AKP şefi riyakarlığın doruklarında!

Siyonist rejimle işbirliği mi "Kudüs duyarlılığı" mı?

Kokuşmuş saray rejiminin bekası için her şeyi yapmaya hazır olan AKP şefi için, mühim olan İsrail'le siyasi-ekonomik ve diğer alanlardaki ilişkilerdir. "Kudüs davası" ise artık "farklı" bir mevzu, bir "teferruattan" ibarettir.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 21 Nisan 2022
  • 17:00

Dinci-gericiliğin Amerikancı odağı olarak kurulan AKP’nin Siyonistlerle oluşum sürecinde başlayan “aşk/nefret” ilişkisi var. Ancak “aşkın” derinlerde “nefretin” yüzeyde olduğunu söylemek mümkündür. Kısa süre önce “Tayyip Erdoğan’ın aşığı” diye bilinen Ethem Sancak’ın da itiraf ettiği gibi, AKP’yi ABD emperyalizmi iktidara taşıdı. ABD derken, İsrail’in hamisi/finansörü Siyonist lobilerin de aktif şekilde işin içinde olduğu anlatılmış oluyor.

AKP’nin Siyonist rejimle ilişkileri o kadar sıkıdır ki, “Beyrut kasabı” diye anılan İsrail Başbakan’ı Ariel Şaron ile Tayyip Erdoğan arasında zamanında “kırmızı telefon hattı” bağlanmıştı. Bilindiği üzere Tayyip Erdoğan’la müritleri her fırsatta Kudüs üzerinden demagoji yapar, kentin kutsallığını dile getirirler. Oysa AKP şefi başbakan olduktan birkaç yıl sonra Ariel Şaron’u ziyaret ettiğinde, Beyrut kasabı Erdoğan’ı “İsrail’in ebedi başkenti Kudüs”te ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirmişti.

Süreç içerisinde ilişkiler dikkat çekici derecede geliştirildi. Örneğin başında Erdoğan’ın bulunduğu AKP hükümeti, Gazze’de halkın üzerine salkım bombaları atan işgalci İsrail ordusunun pilotlarına Konya ovasını eğitim uçuşları için tahsis etmişti. O yıllarda İsrail’le ilişkileri hiç olmadığı kadar her alanda geliştiren hükümetin başında Tayyip Erdoğan, Dışişlerin de ise Abdullah Gül vardı. ABD Tayyip Erdoğan’ı “Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) Eşbaşkanı ilan edince, AKP şefi adına kendini Ortadoğu’ya kabul ettirmek için “Filistin dostu” görüntüsü verme ihtiyacı ortaya çıktı. Görüntüde İsrail’le çatışması gerekiyordu.

ABD komutasında “Ortadoğu liderliğine hazırlanan” Tayyip Erdoğan Davos’ta “one minute” krizini tetikledi. “Alçak koltuk krizi”, “Mavi Marmara katliamı”, Siyonist rejime yöneltilen demagojik eleştiriler derken bir dönem öyle geçti. Ancak tüm bunlara rağmen dikkat çeken şeyler de vardı. İsrail’le ticari-mali ilişkiler hızla genişlemeye devam etti. İstihbarat örgütleri iş birliğini sürdürdü. İsrail’den bir takım silah ve gözetleme tekniklerinin satın alınması hiç olmadığı kadar arttı. Tabi Mavi Marmara’da katliam gerçekleştiren İsrail askerleri hakkında açılan davada, 20 milyon dolar karşılığında geri çekildi. Yani Siyonist rejimle çok yönlü mali ve diğer türden ilişkiler aksamadı.

İçeride sıkıştıkça dış ilişkilerden medet arar duruma düşen AKP-MHP rejiminin şefi Tayyip Erdoğan, U dönüşleri yaparak zedelenen ilişkileri onarmaya başlamak zorunda kaldı. ABD’deki Yahudi/Siyonist lobilerin ve İsrail’in kapılarını arşınlamaya başladı. Washington’daki Büyükelçi’sini Siyonist lobilerin peşine taktı, diğer görevlileri ise Tel Aviv’den görüşme koparmak için seferber etti. Sonunda İsrail Cumhurbaşkanı Ankara’da ağırlandı. AKP şefi arada Siyonist rejimin şefleriyle telefon görüşmesi yaptığını açıklıyor. Sarayın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 24 Mayıs’ta İsrail’e gidecek. Tel Aviv’den davet koparmaya çalışan AKP şefi, henüz bu hayalini gerçekleştiremedi. Ancak muhtemeldir ki, Mevlüt Çavuşoğlu Tel Aviv’den bir davetle dönecektir.

Durum bu minvaldeyken Siyonist rejimin saldırıları, cinayetleri bir kez daha tırmanmaya başladı. En fanatik Siyonistlerin Ramazan ayında Mescidi Aksa Camisi’ni işgal etme girişimleri arttı. Namaz kılan Filistinlileri taciz etmeye başladılar.

Bu gelişmeler bir demagoji ve riyakarlık ustası olan AKP şefini sıkıştırmaya başladı. Zira artık İsrail’le ilişkileri düzletme çabasına olumsuz etki edebilecek tutum ve konuşmalar yapamıyor. Son günlerde 20’den fazla Filistinli gencin Siyonist rejim tarafından katledilmesini, onlarcasının yaralanmasını, İsrail askerlerinin Filistin halkını terörize eden küstahlığını yok sayan Tayyip Erdoğan, Mescidi Aksa’nın işgali gibi “hassas” sorunlar konusunda mecburen bir şeyler söylemek zorunda kaldı. Ancak görüldü ki, “İslam dünyasının lideri” Siyonist rejime karşı pek nazik olmuş. Artık sahte kabadayılık yapabilecek gücü kalmamış. Nitekim konuyla ilgili açıklamasında şu ifadeler de yer aldı:

“Son günlerde de Kudüs’teki Mescid-i Aksa’nın mahremiyetine yönelik yeni saldırılar sebebiyle yüreklerimiz bir kez daha dağlandı. İsrail’den görüştüğümüz her lidere Kudüs’ün statüsü konusundaki hassasiyetlerimizi daima açıkça söyledik, söylüyoruz… Bu sorunun mahiyeti ve yol açabileceği felaketler bilindiği halde kasıtlı olarak bu şekilde davranılıyorsa o zaman işin içinde başka hesaplar var demektir. İsrail ile siyasi-ekonomik ilişkilerimiz için attığımız adımlar başka, Kudüs davası başkadır… Temennimiz şu mübarek günlerde Kudüs’te yaşanan zulmün son bulmasıdır.”

“Asrın kabadayı lideri” artık Siyonist rejimden temennilerde bulunuyor. Küstah Siyonistlerin AKP şefinin temennilerine kulak asmasını ise, kendisi dahil kimse beklemiyor elbet. Bu laf kalabalığının özü şudur:

“İsrail ile siyasi-ekonomik ilişkilerimiz için attığımız adımlar başka, Kudüs davası başkadır.”

Bu sözlerle, demagojik “Kudüs davası” söyleminin artık eski haliyle devam ettirilmeyeceği mesajı Siyonist şeflere iletiliyor. Kokuşmuş saray rejiminin bekası için her şeyi yapmaya hazır olan AKP şefi için, mühim olan İsrail’le siyasi-ekonomik ve diğer alanlardaki ilişkilerdir. “Kudüs davası” ise artık “farklı” bir mevzu, bir “teferruattan” ibarettir.