Zafere doğru ileri!

Anti-faşist zaferin 75. yıldönümü vesilesi ile J. V. Stalin'in 3 Temmuz 1941 tarihli radyo konuşmasını yayınlıyoruz.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 09 Mayıs 2020
  • 08:30

Anti-faşist zaferin 75. yıldönümü…

Zafere doğru ileri!

(3 Temmuz 1941 tarihli radyo konuşması...)

 

Yoldaşlar! Yurttaşlar!

Kardeşler!

Ordu ve Donanmanın Savaşçıları!

Sizlere sesleniyorum, dostlarım!

Hitler Almanyası tarafından 22 Haziran’da ülkemize karşı alçakça başlatılan askeri saldırı sürüyor. Kızıl Ordu’nun kahramanca direnişine rağmen ve düşmanın en iyi tümenleri, hava kuvvetlerinin en iyi birlikleri ezilmiş, savaş alanlarına mezarları kazılmış da olsa, cepheye yeni güçler sevkeden düşman ülkemiz içinde ilerlemesini sürdürüyor. Hitler birlikleri Litvanya’yı, Letonya’nın önemli bir bölümünü, Beyaz Rusya’nın batısını, Batı Ukrayna’nın bir kısmını işgal etmeyi başardılar. Faşist hava kuvvetleri, bombardıman uçakları faaliyet alanını genişletiyor ve Murmansk, Orsa, Mogilev, Smolensk, Kiev, Odesa, Sivastopol’ü bombalıyor. Ülkemiz ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya.

Şanlı Kızıl Ordumuz nasıl oldu da bir dizi kenti ve bölgeyi faşist birliklere bıraktı? Gerçekten de faşist birlikler, palavracı faşist propagandacıların yorulmaksızın bütün dünyaya gürültücü bir şekilde haykırdıkları gibi yenilmez midirler?

Elbette değiller! Tarih yenilmez bir ordu olmadığını, olamayacağını gösteriyor. Napoleon’un ordusu yenilmez olarak değerlendiriliyordu, ama değişik zamanlarda Rus, İngiliz, Fransız ordularına yenildi. Birinci emperyalist savaş sırasında Wilhelm’in Alman ordusu da yenilmez sanılıyordu, ne var ki bu ordu da Rus ve İngiliz-Fransız birliklerine çeşitli defalar yenildi, son olarak da İngiliz-Fransız birliklerince yerle bir edildi. Hitler’in bugünkü faşist Alman orduları için de aynı şey söylenmelidir. Bu ordu Avrupa kıtasında henüz ciddi bir direnişle karşılaşmadı. İlk ciddi direnişi bizim topraklarımızda gördü. Ve bu direnişin sonucunda Kızıl Ordumuz, faşist Alman ordusunun en iyi tümenlerini yenilgiye uğrattıysa, bu, faşist Hitler ordusunun da Napoleon ve Wilhelm ordulan gibi yenilebileceği anlamına gelir

Fakat, buna rağmen bazı bölgelerimizin faşist Alman ordulan tarafından işgal edilmesi gerçeği, faşist Almanya’nın SSCB’ye karşı savaşının, Alman birlikleri için olumlu, Sovyet Birlikleri için ise olumsuz koşullarda başlamış olması olgusuyla açıklanır. Savaşan bir ülke olarak Almanya’nın askeri birlikleri tamamen seferber edilmişti. SSCB’ye karşı cepheye sokulan ve SSCB sınırına yığılmış bulunan 170 Alman tümeni tamamen hazır bir halde, ilerlemek için sadece bir işaret bekliyordu, oysa Sovyet birlikleri önce seferber edilip cepheye sevkedilmek zorundaydı. Bu arada, faşist Almanya’nın, bütün dünya tarafından saldırgan olarak nitelenmesine aldırmadan, 1939 yılında SSCB’yle imzaladığı saldırmazlık paktını sözünde durmaksızın yırtıp atması da önemli bir noktadır. Barışsever ülkemizin, paktı ihlâl etmemesi, verdiği sözü bozmaması anlaşılırdır.

Akla şu soru gelebilir: Nasıl oldu da Sovyet hükümeti, Hitler ve Ribbentrop gibi sözünde durmayan kişilerle, böyle canavarlarla saldırmazlık paktı imzalanmasına güvenebildi? Sovyet hükümetinin bunda hatası yok mu? Elbette yok! Saldırmazlık paktı, iki devlet arasındaki barış paktıdır. 1939 yılında Almanya tarafından bize böyle bir pakt önerildi. Sovyet hükümeti böyle bir öneriyi reddedebilir miydi? Ben, barışsever hiçbir ülkenin, başında Hitler ve Ribbentrop gibi canavarlar ve yamyamlar bile olsa, komşu bir devletin barış anlaşmasını reddedemeyeceğini düşünüyorum. Elbette bu söylediklerim, barış anlaşması, ne doğrudan, ne de dolaylı olarak o devletin toprak bütünlüğüne, bağımsızlığına ve onuruna zarar vermiyorsa geçerlidir. Almanya ile SSCB’nin imzaladığı saldırmazlık paktı böyle bir pakt.

Almanya’yla saldırmazlık paktı imzalamamız bize ne kazandırdı? Ülkemiz için birbuçuk yıllık bir barışı garantiledik ve faşist Almanya anlaşmaya rağmen ülkemize saldırmayı göze alırsa, savunma için güçlerimizi hazırlama olanağına kavuştuk. Bu, bizim için kesin bir kazanç, faşist Almanya içinse bir kayıptır.

Faşist Almanya, sözünde durmayıp saldırmazlık paktını yırtarak ve SSCB’ye saldırarak ne kazanmış, ne yitirmiştir? Böylece kısa bir süre için, birlikleri açısından belli bir üstünlük kazanmıştır, ama politik açıdan zararı büyüktür. Çünkü bütün dünyanın gözünde kanlı bir saldırgan olarak deşifre olmuştur. Almanların bu kısa süreli askeri kazanımlarının sadece geçici, kısa bir dönem olduğu, SSCB’nin muazzam politik kazanımının ise uzun süreli, ciddi bir faktör olduğundan kimse kuşku duymasın. Faşist Almanya’ya karşı savaşta Kızıl Ordu’nun belirleyici askeri başarıları bu temelde gelişmek zorundadır.

Bütün kahraman ordumuzun, bütün kahraman savaş donanmamızın, uçan şahinlerimizin, ülkemizin bütün halklarının, Avrupa’nın Amerika’nın Asya’nın bütün değerli insanlarının ve nihayet Almanya’nın bütün değerli insanlarının, Alman faşistlerinin anlaşmayı bozmalarını mahkûm etmeleri, Sovyet Hükümeti’ne sempatilerini belirtmeleri, Sovyet Hükümeti’nin tavrını onaylamaları, davamızın haklı olduğunu kabul etmeleri ve düşmanın ezileceğine, zafere bizim ulaşacağımıza inanmalarının nedeni budur.

Bize zorla kabul ettirilen bu savaşla ülkemiz, en kötü ve hain düşmanı olan Alman faşizmine karşı bir ölüm kalım savaşına girişmiştir. Birliklerimiz tepeden tırnağa tank ve uçaklarla silahlanmış bir düşmana karşı kahramanca çarpışıyor, Kızıl Ordu ve Kızıl Donanma bir sürü zorluğu aşarak Sovyet toprağının her karışı için özveriyle döğüşüyor. Savaşa binlerce tank ve uçakla donanmış Kızıl Ordu ’nun ana güçleri katılıyor. Kızıl Ordu Savaşçıları’nın cesareti örneksiz. Düşmana karşı direnişimiz büyüyor ve güçleniyor. Kızıl Ordu’yla birlikte, vatanını savunmak için bütün Sovyet halkı ayağa kalkıyor.

Yurdumuzun karşı karşıya kaldığı bu tehlikeyi gidermek için neler gerekmektedir, düşmanı ezmek için alınacak önlemler nelerdir?

Her şeyden önce Sovyet insanımız, Sovyet ülkesinin kadın ve erkekleri, ülkemizi tehdit eden tehlikenin büyüklüğünü kavramak ve savaş öncesi dönemde çok anlaşılır olan; ama şimdi savaş, mevcut durumu tamamen değiştirdiği için, son derece bozucu etki yapan kayıtsız rahatlığa ve barışçıl insanın şekillendirdiği haline son vermek zorundadır. Düşman vahşi ve acımasızdır. Alın terimizle ıslanmış toprağımızı işgal etmeyi, tahılımıza, petrolümüze, emeğimizin bütün ürünlerine el koymayı amaçlıyor. Toprak ağalarının iktidarını yeniden kurmayı, Çarlığı yeniden getirmeyi, Rus, Ukraynalı, Beyaz Rus, Litvanyalı, Letonyalı, Estonyalı, Özbek, Tatar, Moldavyalı, Gürcü, Ermeni, Azeri ve Sovyetler Birliği’nin öteki özgür halklarının ulusal kültürlerini ve ulusal devletlerini yok etmeyi, bu halkları Cermenleştirmeyi, bu halkları Alman prens ve baronlarının köleleri yapmayı amaçlıyor. Demek ki bu Sovyet devletlerinin ölüm kalım meselesidir, Sovyetler Birliği halklarının ölüm kalım meselesidir; sözkonusu olan SSCB halklarının özgür mü olacağı, yoksa köleleştirileceği midir? Sovyet insanlarının bunu anlamaları ve kayıtsızlıktan vazgeçmeleri, kendi başlarına seferber olmaları, bütün çalışmalarını savaşa göre düzenlemeleri, düşmana karşı acımasız bir tarzda çalışmaları zorunludur.

Ayrıca, saflarımızda beceriksizlere, korkaklara, panik yaratanlara, bozgunculara yer olmaması gerekir. Ülkemizde insanların savaştan korkmamaları, faşist zalimlere karşı Anavatan kurtuluş savaşına korkusuzca katılmaları onurludur. Devletimizi kuran büyük Lenin, Sovyet insanının en temel özelliğinin cesaret, soğukkanlılık, savaşta korkusuzluk ve halkımızla birlikte ülkemizin düşmanlarına karşı savaşmaya hazır olmak olduğunu söylemişti. Bolşeviklerin bu mükemmel özelliğinin, Kızıl Ordumuzun, Kızıl Donanmamızın milyonlarca ve milyonlarca üyesinin ve bütün Sovyetler Birliği halklarının ortak malı olması gerekmektedir.

Her şeyi cephenin çıkarlarına, düşmanın ezilmesi görevine tabi kılarak, bütün çalışmamızı gecikmeden savaşa göre ayarlamalıyız. Sovyetler Birliği hakları, bütün emekçilere özgür iş ve refah güvencesi veren yurdumuza karşı, Alman faşizminin kudurganlığının ve kininin sınır tanımadığını şimdi görüyorlar. Sovyetler Birliği halkları, düşmana karşı haklarını ve topraklanın savunmak için ayağa kalkmalılar.

Kızıl Ordu, Kızıl Filo ve Sovyetler Birliğinin bütün vatandaşları, her karış Sovyet toprağını savunmalı, köylerimiz ve kentlerimiz için kanının son damlasına kadar savaşmalı, halkımıza özgü soğukkanlılık, inisiyatif ve yaratıcılığı göstermelidir.

Kızıl Ordu’nun her yönden desteklenmesini örgütlemek, saflarının doldurulmasını garantilemek, istihkâmını gerekli olan her biçimde yerine getirmek, birlik ve ordu malzemelerinin sevkiyatını en çabuk biçimde gerçekleştirmek ve yaralılar için kapsamlı yardım işini yoluna koymak zorunludur.

Bütün çalışmamızı buna tabi kılarak Kızıl Ordu'nun cephe gerisini sağlamlaştırmak, bütün fabrikaların daha yoğun çalışmasını garanti altına almak, daha fazla tüfek, makineli tüfek, top, fişek, el bombası, uçak üretmek, fabrikaların, elektrik santrallerinin, telefon ve telgraf bağlantılarının güvenliğini örgütlemek, yerel hava savunmasını harekete geçirmek zorundayız.

Cephe gerisindeki bütün bozguncular, asker kaçakları, panik çıkaranlar ve söylenti yayanlara karşı acımasız bir mücadele örgütlemek, casusları, yıkıcıları ve yabancı paraşütçüleri yok etmek ve böylece avcı taburlarımıza hızla destek verilmesini sağlamak zorundayız Düşmanın hain ve sinsi aldatma ve yanlış söylentiler yayma konusunda deneyimli olduğu gözönünde tutulmalıdır. Bütün bunlar gözönüne alınmalı ve provokasyona gelinmemelidir. Panik yaratma ya da korkaklık nedeniyle vatan savunmasını engelleyen herkes, kim olduğuna bakılmadan savaş mahkemesine verilmelidir.

Kızıl Ordu’nun geri çekilmek zorunda kaldığı yerlerde demiryollarının bütün tekerlekli araçları götürülecektir; düşmana tek bir lokomotif, tek bir vagon, tek kilogram tahıl, tek litre yakıt maddesi bırakılmayacaktır. Kollektif köylüler bütün hayvanları beraberlerinde götürmek ve tahılı cephe gerisine taşınması için devlet organlarına teslim etmek zorundadırlar. Değerli eşyalar, bu arada taşınamayan renkli metaller, tahıl ve yakıt maddeleri mutlaka imha edilmelidir.

Düşman tarafından işgal edilmiş bölgelerde, düşman ordusunun birlikleriyle mücadele etmek, partizan savaşını her yerde alevlendirmek, köprü ve yolları havaya uçurmak, telefon ve telgraf bağlantılarını imha etmek, ormanları malzeme depolarını ve ikmal kollarını yakmak için atlı ve yaya partizan grupları kurulmalıdır. İşgal edilmiş bölgelerde düşman ve onun bütün yardımcıları için dayanılmaz koşullar yaratılmalı, bunlar adım adım takip edilmeli, yok edilmeli ve bütün önlemleri boşa çıkarılmalıdır.

Faşist Almanya’ya karşı savaş sıradan bir savaş olarak değerlendirilmemelidir. Bu savaş sadece iki ordu arasındaki bir savaş değildir. Bu, aynı zamanda, bütün Sovyet halkının faşist Alman birliklerine karşı büyük savaşıdır. Faşist zalimlere karşı Anavatanı savunmak için verilen bu halk savaşının amacı, sadece ülkemizin üzerindeki tehlikeyi ortadan kaldırmak değil aynı zamanda Alman faşizminin boyunduruğu altında inleyen Avrupa’nın bütün halklarına da yardım etmektir. Bu kurtuluş savaşında yalnız kalmayacağız. Bu büyük savaşta Amerika ve Avrupa halklarının, bu arada faşist egemenler tarafından köleleştirilmiş Alman halkının sadık müttefikleri olacağız. Anavatanımızın özgürlüğü için verdiğimiz mücadele, Avrupa ve Amerika halklarının bağımsızlık ve demokratik özgürlükler için verdikleri mücadeleyle kaynaşacaktır. Bu, özgürlük için, köleleştirmeye ve Hitler’in faşist ordularının tehdit edici boyunduruğuna karşı halkların birleşik cephesi olacak. Bununla bağlantılı olarak, İngiltere Başbakanı Bay Churchill’in, Sovyetler Birliği’ne gönderilecek yardım üzerine yaptığı tarihi konuşma ve Amerika Birleşik Devletleri hükümetinin ülkemize yapacağı yardım üzerine deklarasyonu son derece anlaşılır ve karakteristiktir. Bu açıklamalar Sovyetler Birliği halklarının yüreğinde sadece şükran duygulan uyandırabilir.

Yoldaşlar! Güçlerimiz sonsuzdur. Küstahlaşan düşman bunu pek yakında gözleriyle görecektir. Ülkemize saldıran düşmana karşı Kızıl Ordu’yla birlikte binlerce işçi, kollektif köylü ve aydın savaşa katılıyor. Halkımızın milyonlarca kitlesi ayağa kalkacaktır. Moskova ve Leningrad emekçileri, Kızıl Ordu’yu desteklemek için binlerce üyesi olan bir sivil halk milisi kurmaya girişmişlerdir. Düşman saldırısı tehdidi altında bulunan her kentte böylesi halk milisleri oluşturmalıyız, faşizme karşı verdiğimiz, Anavatan savaşımızda özgürlüğümüzü, onurumuzu, vatanımızı, canımızı ortaya koyarak savunmak için bütün emekçileri mücadeleye seferber etmeliyiz.

SSCB halklarını bütün güçlerini hızla seferber etmek ve sözünü bozarak bize saldıran düşmana haddini bildirmek için Devlet Savunma Komitesi kurulmuştur; devlet içinde bütün iktidar şimdi bu komitenin elindedir. Devlet Savunma Komitesi işe başladı ve şimdi bütün halkı, Lenin'in-Stalin’in partisi etrafında, Sovyet Hükümeti etrafında, Kızıl Ordu ve Kızıl Filoyu özveriyle desteklemek, düşmanı ezmek, zafere ulaşmak amacıyla birleşmeye çağırıyor.

Bütün güçlerimiz - Kahraman Kızıl Ordumuz, şanlı Kızıl Filomuz için!

Halkın bütün güçleri - Düşmanı ezmek için!

Zafere doğru ileri!

(J. V. Stalin, Eserler, Cilt 14, s.258-265, İnter Yayınları)