Avrupa’nın mülteci politikası tam anlamıyla çıkmazda. Çarşamba gecesi, Yunanistan’ın Midilli adasında bulunan en büyük mülteci kampı Moria’daki yangın bunu yeniden teyit etti. Yaşanan ve “cehennem” olarak tanımlanan yangın, yıllardır başarısız olan politikayı tartışma konusu yaptı. “Almanya ve diğer AB ülkeleri mültecileri neden Moria’dan çıkarmıyor?” sorusu etrafında AB’nin mülteci politikası sorgulanıyor.
Kimi siyasi partilerin, derneklerin ve kiliselerin temsilcileri Almanya Federal İçişleri Bakanı Horst Seehofer’e, yanan Moria kampından mültecilerin hızla ülkeye getirilmesi için “baskı” yapıyor. Bazı federal eyaletler ve belediyeler mültecileri kabul edebileceklerini belirttiler. Ancak federal hükümetin onayı olmadan bunu yapmaları olanaklı değil. Çünkü mültecileri kabul etme konusunda karar verme yetkisi federal hükümete ait.
Ortak bir Avrupa girişimi çağrısında bulunan Federal İçişleri Bakanlığı şimdiye kadar Yunanistan’dan gelen mültecileri Almanya’ya kabul etmeyi reddetti. Koalisyon ortağı SPD ise, mültecilere abluka uygulama tutumundan dolayı Federal İçişleri Bakanlığı’nı suçluyor. SPD lideri Saskia Esken, yaptığı açıklamada, CSU’lu bakanın “bu yoksul, çaresiz insanlara, özellikle ailelere ve çocuklara yardım etmek için”mültecilerin ülkeye alınmasına izin vermesi gerektiğini söyledi.
Mülteci alımında Koalisyon ve AB bölünmüş durumda
10 Alman belediyesi, Angela Merkel ve İçişleri Bakanı Horst Seehofer’e yazdıkları ortak bir mektupta, yanmış Yunan kampı Moria’dan mültecileri kabul edeceklerini, “Avrupa’da koruma arayanlar için insani bir katkı sağlamaya” hazır olduklarını belirttiler. Merkel ve Seehofer’e bunun önünü açmaları için çağrıda bulundular. Mektup, Bielefeld, Düsseldorf, Freiburg, Gießen, Göttingen, Hannover, Köln, Krefeld, Oldenburg ve Potsdam belediye başkanları tarafından imzalandı.
Seehofer’e yazdıkları bir mektupta 16 Federal Meclis üyesi de, 5 bin mültecinin kabul edilmesini istedi. Mektupta, “Almanya’nın Yunanistan’dan, mümkünse diğer AB ülkeleriyle birlikte ancak gerekirse tek başına, 5 bin mülteciyi almasını istiyoruz. Şimdi öncelik, Avrupa mülteci politikasını şekillendirmek değil, bariz insani zorlukları hafifletmektir” denildi.
Federal Aile İşleri Bakanı SPD’li Franziska Giffey, “Tüm Avrupa Birliği ülkeleri bir anlaşmaya varana kadar bekleyemeyiz.” dedi ve bunun haftalar hatta ayları bulacağını ifade etti. Durumun dramatik olarak kötüleşmesinin, “şimdi nihayet insanlara - özellikle çocuklara ve ailelere - yardım etmenin ve onları bu mantıksız koşullardan kurtarmanın nedeni olması gerektiğini” söyleyen Franziska Giffey, Federal eyaletlerin ve belediyelerin yardım etme isteklerini memnuniyetle karşıladı.
Federal Kalkınma Bakanı CSU’lu Gerd Müller, Moria’dan Almanya’ya 2 bin mültecinin alınmasını savundu. İki yıl önce kampı ziyaret eden Müller, “Bu bir mülteci kampı değil, burası bir hapishane. Mülteciler suçlular gibi hapse atılıyor” dedi. Avrupa Birliği’nin de mülteci krizinin çözümü üzerinde bir anlaşmaya varma yükümlülüğü olduğunun görüldüğüne işaret etti.
Berlin ve Paris 400 çocuk mülteci kabul ediyor
Angela Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise, diğer AB ülkeleriyle birlikte 400 refakatsiz göçmen çocuğu almayı planlıyor. Şansölye Angela Merkel, Konrad Adenauer Vakfı etkinliğinde yaptığı açıklamada, kendisinin ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis’in talebi üzerine Yunanistan anakarasına getirilen çocukları kabul edeceklerini söyledi.
Macron, Korsika’ya yaptığı ziyarette, mültecileri ağırlamak için Merkel ile bir Avrupa girişimi planladığını doğruladı. “Mümkün olduğunca çok Avrupa ülkesini, özellikle çocuk mültecileri almaya ikna etmeye çalışacağız” dedi. 400 sayısının yalnızca yaş sıralamasına göre olduğu ve görüşmeler sonucunda bu rakamın değişebileceği, aynı zamanda Yunan hükümetinin isteklerinin de göz önünde bulundurulacağı söyleniyor.
Merkel, diğer bazı AB üye ülkelerinin de katılacağını umduğunu söyledi. Göç, sadece göçmenlerin geldiği ülkelerin sorunu değil, aynı zamanda bir Avrupa sorumluluğu haline gelmelidir diyen Merkel, “Şu anda Avrupa’nın ortak bir göç politikası bulunmamaktadır. Ve bu şekilde kalırsa, Avrupa için ağır bir yük olacak” ifadelerini kullandı.
Moria ve diğer kabul merkezlerine atıfta bulunan Merkel, “Oradaki insanların aşağılayıcı koşullarda yaşadığını uzun zamandır biliyoruz” dedi. Almanya ayrıca Moria’da yeni ve daha iyi koşulların yaratılmasına yardımcı olmak istiyor. Almanya, Yunan adalarındaki mülteci kamplarından 460’tan fazla refakatsiz ve hasta çocuğu önceden kabul etmişti.
Hollanda'da kararsızlık, Avusturya’da anlaşmazlık
Avrupalı emperyalistlerin kirli mülteci pazarlığında Hollanda hükümeti 100 kişiyi almayı önerdi. Şimdiye kadar, Başbakan Mark Rutte’nin hükümeti Yunanistan’dan gelen mültecileri kabul etmeyi kesinlikle reddetti. Ancak üç koalisyon ortağı şimdi bir tutum değişikliği çağrısında bulundu. Hollanda, gençleri ve çocuklu aileleri kabul etmek istiyor.
Avusturya’da ise Moria’dan gelen göçmenlerin kabulü konusunda anlaşmazlık yaşanıyor. Başbakan Yardımcısı Werner Kogler günlük Der Standard gazetesine verdiği demeçte, koalisyon ortağını annelere ve çocuklara hızlı yardım sağlamaya ikna etmeye çalıştıklarını söyledi. Yeşil siyasetçi, “Almanya Başbakanı Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve hatta Bavyera Başbakanı Söder çocukları kabul ederse, Avusturya da alabilir” dedi. Şansölye’nin partisi muhafazakar ÖVP şimdiye kadar kesinlikle buna karşı çıkıyordu.
Göçmenlerin hapishaneden ağır şartlarda yaşamaya mahkum edildiği Moria kampındaki yangının ardından AB emperyalizminin temsilcilerinin ikiyüzlü söylemleri, hâlâ da kirli pazarlıklar yürütmeleri, düzenin çürümüşlüğünün yeni bir dışa vurumu olmuş durumdadır. “Mülteci krizi”nin baş sorumlusu emperyalist kapitalist devletler, kısmi “çözüm” üretmekten dahi acizdir.