Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) hazırladığı, 2021 yılı “Öğrenciler ve Eğitime Erişim” dosyası yayımlandı. Rapor haline getirilen veriler, eğitimde yaşanan niteliksizliği ve fırsat eşitsizliğini bir kez daha gözler önüne serdi. Pandemi sürecinde uzaktan eğitime geçilmesi ile birlikte eğitimde derinleşen sorunların yanı sıra, eğitim gören her yaş grubundan öğrenci bu süreçten olumsuz yönde etkilendi. Tüm bölge ve kademelerde okullar eğitim yılının 87 günü boyunca kapalı kaldı. UNESCO verilerine göre, Türkiye, pandemi sürecinde okullarını en uzun süre kapalı tutan ülkeler arasında 4. sırada yer aldı. Bu süreçte öğrenciler, eğitime erişememelerinin yanı sıra gelişimleri için önemli bir işlev taşıyan sosyal imkanlardan da yararlanamamış oldular.
Bazı araştırmalar sonucu açıklanan raporlarda, okulları 1-4 hafta arasında kapanan öğrencilerin %62’sinin olumsuz duygularının arttığı, okulları 17-19 hafta arasında kapanan öğrencilerde bu oranın %96’ya yükseldiği bilgisi yer aldı.
Eğitim Reformu Girişimi’nin hazırladığı dosyada ortaya konulan veriler ışığında çubuk “zengin-fakir” ayrımına bükülmese de ortaya çıkan her bir verinin toplumda hangi kesimi olumsuz yönde etkilediği çok açık. Eğitim Reformu Girişimi’nin paylaştığı bazı bilgiler şöyle:
- EBA kullanım verilerine göre, öğrencilerin %31’i bilgisayar ve %9’u tablet aracılığıyla uzaktan eğitime erişirken, mobil cihaz kullananların oranı %60’dır.
-Ayrıca cep telefonu bulunan hanelerin oranı (%99,3), masaüstü bilgisayar (%16,8), taşınabilir bilgisayar (%38,3) ve tablet bulunan (%26,3) hanelere göre çok daha yüksektir.
- Haziran 2020 verilerine göre en yoksul %20’lik kesimdeki ailelere mensup çocukların çevrimiçi eğitime erişim oranı sadece %14’tür.
- 14 yaşındaki çocukların %3,6’sı okula kayıtlı değildir. 17 yaşındaki çocuklarda bu oran %15,5’e yükseliyor.
- Bu dönemde artan aile içi şiddet ile ihmal ve istismar vakaları çocukların duygu durumlarının yanı sıra fiziksel gelişimlerine de zarar verdi. Ayrıca, uzaktan eğitimle beraber ekran karşısında geçirilen süre kayda değer oranda arttı. Araştırmalar akıllı telefonların ve internetin aşırı kullanımının zihinsel ve davranışsal sorunlara yol açabileceğine, ders çalışma performansını zayıflatabileceğine, yüz yüze sosyal etkileşimi azaltabileceğine ve kişisel hayatların ihmal edilmesine yol açabileceğine işaret ediyor.
- Yaşa göre okullaşma oranlarına göre, 675 bin 861 çocuk eğitimin dışında kaldı.
- Okul çağındaki Suriyeli çocukların 2019-20’de %63,3 olan okullulaşma oranı 2020-21’de %64,4. Okula kayıtlı olmayan Suriyeli çocukların sayısı ise 425.666’dır. Suriyeli öğrencilerin ortaöğretimdeki okullulaşma oranları diğer kademelere göre daha düşük seyrediyor. Öğrencilerin ortaöğretimdeki okullulaşma oranlarının artırılması için mesleki eğitime yönelim teşvik ediliyor.
Raporda, özel eğitime gereksinim duyan çocuklara ilişkin de bir başlık açılmış. Özel eğitim desteğine ihtiyaç duyan çocuklar için salgın öncesinde de hiçbir gerekli adım atılmazken, pandemi sürecinde bu sorun daha da derinleşmiş. Özel eğitime gereksinim duyan çocuklar, bu sistem için adeta bir kambur olarak görülüyor, buralara ayrılan her bütçe fuzuli sayılıyor. Raporda şu bilgi paylaşılıyor: “Türkiye’deki engelli bireylerin sayısı ve yaş kırılımlarıyla ilgili güncel veriler kamuoyuyla paylaşılmadığından engelli öğrencilerin okullulaşma oranları bilinmiyor. Önceki yıl 425.544 olan özel eğitim hizmetlerinden yararlanan öğrenci sayısı 2020-21’de 425.534’e geriledi. Aradaki fark sayısal olarak sadece 10 olsa da özel eğitim hizmetlerinden yararlanan öğrenci sayısının uzun yıllardır artış eğiliminde olduğu ve özel eğitim hizmetlerine ihtiyaç duyan toplam çocuk sayısının bilinmediği unutulmamalıdır.”
“Öğrenciler ve Eğitime Erişim” dosyasında bazı öğrencilerin görüşlerine de yer verilmiş. Öğrencilerin uzaktan eğitim sürecine dair ifade ettikleri, aslında bu sürecin ne denli niteliksiz olduğunu da gözler önüne seriyor. Öğrencilerin görüşlerden bazı bölümler:
- “Evde tabletim vardı ama eski olduğu için programlar yüklenemedi ve giremedim canlı derslere. İnternetim de yetersizdi. Martta başlayan süreç ve sonrası, benim için upuzun bir yaz tatili gibiydi... Bazı ev ortamları çok kalabalık ve gürültülü, o yüzden derslerde herkesin kamerası, mikrofonu kapalı.”
- “...Ama annemin telefonunu iki kardeşimle paylaşmakta sıkıntı yaşıyoruz. Ödev için araştırma yapmam gerektiğinde kardeşlerim telefonu istiyor. Ayrıca anlamadığım konu ve soru olduğunda öğretmene soramıyorum.”
- “Kendimi koalaya benzetiyorum. Çünkü çok hareket edemiyordum. Koala nasıl bir ağaca tutunuyorsa ben de ağaca tutunur gibi evime tutundum. Balkonumuz var. Biraz orada hava alıyorum, ondan sonra da salonda oturuyorum. Yanımızda park olsa çıkabilirdim ama yok. Hapis altındayım gibi hissediyorum.”
- “Seçeneğim olsa çalışmayı tercih etmem. Dükkanda yaşadığım stres derslerimi de etkiliyor. Babamlar derslerin online olmasını anlamıyorlar. ‘Ne yapacaksın evde, annene yardım mı edeceksin? Dükkana gel’ diye ısrar ediyorlar. Ben de dükkana gitmek zorunda kalıyorum, baskı hissediyorum üzerimde.”
Eğitim hakkının gaspına karşı mücadeleye!
Unutulmamalı ki bu dosyalarda yararlanılan verilerin çok büyük bir kısmı devlet ve devlete bağlı kurumların açıkladığı verilerdir. Devletin şu ya da bu alana dair açıkladığı verilerin ne denli çarpık olduğu ise kimse için bir sır değil. Kısacası tablo devletin sunduğu ve gizleyemediği haliyle bile vahim bir durumdadır. Gerçek durumun ne denli kötü olduğu ancak tahmin edilebilir. Nitekim dosyada çocuk işçiliğe dair ara başlıkta bulunan şu ifadeler dikkat çekicidir: “Türkiye’de çalışan çocuklara dair güncel veriler TÜİK tarafından düzenlenen Çocuk İşgücü Anketi’ne dayanıyor. Anket çalışan çocuk sayısını hesaplarken yoğunlukla kız çocukların üstlendiği ev içi emeğe ve çalışan Suriyeli ve Afgan mülteci çocuklara dair herhangi bir veri sunmuyor. Ankete yönelik bir diğer önemli eleştiri ise mevsimlik tarım işçiliğinin görece az olduğu ekim, kasım ve aralık aylarında gerçekleştirilmiş olmasıdır. Çocuk İşgücü Anketlerinin kısa aralıklarla düzenlenmemesi çalışan çocuk eğilimlerine dair veri imkanını kısıtlıyor.”
Koronavirüs süreci ile birlikte eğitimde var olan sorunlar daha da derinleşti. Raporlarında doğruladığı gibi, bu süreç, çocuk istismarından çocuk işçiliğe, eğitime erişememekten fırsat eşitsizliğine, zihinsel ve davranışsal bozukluklara kadar çok yönlü sorunları da arttırdı. Uzaktan eğitim süreci ile eğitim sistemindeki çarpıklıklar daha da gün yüzüne çıktı, eğitim hakkının gasp edilmesi sorunu daha ciddi bir raddeye vardı.