak ele alındığı, 20 yıllık zaman aşımının uygulanmasının cezasızlık politikasının örneği olduğu ifade edilen raporda, atılması gereken adımlar şu şekilde sıralandı:
“-Her şeyden önce zorla kaybettirilenlerin akıbetleri ortaya çıkarılmalı ve zorla kaybedilenlerin bulunması, faili meçhul cinayetler sonucu katledilenlerin faillerinin ortaya çıkarılması için devletin tüm arşivlerini açması gerekmektedir.
-Kayıpların akıbetlerinin ortaya çıkarılmasıyla ilgili yapılan mezar açma işlemlerinin ilgili uluslararası standartlar gözetilerek yapılması, mezarların iş makineleri ile özensiz bir biçimde açılarak kayıplara ait buluntuların tahrip edilmesinin/kaybolmasının önüne geçilmesi gerekmektedir.”
‘Geçmişle yüzleşme ve hakikatleri araştırma komisyonu kurulmalı’
“Hükümeti, ‘BM Kişilerin Gözaltında Kayıptan Korunmaları ile İlgili Uluslararası Sözleşme’yi imzalamaya ve sözleşme gereklerini yerine getirmeye davet ediyoruz.” denilen raporun devamında şu ifadeler yer aldı:
“-Yargı mensuplarını, sistematik cezasızlık politikasından vazgeçmeye ve uluslararası belgelere göre insanlık suçu olan tüm kayıp vakaları konusunda etkin bir yargılama yürütmeye, uluslararası sözleşmeler uyarınca bu suçlar için zaman aşımı hükümlerini dikkate almamaya çağırıyoruz.
-Bu topraklarda bir daha benzer acıların yaşanmaması, hakikatlerin ortaya çıkarılması ve toplumsal barışın tesisi için “Geçmişle Yüzleşme ve Hakikatleri Araştırma Komisyonu” kurulmasını talep ediyoruz.
– Her şeyden önce zorla kaybettirilenlerin akıbetleri ortaya çıkarılmalı ve zorla kaybedilenlerin bulunması, faili meçhul cinayetler sonucu katledilenlerin faillerinin ortaya çıkarılması için devletin tüm arşivlerini açması gerekmektedir.”