Kasım 2019'da Bolivya’da ABD’nin tezgahladığı ve AB'nin desteklediği askeri darbeyle Evo Morales iktidardan düşürüldü. Emperyalistler, Jeanine Áñez adlı kuklalarını Bolivya Cumhurbaşkanı olarak tayin ettiler. Morales ülkeyi terk etse de, emekçilere darbecilere karşı direndiler. Seçimler yaklaşırken, darbecilerin devlet terörünü arttırmaları, kazanma şanslarının düşük olmasından da kaynaklanıyor olsa gerek.
Amerikancı darbeciler, Morales destekçileri üzerinde estirdikleri terör dalgasının dozunu 6 Eylül'de yapılması planlanan parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde iyice arttırdılar. Darbeciler, seçimlerin favorisi kabul edilen ve halen Arjantin'de sürgünde bulunan Evo Morales'in seçimlere katılmasını engellemek istiyorlar.
Seçimlere haftalar kalmışken, ilk hamle rejimin güdümündeki savcılıktan geldi. Savcılık, “terörizmi ve terörist faaliyetleri finanse ettiği” gerekçesiyle Morales hakkında dava açtığını duyurdu.
Haklı olarak iddiaların uydurma olduğunu açıklayan Morales, suçlamaları reddetti. Twitter hesabından yaptığı açıklamada suçlamaları “hükümetin sistematik zulmüne dair yeni bir kanıt” olarak nitelendirdi. Yapılan anketlerin Sosyalizm İçin Hareket (MAS) partisinin rejim partilerinin önünde olduğuna dikkat çeken Morales, “Demokrasi ve hukukun üstünlüğü yakında Bolivya'ya dönecek.” dedi. Amerikancı darbeye karşı Morales’in aldığı pasif tutuma rağmen, MAS’a verilen desteğin yüksek olması, emperyalistlerin Bolivyalı emekçileri sindiremediğine işaret ediyor.
Darbeci rejimin icraatlarına dikkat çeken gözlemciler, Bolivya’nın hala demokrasi ve hukuktan çok uzak olduğunu ifade ediyorlar. Fiilen içişleri bakanı olan Arturo Murillo, sahte bir videoya dayanarak Morales hakkında bir dava daha açtırdı. Uydurma videoda Morales’in Koka Çiftçileri Sendika lideri Faustino Yucra Yarwi'ye, gıdaların şehirlere girmesini önlemek için “barikatlar kurma talimatı verdiği” iddia ediliyor.
Morales, videoyu sahtekarların hazırladığını söylüyor. Buna karşın kapıkulu savcı, videoyu temelsiz iddialarının kanıtı olarak kullanıyor.
Nisan ayında darbeye karşı düzenlenen protesto eyleminde koka çiftçileri sendikası lideri Faustino Yucra Yarwi dahil çok sayıda kişi tutuklanmıştı. Darbe rejiminin İçişleri Bakanı Arturo Murillo, sendika lideri de dahil tutuklananlar hakkında 30 yıl ceza talep etmişti.
Darbeyle düşürülen Morales hükümetinin üyeleri ile MAS’ın diğer önde gelen kadroları, sendikacılar, yerli ve sosyal örgütlerin üyeleri de düzmece suçlamalarla yargılanıyor.
Darbeciler, yaklaşan seçim yenilgisi korkularından dolayı MAS aleyhine yeni davalar açıyorlar. 30 Haziran'da MAS'ın cumhurbaşkanı adayı Luis Arce Catacora'ya karşı da dava açıldı. Eski ekonomi bakanının görev süresi boyunca olumsuz sözleşmelerle devlete ekonomik zarar verdiği iddia ediliyor. Arce bu asılsız iddiaları derhal reddederken, darbe hükümetinin bu karalama kampanyasına karşı açıklama yapan Morales, bu davaların amacının “anketlerde önde gözükenlerin adaylığını önleme girişimi” olduğunu söyleyerek tepki gösterdi.
Uluslararası tepki ve eleştirilere rağmen, darbeyle işbaşına gelen Áñez ve yandaşları muhalefete karşı birçok ceza davası açtı. Haziran ayında Avrupa Parlamentosu üyeleri, avukatlar ve sendika liderleri, darbe hükümeti tarafından “süregiden insan hakları ihlallerini ve MAS'a yönelik sistematik zulmü” protesto etmek için uluslararası kamuoyuna çağrıda bulundular. Çağrının beş Avrupa ülkesinden imzacıları, yaptıkları ortak açıklamada, darbe hükümetini seçimler öncesinde “keyfi tutuklamalar, ırk ayrımcılığı ve muhalefete karşı insanlık dışı uygulamalar” yapmasından dolayı suçladılar.
Daha önce de birkaç kez ertelenen seçimlerin planlandığı gibi yapılıp yapılmayacağı halen belirsizdir. Covid-19 salgınına karşı halkı çaresiz bırakan rejim, seçimlerin ertelenmesi için korona bahanesine sığınabilir.
Bolivya'da yaşananlar, ‘burjuva demokrasisi’nin ne anlama geldiğini, sınırlarını, nerede başlayıp nerede bitiğini göstermesi bakımından öğreticidir. Sınıflar savaşımının acımasız mantığını göstermesi bakımından da önemli derslerle doludur. ‘İnsan hakları’, ‘demokrasi’ gibi konularda vaaz verme şampiyonu olan ABD ile AB emperyalistleri, darbecilerin arkasında durarak kirli ellerini Bolivya halkının kanına buladılar.