Kapitalizmin çok yönlü krizleri dünyanın dört bir yanında açığa çıkarken, bir yandan sermaye sınıflarının zenginlikleri katlanıyor, diğer yandan işçi-emekçiler sefalete sürükleniyor. Doğal kaynakların zenginliğine ve tüm bilimsel, teknolojik imkanlara rağmen, sermaye düzeni emekçilere insanca bir yaşam sunamıyor. Kapitalistler, kendi krizlerini aşmak adına bu krizlerin faturasını hem çeşitli yollarla işçi-emekçilere çıkarıyor hem de daha büyük krizlerin yolunu açıyor.
Farklı biçimlerde su yüzüne çıkan kapitalizmin krizlerinden biri de Lübnan’da yaşanıyor. Çok yönlü krizin ekonomik boyutuyla sözde “başa çıkmaya” çalışan hükümet, para birimindeki değer kaybına engel olmak için adım attı. Kitlesel eylemlerle krize karşı protestolar gerçekleştiren halkın ihtiyaçlarına da yanıt veriyor gözükmek adına kimi düzenlemeler yapıldı. Fakat bunlar krizin farklı biçimlerde sürmesine engel olamıyor.
Ekmek fiyatlarının artışına sınırlama getirilmesi, fırıncıların tepkisine yol açtı ve fırıncılar küçük esnafa ekmek dağıtımını durdurdu. Bakkal ve marketlerde “ekmek krizi” yaşanırken, fırınlarda uzun kuyruklar ortaya çıktı. Fırınlardan torbalar dolusu ekmek alınmaya çalışılırken, bu duruma halk da tepki gösterdi.
Merkez Bankası’nın (MB) kuru sabit tutarak devalüasyona engel olma çabası da sonuç vermiş gözükmüyor. Karaborsada Lübnan lirasının döviz karşısındaki değer kaybı katlanıyor. MB kurlarına göre 1 dolar 1515 Lübnan lirasında sabit tutulmuştu. Fakat bugün karaborsada ancak 7500 Lübnan lirası 1 dolara eşdeğerdi. Bu devasa değer kaybı bir yandan belli kesimlerin zenginleşmesine yol açarken, halkın büyük çoğunluğunun ise sefaletini derinleştiriyor.