Bu yıl 23.sü düzenlenen Dünya AIDS Konferansı korona salgınının etkisi altında gerçekleşti.
Pandemi uzmanlarınca, güncel korona kriziyle mücadele ve onu yenme aşamalarında, HIV’e (Human Immunodeficiency Virus / İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) karşı önlemlerden dersler çıkarmak mümkün.
Tagesschau’da yer alan haberlere göre organizatörler bu yıl konferansın özellikle San Francisco’da yapılmasına karar verdiler. San Francisco 80’li yıllarda batıda AIDS hastalığının en çok görüldüğü şehir olarak biliniyor. Tagesschau muhabiri Antje Passenheim’in ifadesiyle, değişime ve dönüşüme açık sağlık politikasıyla AIDS’i yenmekte büyük aşamalar kaydedildi bu şehirde.
23. Dünya AIDS Konferansı’na katılan binlerce katılımcı, konferansa sanal yolla dahil olabildi. “Ortalama 600 video kaydıyla yapılan sunumlardan, en son araştırma sonuçlarını öğrenmek mümkün” diyor, Passenheim. Kamu sağlığı alanında doktorasını yapmış olan Max Appenroth da şu an Kaliforniya’da konferansın katılımcılarından biri. Appenroth konferansta insan hakları savunucusu kimliğiyle ön plana çıkıyor. Üyesi olduğu “Organisation Global Action for Trans Equality” örgütü transeksüellerin haklarını enternasyonal zemine taşıyıp, tartışmak ve korumak amacını taşıyor.
Translar dikkate alınmamaktan şikayetçi
Appenroth, transların AIDS tedavisinde birçok bariyerle karşı karşıya kaldıklarını ve sağlık alanında dahi ötelendiklerini söylüyor. Konferansın sanal yolla yapılıyor olması, transları oldukça rahatsız ediyor, çünkü canlı katılım halinde dahi sorunlarının yeterince dikkate alınmadığından şikayetçiler. “Amerika’da yapılan en büyük araştırmalardan bir tanesi, her beş siyah trans kadının AIDS hastası olduğunu tespit ediyor.” diyen Appenroth, sorunu konferansın gündemine taşıyor.
Konferansın gündeminin en belirleyici konularından biri de tedavi için kullanılan ilaçların AIDS’in bulaşma hızını ve sayısını yavaşlatma etkisinin olması gerektiği üzerine. Bu hastalığın ölümcül etkisinin yok edilmesi gerektiği önemle dile getiriliyor.
Appenroth, dünyada toplam 38 milyon insan HIV-pozitif olduğu halde, bunların birçoğunun AIDS ile yaşlanmayı sağlayan ilaçlara ulaşma imkanlarının olmadığını da vurguluyor.
“İklim krizi ve HIV arasındaki etki ve bağlantı nedir?” “AIDS tecrübesi bize diğer pandemilerle mücadelede ne gibi dersler verebilir?” Bu iki önemli sorunun, konferansın gündemleri arasında yer alması gerektiğini de savunmadan geçmiyor Appenroth.
Devrimcilerin kuşkusuz bu sorulara verilmiş cevapları var… Emperyalist kapitalist sistemin ürettiği bu pandemilerin neden-sonuç ilişkileri ve birbiriyle bağlantıları konusunda örneğin “Pandemi ve Sosyalizm” başlıklı değerlendirme bir fikir vermektedir.
Bir kez daha görüyoruz ki, kapitalizmde tüm dünya halklarına, sınıf, renk, cinsiyet ayrımı yapılmaksızın aynı sağlık imkanı layık görülmüyor ve görülmeyecek. Kapitalist sistem doğamızı tahrip ederek yıkım ve yok oluşu dayatmaya devam edecek. Ta ki sosyalizmle gerçek anlamda eşitlik ve insanca yaşam kurulana dek…