Geçtiğimiz aylarda başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan covid-19 salgını, eğitim sisteminin çürümüşlüğünü bir kez daha gözler önüne serdi. Eğitim öğretim neredeyse durma noktasına geldi. İlk, orta ve yükseköğrenim virüs nedeniyle zorunlu olarak tatil edilirken, öğrenciler EBA TV, çeşitli platformlar ve internet siteleri aracılığıyla eğitim görmeye devam etti. Ancak daha ilk günden EBA TV’nin dinci gerici propagandası ve niteliksiz müfredatı online eğitimin nasıl ilerleyeceğini tüm açıklığıyla ortaya koydu. Bütün bunlara ek olarak elemeci sınav sisteminin yarattığı sorunlar ile eğitim sistemi büyük bir kaosa sürüklendi. Milyonlarca öğrencinin gireceği YKS, LYS gibi sınavlar konusunda yaşanan belirsizlik uzun süre giderilmedi. Ancak salgının gidişatı ve öğrencilerde oluşan tepki sonucunda birçok sınav ertelendi. Bu kapsamda YKS’nin (Yükseköğretim Kurumları Sınavı) 25-26 Temmuz tarihine ertelendiği açıklandı. Ancak gündemde, turizm sektörünün zarar edeceği endişesi ile YKS’nin yeniden eski tarihine çekileceği (20-21 Haziran) var.
Kuşkusuz Covid-19 salgını ile eğitimde yaşanan bu kaos, yalnızca bugüne veya salgın koşullarına özgü değil. Salgın koşulları yalnızca eğitim sistemindeki çürümüşlüğü daha net bir şekilde ortaya çıkarıyor. Tek değeri kar olan kapitalist sistemde eğitim, elbette ki bir pazar olarak görülüyor. Bu kapsamda eğitimde uzun yıllardır sürdürülen ve yeni biçimler üzerinden devam ettirilen piyasalaştırma süreci ile işçi ve emekçi çocuklarının geleceği değil, patronların daha çok kar etmesi hedefleniyor.
Eğitim sistemi var olan hali ile dinci-gerici, niteliksiz ve paralı olsa bile birçok işçi ve emekçi çocuğu için bugün hala tek seçenek. Sermayedarların, bakanların ve birtakım bürokratların çocukları özel okullar, kolejler vb. paralı eğitim kurumları ile daha çok imkana sahip ve salgın kapsamında eğitim ve öğrenimleri, telafi edilemez bir şekilde zarar görmüyor. Ancak bu sürecin işçi ve emekçi çocukları için aynı sonucu doğurmayacağı apaçık ortada. Üstelik eğitimde kayıp zaman telafi edilmeden, yap-boza dönen ve sürekli değişen tarihleri ile elemeci sınav sistemi bu sorunu daha da büyütecek.
Sermaye devleti yalnızca eğitimde kayıp zamanın telafisini değil, toplum sağlığını da düşünmüyor. Salgın, bilim insanlarının açıklamasına göre toplum sağlığı açısından hala büyük bir tehlike oluşturuyor. YKS gibi her sene 2 milyona yakın öğrencinin katılacağı bir sınavı, sermayenin ihtiyaçlarına göre (turizm sektöründe olası kaybın önüne geçmek vb.) öne çekmek, toplum sağlığını değil bir kez daha, daha fazla kar ve parayı düşünmek anlamına geliyor.
Gençliğin ise, geleceklerini karanlığa mahkum etmek isteyen, yap-boza dönen sınav ve eğitim sistemi ile eğitim hakkını gasp eden bu düzene karşı mücadeleyi yükseltmekten başka seçeneği bulunmuyor!