18 Nisan’da Columbia Üniversitesi öğrencilerinin başlattığı Filistin halkıyla dayanışma eylemi, ikinci haftasında ülkenin dört bir yanına yayılan gençlik direnişine dönüştü. Direnişi bastırmak için kullanılan polis şiddeti, tehditler, tutuklamalar, histerik linç kampanyaları, antisemit suçlamaları ve emperyalist rejimin daha pek çok kepazeliği ters tepti. Zira gericilik ve saldırganlık arttıkça direniş de yayıldı. Bazı gözlemciler 1968 gençlik hareketiyle karşılaştırmalar yapmaya başladı.
Bu kararlı direniş, egemen sınıflar ile gençlik kitleleri arasında hem ahlaki hem siyasi yönden derin uçurumlar olduğunu gösterdi. İsrail’in Gazze’deki soykırımını finanse eden, gece-gündüz silah taşıyan, BM’nin ateşkes kararı almasını veto eden Joe Biden yönetimi ve ABD tekellerini temsil eden Demokratlar ve Cumhuriyetçiler soykırımla suç ortaklığı yaparken, gençlik kitleleri ise bu yürekli bir direnişle İsrail’in işlediği savaş suçlarına karşı çıkıyor, Filistin halkının özgürlük hakkını savunuyor.
Egemenlerin sergilediği histerik saldırganlık, dünyaya “demokrasi dersleri” vermeye pek meraklı olan Amerikan emperyalizminin ciddi bir tepkiyle karşılaştığında anında faşist yüzünü göstereceğini birkez daha kanıtlamıştır. Görüldü ki, Kongre ve Temsilciler Meclisi’nde faşist zihniyetli soykırım destekçileri köşe başlarını tutuyor. ABD’nin “ünlü” gazete ve kanalları da koro haline soykırımcı, dinci-faşist Netanyahu rejiminin savaş suçları işlemeye devam edebilmesi için kalkan oluyor.
Ancak estirilen polis terörü ve ırkçı-gericilerin ördüğü histerik linç kampanyaları direnişi sindirmek bir yana daha da yayılmasını hızlandırmış görünüyor. 40’ı aşkın üniversitede devam eden direnişe işçilerin de katılmaya başlaması ise tepkinin öğrenci gençlikle sınırlı olmadığını gösterdi.
New York’ta bulunan The City College of New York/City College Üniversitesi öğrencilerinin başlattığı direnişe işçiler de katıldı. İşçi grupları ile ilerici aktivistlerin katılması direnişin kampüslerin dışına taşma potansiyeline işaret ediyor.
"New York Workers" adlı işçi grubunun eylemlere katılması bir ilk oldu. Ancak bu eğilim yayılırsa, soykırım suçuna batmış Biden yönetimi ve bir bütün olarak ABD emperyalizminin Gazze’deki soykırımı savunması zorlaşacak.