Avrupa Parlamentosu (AP) ‘2021 Yılı Türkiye Raporu’nu yayınladı. 7 Haziran 2022’de AP Genel Kurulu'nda kabul edilen rapor, aynı zamanda ‘tavsiye kararı’ niteliği taşıyor.
Gerici-faşist rejim, bazı ‘eleştiriler’ içeren ‘tavsiye kararı’na ‘sert’ tepki gösterdi. Çıtayı yükselten faşist rejim, “demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü” gibi alanlarda ‘gelişme’ olmadığını savunan AP’yi ‘sığ’ bir rapor hazırlamakla itham etti.
“Endişeli” AP’nin “sığ” eleştirisi
AKP-MHP rejiminin giderek derinleşen faşist baskı ve zorbalığını güya eleştiren AP, uzun süreden beri Türkiye’de yaşananlardan dolayı ‘endişe ettiğini’ beyan ediyordu. Ancak bu ‘derin endişe’nin ne ifade ettiğini bilen yoktu. Onlar her zaman endişe ederler ve dinci-faşist rejimle bir şey olmamış gibi iş birliğini sürdürürler. ‘2021 Yılı Türkiye Raporu’ nihayet bu ‘endişelerin’ üzerindeki ‘sırrı’ kaldırdı.
Yıllardır ülke üzerine bir kabus gibi çöken gerici-faşist rejime ‘yumuşak’ eleştirilerde bulunan AP raporu, ‘suya/sabuna dokunmayan’ tavsiye ve temennilerden ibaret görünüyor.
DW Türkçe’nin konuyla ilgili haberinde raporun temel başlıkları sıralanıyor. Bu başlıklara bakıldığında rejimin ‘kabadayılık’ yapma gücünü nereden aldığı da görülüyor.
AP raporunda her yıl olduğu gibi “Türkiye'de demokrasi, hukuk devleti, temel hak ve özgürlüklere saygı” ile ilgili genel bir tablo çiziliyor. “Bu alanlarda elle tutulur ilerleme kaydedilmeden AB ile üyelik müzakerelerinin yeniden başlama şansı olmadığı” söyleniyor. Bu ifadeler, AP’nin “demokrasi, hukuk devleti, temel hak ve özgürlüklere saygı” alanlarında dinci-faşist rejimden ‘gelişme’ beklediğine işaret ediyor. Akla ziyan bu beklentinin yanı sıra dikkat çeken diğer başlıklar ise şöyle:
Türkiye'deki mevcut ekonomik durum kaygı vericidir. Türkiye'de Cumhurbaşkanı bağımsız olması gereken Merkez Bankası (TCMB) ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) gibi kurumlara müdahale ediyor. Bundan dolayı bu kurumlara güvensizlik artıyor.
Hukuk devletine saygı alanındaki kötü performans Türkiye'nin ‘marka imajını’ zedeliyor.
Hukuksal güvenliğin olmaması yabancı yatırımları ciddi biçimde tehlikeye sokabilir.
Osman Kavala davasında AİHM kararına açıkça meydan okuyan Türk hükümeti, AB üyelik sürecini yeniden başlatma emellerini kasten imha ediyor.
Bu arada Parlamento, Türkiye ile AB’ye “demokrasi, hukuk devleti ve temel hak ve özgürlüklere saygı koşullu, yeni, dengeli ve mütekabiliyet ilkesine dayalı ortaklık” arayışına girmelerini tavsiye ediyor.
Göç ve sığınmacılar, Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile ilişkiler, Ukrayna savaşına karşı tutum, Rusya ile ilişkiler konularına da değinen AP raporu, bu alanlarda Türkiye ile AB politikaları arasındaki bazı uyumsuzluklara dikkat çekiyor.
Bu arada raporda, “ekonomik ve stratejik planda önemli ortak” diye tanımlanan Türkiye için; “ticaret, göç, kamu sağlığı, iklim, ekolojik dönüşüm, güvenlik ve terörle mücadele gibi müşterek çıkar alanlarında AB için önemli bir komşu” ifadeleri kullanılıyor.
Rapora bakıldığında AKP-MHP rejiminin faşist baskı ve zorbalığı günden güne yoğunlaştırmasının AP’yi pek ilgilendirmediği, “demokrasi, hukuk devleti, temel hak ve özgürlüklere saygı” gibi sözlerin ise ‘dostlar alışverişte görsün’ diye rapora yerleştirildiği anlaşılıyor.
Rapor özünde AB emperyalistlerinin uluslararası politikada Türkiye’den beklentilerini dile getiriyor. Taraflar arasındaki iş birliğinin daha da geliştirilmesi için tavsiyeler sunuyor. Avrupa Parlamentosu’nun saray rejimiyle sıkı iş birliğine devam etmesinde şaşılacak bir şey yok elbet. Ancak kaba riyakarlık, AB Parlamentosu’nun kendini ‘demokrasi/insan hakları şampiyonu’ diye lanse etmesinden kaynaklanıyor.
Vurgulamak gerekiyor ki, faşist baskı ve zorbalığa karşı durmak bir yana, bu sorunları bizzat emperyalist/kapitalist sistem üretiyor. Nitekim dünyada emperyalistlerin desteğini almayan zorba bir rejim yoktur. Tüm faşist/zorba rejimler, emperyalistlerin desteği ile ayakta duruyorlar. Buna zıvanadan çıkan AKP-MHP rejimi de dâhildir.
Dinci-faşist rejim “kabadayılık taslama” fırsatı buldu
AP raporuna anında yanıt yetiştiren saray rejimi, sergilediği küstahça tutumla durumdan memnun olduğu izlenimi verdi. Toplumun geniş kesimlerini sefalete sürükleyen rejim, kamuoyunu bir süre meşgul edecek bir gerekçe bulmuş görünüyor. Sarayın dışişleri bakanlığı, “Avrupa Parlamentosu 2021 Türkiye Raporunu kabul etmiyor reddediyoruz” açıklaması yaparak, bir kez daha sahte kabadayılık taslama havalarına büründü. Açıklamada şu tür ifadeler de yer aldı:
“Raporda yer alan ülkemize dair demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına ilişkin iddialar ile Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konularında bir-iki AB üyesinin dar görüşlü çıkar sağlama çabalarını yansıtan temelsiz görüşlerin bizim için hiçbir hükmü bulunmamaktadır… Ülkemiz ve AB arasındaki ilişkilerin karşılıklı çabalarla güçlendirilmesi ihtiyacı ortadayken, AP’nin sığ ve vizyonsuz bir yaklaşımla bu ihtiyacı görmezden gelerek, raporda önyargılı ve gerçeklikten kopuk değerlendirmelerde bulunmasını kabul etmiyor ve reddediyoruz.”
Saray rejiminin sahte kabadayılık taslaması, ‘sığ’ AP raporunun faşist baskı ve zorbalığa olduğu kadar, derinleşen toplumsal sorunlara da ilgisiz olmasından kaynaklanıyor. Raporun bir anlamı olmadığı gibi, saray rejiminin dışişleri bakanlığı tarafından yapılan açıklamayı AB’de ciddiye alan da olmayacak. Raporu yayınlayan AP’yi ‘dostlar alışverişte gördü’, rejim ise, ‘sahte kabadayılık’ taslama fırsatı buldu diye memnun görünüyor.
AP raporu, demokrasi, insan hakları, özgürlükler, hukukun üstünlüğü gibi konularda emperyalist merkezlerden medet ummanın budalalık olduğunu gözler önüne sermekle kalmadı, faşist baskı ve zorbalığın ancak kitlelerin örgütlü mücadelesiyle geriletilebileceği gerçeğini de bir kez daha hatırlattı.