Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve derneğin üyesi 21 avukatın “terör örgütü üyesi ve yöneticisi olmak” suçlamasıyla 10 yıldır yargılandığı davada avukatlara ceza yağdırıldı.
Silivri’deki 18’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada tutuklu avukatlar Selçuk Kozağaçlı’ya toplam 13 yıl, Barkın Timtik’e 20 yıl 6 ay hapis, Oya Aslan’a 10 yıl 6 ay ceza verildi. Tutuksuz yargılanan Nazan Betül Vangölü Kozağaçlı, Güray Dağ, Efkan Bolaç, Serhan Arıkanoğlu, Gülbin Aydın, Güçlü Sevimli ve Sevgi Özer Sönmez ise “örgüt üyeliğinden” 6 yıl 3’er ay ceza verildi. Türlü hukuksuzluklarla 10 yıldır devam eden ve ceza terörüyle bitirilen davayı Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şube Başkanı Çiğdem Akbulut’la konuştuk…
“Delilleri çürüttük”
- Verilen kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Verilen kararı sadece hukuki kıstaslar içerisinde değerlendirmek mümkün değil. Bu yargılamada, soruşturmanın başlatılması dahil her aşamasında olduğu gibi, sonucunda da siyasi bir karar ile karşı karşıyayız.
2012 yılında bu soruşturma başlatılırken, soruşturmayı başlatan yargı ve kolluk mensupları hiçbir hukuki kaygı gütmeyen cemaat çetesinin güdümlüsü, üyesiydiler. 2022 yılına geldiğimizde sözde cemaat çetesinden arınmış yargı sisteminde, o hükümlü ya da firari cemaatçi polislerin delilleri, savcıların iddianameleri ile hüküm kuruldu, arkadaşlarımıza cezalar verildi.
İtirazımızın yalnızca “bu dosyayı, kurguyu planlayanlar cemaatçi diye” olduğu düşünülmesin. Hem yargılanan meslektaşlarımız hem de savunmanlıklarını üstlenen bizler, haklarında sahte delil üretmekten ceza kararları çıkmış olan bu insanların bizim dosyamızda da nasıl usulsüzlükler yaptığını, sahte deliller ürettiğini somut olarak ortaya koyduk. Kovuşturmanın genişletilmesine yönelik taleplerimiz reddedilmesine rağmen iddia makamın en çok dayanak aldığı delilini çürütmeyi başardık. Reddedilen taleplerimizin kendisi dahi haklılığımızın göstergesi idi. Ancak dediğimiz gibi, sözde cemaatten arındırılmış yargı sisteminin savcısı, somut karşıt delillere rağmen şu an firari durumda olan cemaat savcısı Adem Özcan’ın sahte delillerine dayanmayı tercih etti. Mahkemesi de bunu kabul etti.
“10 yıl sürmesinin nedeni iktidarın kendisi”
- Son duruşmada yaşanan hukuksuzluklar nelerdir?
- Son duruşmadan önce Eylül ayındaki bir önceki duruşmadan bahsetmek gerekir. Çünkü henüz gerekçeyi bilmesek de kısa karardan anlayabiliyoruz ki mahkeme ceza verirken dosyada kâğıt çıktısı halinde bulunan Hollanda-Belçika belgelerine dayandı. Ve bu belgelerin çıkartıldığı söylenen dijital materyale ilişkin ATK raporu ilk Eylül ayındaki duruşmada tartışma konusu olmuştu. Öncelikle bu rapor çok yetersizdi. Rapora itirazlarımızı sunarak, yeni ve ayrıntılı rapor alınmasına yönelik talebimizin de dahil olduğu çok sayıda kovuşturmanın genişletilmesi talebi sunduk Eylül ayında. Mahkeme reddetti ve bize 7-11 Kasım için her ne olursa olsun karar duruşması olacağını söyledi aslında.
7-11 Kasım’a başlarken biz, dosyadaki dijitallere dair ATK raporunun yetersizliğini tam olarak ispatlamıştık. Rapor bize aslında dosyadaki kâğıt çıktısı ile Hollanda- Belçika’dan getirilen dijitalin birbiri ile uyuşmadığını söylüyordu. Hangi sayfadaki, hangi bilgi gibi somut veriler vermese de uyuşan birkaç husustan bahsediyordu ancak sorun şu ki, uyuşanlar Hollanda-Belçika’dan gelen değil, açıkça Türkiye’de üretilmiş bir CD’den çıkanlardı. Bunları anlattık. Meslektaşımız Derviş Emre Aydın avukat olmasının yanı sıra bir adli bilişim uzmanı olarak hazırladığı rapor ile ortaya koydu bu sahte delil üretimini. Ne var ki daha önce söylediğimiz gibi hukuki değil durumumuz; siyasi yargı somut delillerimizi kabul etmedi.
Bu dosyada bizim için en önemli konu Avukat Ebru Timtik’e yöneltilen suçlamalardı. Ebru Timtik’e iftira atan tanığın, çocuk yaşlarında istihbarat ajanı yapılmış bir ajan provokatör olduğu ve halihazırda şizofreni teşhisi bulunduğu ortaya çıkartıldı. Ebru Timtik için “yargılama sırasında hayatını kaybettiği için düşme” kararı verildi ancak herkes bir kez daha öğrendi ki Ebru Timtik suçsuzluğunu, haklılığını ortaya canını koyarak ispatlamıştır.
Yanı sıra son duruşma için şunları söyleyebiliriz: 10 yıldır devam eden bir yargılama bu ve biz değiliz 10 yıl sürmesinin, bu kadar uzamasının sebebi. Delil toplayamayanlar, tanık dinlemeyenlerdir. Mahkemenin yani iktidarın kendisi. Bir yargılamayı 10 yıldır bitiremiyor ve bu yetmezmiş gibi 6 yıldır da tutuklu yargılama yapıyorken savunma avukatlarına söz vermeden duruşma bitirilmeye çalışıldı. 22 avukatın yargılandığı bir dosya, rekor sayıda avukatın vekaletname ve yetki belgeleri ile ve fiziken duruşma salonlarında 2013 yılından bu yana takip ettiği bir dosyada, 5 müdafinin genel değerlendirmesi ile savunmalar alındı denilip karar verilmek istendi. 10 Kasım Perşembe günü yaşandı bunlar ve jandarma zoru ile salondan atılmakla tehdit edildik, mahkeme başkanı jandarmaya açıkça “atın bunları dışarı” talimatı verdi. Biz çıkmadık, öyle hukuksuzdu ki bu talimat, jandarma da uymadı. Ancak cuma günü kararı öğrenmek için salona geldiğimizde duruşma salonuna değil de askeri bir sahaya, tatbikat alanına gelmiş gibiydik. Adil yargılanma hakkı ihlalini bir görüntü ile anlatmak istesek o an duruşma salonuna bakmak yeterli. Kaskları, kalkanları, copları ile jandarmalarla dolu bir salon. Birazdan açıklanan kararın asla hukuki olmayacağın ilanı gibiydi.
“Arkadaşlarımızı bu zulmün elinden geri alacağız”
- Son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir?
- Bu dosyanın hükmü 27 Ağustos 2020 tarihinde açıklanmıştır. Avukat Ebru Timtik, bu kumpasa karşı hayatı pahasına sadece kendi haklılığını değil tüm iddiaların çürümüşlüğünü ortaya koymuştur.
Biz Ebrumuz’la, biz genel başkanımızla ve tüm arkadaşlarımızla gurur duyuyoruz. Yargılama sırasında mahkeme başkanı bir soru sordu arkadaşlarımızdan Güçlü Sevimli’ye: “Cemaat neden sizi hedef alsın?” Güçlü Sevimli de anlattı, ÇHD’nin halkın yanında iktidarların karşısında yer alan konumlanmasını. Böyle de olmaya devam edecek. Arkadaşlarımızı da bu zulmün elinden geri alacak ve ‘74’den beri ne yapıyorsak üstüne katarak yapmaya devam edeceğiz.
Kızıl Bayrak / İstanbul