İşçiler, emekçiler,
İkinci emperyalist paylaşım savaşı Nazi Almanya’sının 1 Eylül 1939’da Polonya’yı işgaliyle başlamıştı. 85 yıl sonra dünyamız yine bir savaş arenasını andırıyor. Emperyalist dünya burjuvazisi, dünyayı ve insanlığı son sürat yeni bir topyekun savaşa sürüklüyor. Son yıllarda yaşanan gelişmeler bu konuda tartışmaya yer bırakmıyor.
İki buçuk yıldır süren Ukrayna-Rusya savaşı, ABD-NATO’nun başını çektiği kamp tarafından adım adım tırmandırılmaya devam ediyor. Ukrayna’daki Nazi özentili yönetim, bu işte Ukrayna halkının yıkım ve acıları pahasına hevesli kukla rolünü oynamaktan vazgeçmiyor. Diğer yandan Asya-Pasifik’te ABD emperyalizmi ve işbirlikçilerinin provokatif adımlarının sonu gelmiyor. Keza siyonist İsrail’in Filistinlilere yönelik soykırım savaşını bölgeye yayma girişimleri pervasızca sürüyor. Bu kadarı, emperyalistlerin nasıl bir çılgınlık hali yaşadıklarını gösteren güncel örnekler sadece.
Bu gelişmelere paralel olarak kapitalist devletler dünya genelinde savaş ekonomisinin kurallarını hayata geçiriyorlar. Dünyadaki kaynaklar her yıl rekor kıracak şekilde silahlanmaya ve militarizme yatırılıyor. Sadece geleneksel silahlarda değil, nükleer silahlanmada da kuralsız bir yarış yaşanıyor. Emperyalistler yeryüzünde yaşamı yok etme potansiyeli taşıyan nükleer çatışmayı bile göze almış görünüyorlar.
Tarihsel ömrünü çoktan doldurmuş olan emperyalist-kapitalizmin bundan başka bir gelecek vizyonu bulunmuyor. Zira sistem uzun yıllardır tarihsel bir bunalım içinde debeleniyor. Ataklar halinde süren ekonomik krizler, emperyalist rekabeti şiddetlendiriyor, emperyalist hegemonya ilişkilerini altüst ediyor, savaşları kaçınılmaz kılıyor.
Emperyalist kapitalizm sadece kriz ve savaş üretmekle kalmıyor. Buna her yerde siyasal gericiliğin yoğunlaşması, polis devleti teröründe artış, demokratik hak ve özgürlüklerin budanması, ırkçı-faşist akımların tırmanışı eşlik ediyor. Bu atmosferde kültürel-ahlaki çürüme de günden güne derinleşiyor. Öyle ki emperyalist burjuvazi siyonist savaş makinasının dünyanın gözleri önünde yürüttüğü soykırım savaşını bile ayakta alkışlıyor. ABD ve Avrupalı emperyalistler iğrenç suçlarına ve ikiyüzlülüklerine toplumları da ortak etmek için her yolu mübah görüyorlar. Sermaye medyasından adeta yalan lağımı akıyor. Siyonist vahşete tepki gösterenler ise en ağır baskı ve cezalarla susturulmaya çalışılıyor.
Örgütlü sınıf mücadelesinin zayıflığının sürdüğü koşullarda bu gidişatın faturası işçi sınıfı ve emekçilere, özellikle bu kesimin kadın, genç ve çocuklarına kesiliyor. Ortadoğu’da Filistinliler ve Kürtlere, keza Afrika, Asya ve Latin Amerika’daki pek çok savunmasız halka ise en ağır bedeller ödettiriliyor.
Kardeşler,
Bugün emperyalist saldırganlık, savaşlar, ırkçılık, faşizm, toplumsal çürüme; ekonomik, sosyal ve siyasal haklarımızın gasp edilmesi vb. karşısında tek seçeneğimiz, protestoculuk sınırlarını aşıp örgütlü sınıf mücadelesini yükseltmektir. Dünyayı yeni ve yok edici bir topyekûn savaşa sürükleyen emperyalist barbarlığa karşı işçi ve emekçilerin devrimci mücadele sahnesine çıkması, sınıfsal temelde bir barış hareketi geliştirmesi yakıcı bir sorumluluk olarak önümüzde durmaktadır. Emperyalist dünya burjuvazisini geriletmenin, güncel olarak savaş ve saldırganlığı durdurmanın asgari koşullarından biridir bu.
Sömürünün, savaş ve saldırganlığın son bulduğu, halkların kardeşliğinin egemen olduğu bir dünya ise ancak devrim ve sosyalizm kavgasını büyütmekle, emperyalist-kapitalist sistemi tarihin çöplüğüne göndermekle mümkündür.
Kahrolsun emperyalist saldırganlık ve savaşlar!
İşçilerin birliği, halkların kardeşliği için yaşasın devrim ve sosyalizm!
BİR-KAR
30 Ağustos 2024