Pandemi eğitimin açmazlarını derinleştiriyor…
Salgının faturasını ödememek için mücadeleye!
Okullar açılsın mı, açılmasın mı konusu medyada geniş yer tutuyor. Açılırsa nasıl olabilir ya da hiç açılmadan bir eğitim dönemi daha ne şekilde sürdürülebilir üzerine farklı kesimlerden çeşitli yorumlar yapılıyor. Okulların açılması yönünde en fazla ses çıkaran kesim ise özel okul sahibi kapitalistler.
Temel kaygıları eğitimden ve sağlıktan öte kendi işletmelerinin kârları olan bu kapitalistler reklam, pazarlama taktiğiyle süreci fırsata çevirmiş durumdalar. Uzaktan eğitim uygulamaları, okul binalarının nitelikleri, altyapı yeterlilikleri, alınacak önlemler vb. öne çıkarıp, yeni eğitim döneminde okulların açılmasına hazır olduklarını dile getiriyorlar. Pandemi üzerinden “kayıp nesil” demagojisine sarılanlar dahi oldu.
Eğitim bu kapitalistler için, “ticari bir sektör” olduğu kadar aynı zamanda burjuva ideolojisinin de gençliğe nüfuz ettirildiği kurumlardır. Özel okul sahiplerinin açıklamalarına bu gözle bakmak gerekir.
Henüz kontrol altına alınamayan salgın hızla yayılmaya devam ediyor. 2 ay sonra daha da ağır bir tablo yaşanma ihtimali çok yüksektir. Bu belirsizliğe rağmen, eğitimdeki kayıpları göz ardı edip merkezi sınavları uygulayan kapitalistler ve devletin eğitim kurumları okulları açma eğiliminde. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk okulları açma yönünde karar olduğunu ifade etti, nitekim eğitim-öğretim takvimi de çoktandır yayınlanmış durumda. Bu doğrultuda “önlemler” belirlendiği öne sürülüyor. Bunlara ek olarak “Dışarıya adım atacak herkes, 18 milyon öğrencinin sorumluluğunu omzunda hissetmek zorunda” gibi söylemler ortaya atılıyor.
Eğitim sisteminin yapısal sorunlarını daha da derinleştiren salgına rağmen milyonlarca öğrenci lise ve üniversite sınavlarına sokuldu. Bu sınavlar, eğitimdeki çürümenin boyutlarını yeniden gözler önüne sererken, aynı zamanda salgın önlemlerinin de laftan ibaret kaldığını ortaya koydu. Şimdi ise okullar açılırsa eğer “alınabilecek önlemler” anlatılıyor. Sınıflardaki öğrenci sayısı, arada uzaktan eğitim, binalarda gerekli dezenfektan faaliyetleri gibi öneriler…
Devlet okullarının mevcut durumları düşünüldüğünde bahsi geçen önerilerin uygulanmayacağı gün gibi ortadır. Zaten çok yönlü eksiklikler var, altyapı yeterli değil, çoğu binanın durumu oldukça kötü.
Sermaye devletinin bu gibi sorunları kısa zamanda çözme gibi ne kaygısı ne yeteneği bulunuyor. Zira eğitim, sermaye sınıfının çıkarları doğrultusunda şekillendiriliyor. Pandemi süreci boyunca eğitim üzerine yapılan tüm tartışmalar da bunu göstermiştir.
Bu durum, toplumsal yaşamın en temel alanı olan üretimde de açıkça görülmektedir. Aylardır krizin ve salgının faturası en ağır biçimlerde işçi ve emekçilere ödetilmektedir. Dolayısıyla eğitim alanında da sorun okulların açılıp açılmaması değil, AKP-MHP iktidarının kendi rejiminin ve sermaye sınıfının “bekası” uğruna halk sağlığını hiçe saymasıdır. Dinci-faşist rejim ve sermaye iktidarı işçi ve emekçi çocuklarının eğitim hakkını gasp etmektedir. Eğitim hakkına ve geleceğe sahip çıkmak için örgütlenmek, mücadele etmek dışında bir yol yoktur. Tüm liselileri eşit, parasız, bilimsel ve anadilde eğitim için DLB saflarında birleşmeye çağırıyoruz!
Devrimci Liseliler Birliği