19 Aralık katliamı ve direnişi sonrasında dışarıda “ölüm sessizliği” hakim olmuştu. 19 Aralık saldırısında hapishaneler öncelikli hedefti. Sermaye devleti hapishanelere uyguladığı şiddetle olmasa da aynı yoğunlukta dışarıda devrimci güçlere de saldırmıştı. 19 Aralık öncesinde dışarıdaki kitlesel eylemlere öncülük eden devrimciler gözaltına alınıp tutuklanmıştı. Eylem yapılan yerlere kurulan bir anlamda “seyyar karakollarla” gezmeye gelen kitle bile terörize ediliyordu. Sonuç olarak dışarıda sessizlik hakim olmuştu.
Ölüm orucu direnişçileri olarak “Bu sessizliği ancak yeni ölümler bozar” diye düşünüyorduk. Dışarıdaki sessizlik canımızı sıksa da inancı sağlam olanlarımız “Ölüm sessizliğini” bozan ilk kurşun olmak istiyorduk.
***
Newroz günüydü. Hapishanede koğuşlardayken hevallerin davetiyle bütün hapishane birlikte kutlardık Newroz’u. Sincan F Tipi Hapishanesi’nde de yürek olarak hep birlikte kutladık Newroz’u. Ama fiili olarak herkes hücresinde ortak slogan atarak kutladık.
Newroz’u kutlama sloganını öğlen atmıştık. Akşam üzeri saat 17.00 gibi farklı bir slogan attık: “Cengiz Soydaş ölümsüzdür!”
Sabah sayımda Cengiz hücresinde hareketsiz yatarken, arkadaşları gardiyanlara “uyuyor” dedi. Gardiyanlar kuşkulansalar da bir şey yapmamışlar. Ama bir süre sonra Cengiz’i hastaneye kaldırmışlar. Zorla müdahale amacına ulaşmadı. Saat öğleden sonra 15.00 gibi Cengiz’in ölümsüzleştiğini öğrendik.
“Cengiz Soydaş ölümsüzdür!” Ölüm Orucu direnişçileri bu sloganı Cengiz’e duyulan kıskançlıkla atıyordu. Sessizliğe sıkılan ilk kurşun Cengiz olmuştu.
***
Cengiz’le sessizlik bozulmuştu. Ancak 19 Aralık öncesine kıyasla ses cılızdı. Yükselmedi hiç, hep cılız kaldı. Buna rağmen Cengiz’i kıskanıyoruz. Sessizliği bozan ilk kurşun olmuştu.
Ölüm Orucu Direnişçisi Muharrem Kurşun