Amerikan halkının büyük bir bölümünün maddi geliri pandemiyle birlikte ciddi oranda azaldı ve milyonlarca insan temel gıda maddelerini yardım kuruluşlarından alıyor.
Washington merkezli “Martha’s Table” adlı 40 yıllık yardım kuruluşu, bu yılki kadar gıda yardımına muhtaç insanın bugüne kadar hiç olmadığını belirtiyor. Bir diğer yardım kuruluşu olan “Feeding America”, açlığın ve yoksulluğun 2020 yılında “orta sınıfa kadar ulaştığını” ve ülkede 50 milyon insanın temel gıda maddelerinden yoksun olduğunu, pandemi öncesi bu sayının 35 milyon olduğunu bildiriyor.
Çalışanlar “yardıma muhtaç” bırakıldı
Yardıma muhtaç insanların, sokaklarda evsiz yaşayan insanlar değil, çoğunlukla iş ve meslek sahibi insanlar olduğunu vurgulayan yardım kuruluşu görevlisi, bu insanların kiralarını ve faturalarını ödeyemediklerini bildiriyor.
Aylık maaşlarıyla sağlık ve gıda gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamayan halkın büyük bir kesimini siyahlar ve Latin Amerikalılar oluşturuyor.
Bahar aylarında Amerikan devleti 1200 dolarlık bir yardım ödemesi yapmıştı, fakat pandeminin etkisiyle emekçiler daha da yoksullaştı ve ek desteklere ihtiyaç duyuyor. Sermaye için kurtarma paketleri açıklayan ABD yönetimi henüz emekçiler için yeni bir desteği açıklamaktan geri duruyor.
“Biz bunu karşılayamayacağız”
“Feeding America”, ülkedeki açlık krizinin böyle devam etmesi durumunda, 2021 yılında 8 milyar yemek öğününe daha ihtiyaç olacağını belirterek “Biz bunu karşılayamayacağız” diye duyurdu. Düzenin bekasını sürdürmeye yarayan bir “yardım” kuruluşunun bu açıklaması, kapitalist düzenin adeta çöküşle karşı karşıya olduğuna işaret etti. Ve “böyle giderse” düzenin bu krizinin faturası, açlıkla işçi ve emekçilere çıkarılacak.
Kapitalizm, işçi ve emekçilere her daim açlık ve yoksulluk dayatmış, pandemiyle derinleşen kriz bunu vahim bir biçimde fakat tüm açıklığıyla bir kez daha göstermiştir. Salgın karşısında emekçileri gerekli ihtiyaçlarını karşılayarak karantina alıp korumaktan aciz kalan sömürü düzeni, kendi çöküşünü önlemek adına onları fabrikalara/işyerlerine sürmüştür. Yine de krize çözüm üretemeyen ve küresel çapta can çekişen kapitalizm, işçi ve emekçilerin sağlıklarını hiçe saymakla kalmıyor, onları daha derin bir açlığa ve sefalete sürüklüyor.
“Böyle gidip gitmeyeceği” emekçilerin elinde
İnsan da dahil her tür canlının ve doğanın içerisinde olduğu tüm dünyayı, sermayenin sınırsız birikimi ve kâr etmesi için hoyratça ve sınırsızca sömüren kapitalizme karşı dünyamızın kurtuluşu ve geleceği sosyalizmdedir. Sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız bir dünyayla açlığın ve yoksulluğun kökü kurutulabilir.
Kapitalizmin krizinin giderek derinleştiği koşullarda bugün bu uğurda mücadele etmek, işçi ve emekçiler için her zaman olduğundan da daha acil bir görevdir. Bu krizlerin “böyle gidip gitmeyeceğini” de bu mücadele belirleyecektir.