ÖSYM tarafından sınava giren öğrencilere dağıtılan kalemlerde “Emeğiniz emanetimizdir” sözü yer alır. Fakat koronavirüs sürecinde bu söz yerini “Emeğiniz oyuncağımızdır” ya da bir diğer bir ifade ile “Turizm emanetimizdir” oldu. Çünkü tek gecede, tek kişi tarafından milyonların hayatını etkileyen Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS) tarihi değiştirildi.
Bilindiği üzere koronavirüs ile birlikte eğitime ara verileceği duyuruldu. Sürecin ne kadar devam edeceği bilinmediği için ise LGS ve YKS’ye girecek olan milyonlarca öğrencinin kafasında “Eğitim telafi edilemediği oranda bütün dönemlerden sorumlu olacak mıyız?”, “Bu şartlar altında sınavlar gerçekleştirilecek mi?” ya da “Sınavların tarihleri değişecek mi?” gibi birçok soru işaretleri oluştu. Mart ayında ise MEB ve YÖK’ün açıklamaları ile normalde haziran ayında gerçekleştirilmesi planlanan sınavların temmuz ayına ertelendiği duyuruldu. Bu açıklamalarda öğrencilerin sağlığına verilen öneme dair onlarca demagojik söylemler havada uçuştu. Geçtiğimiz haftalarda Temmuz ayına ertelenen sınavların, turizm sektörünü olumsuz anlamda etkileyeceği konuşulmaya başlanınca, gözler tekrardan bu iki kurumun sınavlara dair yapacağı açıklamalara çevrildi. Saray rejiminde her konuda karar alma mercii olan T. Erdoğan, merakları giderdi ve sınavların tekrardan eski tarihine, yani haziran ayına çekildiğini duyurdu. Daha önce "Bizim okullarımız açık. Öğretmenlerimiz hazır, her türlü imkânımız var ama açmıyoruz. Niye açmıyoruz? Çocuklarımızı riske atmak istemediğimiz için açmıyoruz. Biz LGS sınavında bir riski göze alır mıyız? Asla almayız.” demişti MEB başkanı Ziya Selçuk. T. Erdoğan sınav tarihlerini açıklamadan hemen önce söylenen sözlerdi bunlar. Kendi çıkarlarını milyonların geleceğinden daha üstün tutanların sınav tarihlerinde yaptıkları bu değişiklikler de, yapılan açıklamalar ve pratikleri ile örtüşmeyen bu farklılıklar da hiç şaşırtıcı değildir.
Eğitime ara verilmesi ile Eba TV üzerinden ilerleyen süreç ve bu kısa dönemde yaşanan birçok skandal (Program üzerinden ders aralarında çalan ilahiler, Adnan Menderes’in asılma sahnesi vb.) eğitimin geldiği dinci-gerici ve niteliksiz boyutu daha da gözler önüne serdi. Zaten hemen her sene değiştirilen sınav sistemi üzerine bu dönemde yapılan değişiklikler bir kez daha eğitimin yab-boza çevrildiğini kanıtlar nitelikte. Bir süre önce Ziya Selçuk Eba TV üzerinden hafta sonları sınav odaklı ders ve test çözümleri başlatıldığını duyurmuştu. Teknik yetersizliklerden kaynaklı Eba TV’deki sözde eğitimden bile mahrum olan binlerce gencin bulunduğu bir ülkede verildi bu “müjdeli haber”!
Tüm bu yaşananlar milyonların geleceği ile oynandığının göstergesidir. Zira, bu süreçte baz alınan tek şey gençliğin sağlığı, psikolojisi değil ekonomi çarklarının dönmeye devam etmesidir.
AKP şeflerinin şu sıralar pek de gündeme getirmek istemedikleri bir başka olgu ise “gelecek kapısı”nın dahi para ile açılabiliyor olmasıdır. Çünkü eğitimde eşitsizliğin bir diğer halkası olarak, sınavlardaki her oturuma fahiş paralar vermek gerekiyor. Geçen sene her oturumuna 50 TL ödenen sınavlara bu sene oturum başı 70 TL verilecek. İnsanların neredeyse kitlesel boyutlarda işsiz kaldığı, açlık sınırı altında yaşayan milyonların olduğu, geçinememekten kaynaklı intiharların yaşandığı bir dönemde bu ücret azımsanmayacak kadar fazladır.
Yaşananlar, eğitimde zaten var olan eşitsizliğin, niteliksizliğin ve gericiliğin yalın bir devamı olarak çıkıyor karşımıza. Yaşananlar, milyonların emeğini “oyuncak” haline getirdikleri demek oluyor. Bu sistem devam ettikçe eğitim gibi en temel insani hak, egemenlerin kendi çıkarları için ellerinde oynadıkları bir “oyuncağa” dönüşmeye devam edecek. Geleceğimizin onların ellerinde oyuncağa dönüşmesine izin vermeyelim, geleceğimizi kendi ellerimize alarak mücadeleyle yoğuralım!
M. Nevra