Tarihi kanlı katliamlar ile dolu sermaye devleti, 1993 yılında Alevi emekçi, aydın ve sanatçıların yakılarak katledildiği kanlı bir katliama daha imza attı. 2 Temmuz 1993 günü Sivas Madımak Oteli’nde başta Alevi emekçiler ile aydın ve sanatçılar olmak üzere 33 kişi gerici-faşist çeteler ve devlet iş birliğiyle yakılarak katledildi.
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, Sivas Valisi Ahmet Karabilgin, asker ve polis kuvvetleri, Madımak Oteli’ndeki aydın-sanatçı ve Alevi emekçilerin yardım çağrılarına kulak tıkamaları katliamdaki sermaye devleti ve gerici-faşist çetelerin iş birliğinin göstergesidir.
Gerici-faşist çeteler her ne kadar Aziz Nesin’in söylemlerine yönelik bir protesto gerçekleştirdiklerini iddia etseler de katliam öncesi yaşananlar devlet ve gerici-faşist çetelerin planlı bir saldırıyı hayata geçirdiklerini göstermektedir. Pir Sultan Abdal’ı anma etkinliklerinin gerçekleşeceği aynı günlerde Sivas’ta Hicret Koşusu’nun düzenlenmesi ve Sivas’a çevre kentlerden gerici-faşist güruhların getirilmesi katliamın adım adım planlandığının açık bir kanıtıdır.
Sivas katliamının ardından saldırıyı gerçekleştirenlere yönelik göstermelik gözaltı ve yargılamalarla katliamın üstü kapatılmak istendi. Devletin birçok görevlisinin katliamdaki rolü ortadayken hiçbir devlet görevlisi yargılanmadı. 85 kişilik ilk tutuklamaların ardından yıllar içinde katliamın sanıkları tek tek serbest bırakılarak tutuklu sayısı 33 kişiye indirildi. 2012 yılında ise Sivas davası zamanaşımına uğratılarak kapatıldı. Katliamda sorumluluğu olan Cafer Erçakmak ve 8 sanık yıllarca serbest biçimde ortalıkta dolaştı ve devlet tarafından korundu. Birçok hasta ve yaşlı devrimci tutsak hapishanelerde tutulurken Sivas katliamını gerçekleştirenlerden Ahmet Turan Kılıç, 2021 yılında yaşından dolayı Erdoğan’ın talimatıyla serbest bırakıldı. Bu da sermaye devletinin katliamcıları koruduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Bundan 29 sene önce Sivas Madımak Oteli'nde vahşice gerçekleşen katliamın uygulayıcıları bu dönem de yine mezhepçi-ayrımcı politikaları hayata geçirmeye devam ediyor. Alevi emekçilerin oturduğu binalar işaretleniyor, kültürel-sanatsal etkinlikler yasaklanıyor, eğitim alanında öğrencilere zorunlu din dersleri dayatılıyor. Dinci-faşist rejimin saldırgan politikalarından sadece Alevi emekçiler payını almıyor. Kürt halkına ve mültecilere yönelik saldırgan politikalar gün geçtikçe tırmandırılıyor. Kapitalist sisteme ve dinci-faşist rejime karşı mücadele eden güçler, her geçen gün baskı ve tutuklama terörüne maruz kalıyor.
Alevi emekçilerini ve Kürt halkını inkâr, asimilasyon ve imha politikalarıyla yok etmeye çalışan sermaye devletine karşı örgütlü mücadeleyi yükseltmekten başka bir çıkar yol yok.
Sivas Katliamı’nı unutmamak ve unutturmamak için katliamcı sermaye devletinden ve gerici-faşist çetelerden hesap soralım!
Devrimci Gençlik Birliği
2 Temmuz 2022