Sovyet orta menzilli füzelerinin Küba'ya yerleştirilmesi uluslararası hukuku ihlal eder miydi? Pek sayılmaz.
Yine de Moskova Ekim 1962 sonunda bu hamleden vazgeçmeye karar verdi. Eğer inatla bu hakta ısrar etseydi, kim bilir bugün hala bir gazete yorumu yazabilir ya da okuyabilir miydik? Batılı savaş gemilerinin Tayvan Boğazı'ndan giderek daha sık geçmesi söz konusu olduğunda bunu akla getirmek iyi olur.
Almanya’nın CDU partisinin şahinlerinden Roderich Kiesewetter ve Bundeswehr Genel Müfettişi Carsten Breuer gibi Alman siyasetçiler ve askeri yetkililer son günlerde ısrarla, eğer "Baden-Württemberg" fırkateyni ve "Frankfurt am Main" görev gücü ikmal gemisi Güney Kore'den Filipinler'e giderken Tayvan'ın doğusundan geçmek yerine Tayvan ile Çin anakarası arasındaki rotayı seçmişlerse, bunun sadece onların hakkı olduğunu söylüyorlar.
Bu doğrudur ve kimse buna itiraz etmemektedir. Savaş gemilerinin yabancı kıyılarda seyrederken neler yapabileceklerine ilişkin deniz hukukunun yorumlanmasında farklılıklar vardır.
Eskiden sömürge olan birçok ülke bu konuda daha hassas. Sömürgeci güçlerin gambot (karakol görevi gören savaş gemileri) politikası ile ilgili yeterince deneyimleri var. Bununla birlikte, Tayvan Boğazı'nın merkez hattı boyunca ölçülen kıyıdan belli bir mesafede barışçıl geçiş hakkına kimse itiraz etmemektedir- Çin bile.
Ama esas mesele bu değil. Asya-Pasifik bölgesindeki askeri gelişmeleri takip eden herkes, Batılı devletlerin bu bölgede muazzam bir silahlanmaya gittiğini biliyor. ABD silahlı kuvvetlerini Japonya'dan Tayvan ve Filipinler'e kadar uzanan birinci ada zincirinin tamamına yayıyor. Japonya'nın en güneybatı adalarındaki varlıkları daha şimdiden halk arasında protestolara neden oluyor.
Filipinler hariç Güneydoğu Asya'daki çoğu ülkede durum büyük bir endişeyle izleniyor. Tayvan'a eğitmen olarak gönderilen ABD özel kuvvetlerinin bir kısmı şu anda Tayvan Boğazı'ndaki Penghu Adaları'nda ve Çin anakarasından sadece iki kilometre uzaklıktaki Kinmen'de konuşlandırılmış durumda.
Bir zamanlar Afyon Savaşı sırasında İngiliz filosunun ya da daha sonra Boxer İsyanı'nın bastırılmasından önce Alman donanmasının yaptığı gibi Batılı savaş gemilerinin kıyılarında devriye gezmeye başlamasını Çin'in bir tehdit olarak görmesi mantıklıdır.
Artık kimsenin itiraz etmediği bir hak üzerinde Krupp çeliği kadar ısrar edebilir ve Çin'in haklı endişelerini görmezden gelebilirsiniz. Teorik olarak, Ekim 1962'nin sonunda savaş istemediği için hakkından vazgeçen Sovyetler Birliği gibi de davranılabilir. Ancak Almanya dahil olmak üzere Batı'daki egemen sınıflar bu iradeden yoksundur.
Çeviri: Kızıl Bayrak
Jörg Kronauer- Junge Welt /11.09.2024