Son haftalarda vaka sayısında Türkiye genelinde bir artış yaşanıyor. “Lebalep” AKP kongrelerinin ardından, Türkiye’nin pandemi haritasında neredeyse tüm iller kırmızı renge büründü. Pandeminin başından beri gerekli tedbirlerin alınmaması, iktidarın son dönemde işine gelen alanlarda insanları yan yana getirmesi, aşıların yeteri kadar olmayışı bu vahim tabloyu yaratan nedenler arasındadır.
Bir seneden fazla bir süre geçmesine rağmen hala da sağlık emekçilerinin ihtiyaçlarının karşılanmadığına ve her gün en az 2 sağlık emekçisinin salgından dolayı yaşamını yitirdiğine de tanık oluyoruz. Bir de eğitim alanı var ki, pandemi döneminde sorun yaşanan alanların başında gelmektedir. Fırsat eşitsizliğinin derinleşmesi, milyonlarca öğrencinin teknik ekipman eksikliğinden dolayı eğitime erişememesi, eğitim alanında yaşanan en temel sorunlardandır.
Uzaktan eğitimde yalnızca köy okullarında, dağlık yerlerde kalan öğrenciler sorun yaşamadı. Aksine bugün Türkiye’nin “prestijli”, köklü üniversiteleri dediğimiz Boğaziçi Üniversitesi, ODTÜ, YTÜ, İTÜ ve İstanbul Üniversitesi’nde de öğrenciler çoğu zaman uzaktan eğitime uzak kaldı. Köklü üniversitelerde, özellikle teknik üniversitelerde uzaktan eğitim için gerekli alt yapının olduğu ya da olması gerektiği düşünülür. Ancak gelin görün ki, gerçekler düşüncelerimizle uyuşmuyor.
Uzaktan verilmeye başlanan eğitimin ilk haftalarında, yukarıda saydığımız üniversitelerde de uzaktan eğitim için kullanılan programlar çöktü, erişim sorunları yaşandı. Üniversiteler teknokentlere, teknoparklara ya da “millet bahçelerine” dev bütçe ayırırken, öğrencilerin ve akademisyenlerin uzaktan eğitim için gerekli teknik ekipmanlarını (bilgisayar, internet, ses donanımı vb.) sağlamadı. Pandeminin Türkiye’de görülmeye başlamasından bu yana bir sene geçti. Ancak henüz ne sağlıkta yaşanan sorunların çözümüne ne de eğitimde yaşanan sorunların çözümüne dair ciddi adımlar atılabildi.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden bir grup öğrenci, üniversitelerinde uzaktan eğitimde yaşanan sorunları saptamak ve bu sorunlara karşı çözüm önerileri sunmak amacıyla bir anket hazırladı. Anket kapsamında toplamda 4 bin 500 kişiye sorular yöneltildi. Anketten çıkan sonuçlar, “sağlık, internet erişimi, maddi sorunlar, uzaktan eğitimin kalitesi, sınavlar, kopya” gibi başlıklar altında değerlendirildi. Anketin sonuçları raporlaştırılarak paylaşıldı. Anket sonuçlarından yansıyan önemli bilgiler şu şekildedir:
- Öğrencilerin yüzde 13’ü Covid-19 geçirdi, yüzde 27’sinin yaşadığı hanede Covid-19 geçirmiş bireyler var ve yüzde 32’si ise Covid-19 temaslısı olmaları sebebiyle 14 günlük karantinaya girdi.
- Her 3 öğrenciden biri salgından direkt olarak etkilendi.- Öğrencilerin yüzde 65’i internet erişimi yüzünden sınavlar esnasında problem yaşadıklarını ortaya koyarken, derslere katılımda sıkıntı yaşayanlarda bu oran neredeyse yüzde 75’e kadar yükseliyor. Teknolojik sıkıntıların bir kısmı altyapı ile ilgili olsa da bir kısmı da maddi olanaksızlıklarla ilgili.
- Öğrencilerin yüzde 51’i salgın döneminde maddi sıkıntılar yaşandığını söyledi.
- Öğrencilerin yalnızca yüzde 1’den daha az bir kısmı uzaktan eğitimi “çok iyi”, yüzde 7 kadarı da “iyi” olarak niteledi. Kötü ve çok kötü olduğunu düşünen öğrenciler yüzde 62’lik dilimi oluşturdu.
- Öğrencilerin yüzde 79’u uzaktan eğitimde ders yüklerinin daha da arttığını söyledi.
Aslında anketin sonuçları, Türkiye genelinde yaşanan sorunları gözler önüne seren niteliktedir. Eğitim sorunu bugün yalnızca öğrencileri, akademisyenleri ve eğitim alanında çalışan emekçileri ilgilendirmiyor. Eğitim, her yönüyle tüm toplumu etkileyen bir alandır. Bundan ötürü o alanda yaşanan sorunlar doğal olarak her aileyi etkilemektedir.
Uzaya çıkmakla övünen, Türkiye’nin her alanda “yükselişte” olduğunu söyleyen iktidar ve onun çanak yalayıcıları, yandaş medyalarda boy gösterip eğitimde sorun yaşanmadığını iddia etseler de gerçekler ortadadır. Dünya genelinde eğitim alanında yapılan değerlendirmeler çerçevesinde Türkiye’den bir üniversitenin dahi ilk 500’e girememesinden yakınanların eseridir bugünkü vahim tablo. Eğitim sistemini kapitalist sistemin çıkarına göre şekillendirenler, müfredatı dindar ve kindar bir nesil yetiştirme hedefiyle oluşturanlar, eğitimde yaşanan kaosun mimarlarıdır. Eğitim sisteminin durumu böyleyken, işsizlik ve geleceksizlik kaygısı da gençliğin en büyük sorunlarından birini oluşturmaktadır. Gençlik, geleceğine dair söz söylemek istediğinde ise, karşısında iktidarın baskı ve zor aygıtları ile karşılaşmaktadır.
Ancak gerici-faşist iktidarın saldırıları boşunadır. Gençliğin oluşturduğu birliğin yarattığı güç, egemenlerin yaratmak istediği korku atmosferinden daha büyüktür. Eğitim alanında yaşanan sorunların çözüm yolu da başta eğitimin bileşenleri (öğrenci, akademisyen/öğretmen, çalışan emekçiler) olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin birlikte hareket etmelerinden ve sorunun kaynağı olan kapitalist sisteme karşı örgütlü mücadeleyi yükseltmelerinden geçmektedir.