12 Eylül darbesi sonrası sermaye devletinin devrimci tutsaklara yönelik tek bir politikası vardı: Teslim alamazsan yok et. Devrimci kimliğe yönelik her saldırı tutsakları teslim almayı amaçlıyordu. Bu saldırılar aynı zamanda tutsaklar şahsında işçi, emekçilere ve Kürt halkına yönelikti. Diyarbakır 5 No’lu hapishanesindeki saldırılar da dolaysız olarak Kürt halkına yönelikti.
***
Devrimciler için yaşamak önemli; ama onuruyla, devrimci olmasına neden olan kimliğiyle yaşamak... Kimliğinden soyunarak yaşamak, yalnızca nefes alıp vermek de belki yaşamak, ama bir devrimci için ölmekten beter bir yaşamak...
Diyarbakır 5 No’lu hapishanesinde 82 Newroz’unda 3 kibrit çöpünü sembolik olarak yakan Mazlum Doğan feda eylemiyle Kürt halkının direniş ateşini yaktı.
19 Mayıs 1982’de Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Mahmut Zengin ve Necmi Öner bedenlerini tutuşturarak direniş ateşini gürleştirdi.
14 Temmuz 1982’de ise PKK’nin öncü kadroları Mehmet Hayri Durmuş, Kemal Pir, Ali Çiçek ve Akif Yılmaz teslimiyete karşı ölüm orucuna başladı. Onlar ve öncesinde halkı için feda eyleminde bulunanlara “intihar ediyorlar” diyen zevzeklere en iyi yanıtı Mehmet Hayri Durmuş verdi: “Yaşamı uğrunda ölecek kadar seviyoruz.”
Kürt halkının direnişine öncülük ederek ölümsüzleştiler. Uğrunda ölünecek yaşamı yaratarak ölümsüzleştiler.
H. Ortakçı