Bir “yeni soğuk savaş” döneminden söz ediliyor. Ben daha çok, bir “emperyalist yeniden paylaşım” dönemindeyiz diye düşünüyorum.
Tarih bize, kapitalist devletler düzeninde hegemonyanın “istikrar”, hegemonya yokluğunun “kaos” getirdiğini gösteriyor; yeni bir düzen kurucu merkez, hegemonyasını kurana kadar... “Kaos” dönemlerinden, “hegemonya transferinin” yıkıcı savaşlarından, yeniden canlanan canavar ideolojilerinden, devlet teröründen kurtulmanın yolu da her krizde demokrasi ve özgürlükleri ayaklar altına alan kapitalizmden kurtulmaktan geçiyor.
Son “kaos” dönemini de ABD’nin hegemonya restorasyonu projesinin, Afganistan, Irak savaşlarıyla başlatabiliriz. Gerçekten de finansal kriz, Çin’in yükselişi, Rusya’nın Suriye üzerinden Or"tadoğu’ya inişi, “Arap Baharı”, “Meydan hareketleri”, “İslamcı Terörizm”, göç dalgası, Avrupa’da, yeniden “süreç olarak faşizm”, ABD (NATO) ile Rusya arasında, Ukrayna üzerinde 2014’te başlayarak bir “vekalet savaşıyla” devam eden rekabet, iklim krizinin kontrolden çıkmaya başlaması, hep bu “kaos” ortamına ait. Ortadoğu ve Afrika’da, ABD hegemonyasının “yeni sömürgeci” politikalarıyla şekillenmiş nüfuz alanları üzerinde bir “yeniden paylaşım” sürecinin başlaması da...
Rusya-İran ekseninden söz edilir, karşısında İsrail-Körfez ülkeleri yaklaşımına dayanan bir blok şekillenirken, Çin’in aracılığıyla bir İran-Suudi Arabistan yakınlaşması, Esad rejiminin “Arap dünyasında” rehabilitasyonunun başlaması; bu gelişmelerin enerji güvenliği, ticaret, kredi ve doğrudan yatırımlar gibi ekonomik bir zemine dayanması, ABD’nin, Avrupa merkezlerinin etkisini zayıflatan bir “yeniden paylaşım” sürecine işaret ediyor.
Batı’nın Afrika’daki geleneksel etkisi karşısında, Çin’in kıtadaki yatırımlar, verdiği krediler yoluyla elde ettiği ayrıcalıklar, hatta kıtaya nüfus transferi ile yarattığı yeni bağımlılık ilişkileri çokça tartışıldı. Bunlara ek olarak, son haftalarda Rusya kaynaklı Wagner grubunun Fransa’yı Afrika’dan çıkmaya zorladığını (Foreign Policy), ABD’nin Rusya’nın Afrika’daki etkisine karşı hareketlendiğini (New York Times) okuyoruz. Bu “yeniden paylaşım” çabalarına paralel jeopolitik alanında da yeni dizilişler görülüyor. Çin’in, Ortadoğu, Afrika, Latin Amerika’da “Küresel Güney” olarak tanımlanan ülkeler üzerindeki ekonomik, siyasi etkisi artarken Rusya ile arasındaki ilişki ekonomik-askeri bir ittifaka dönüşüyor. “Küresel Güney” ülkeleri, Ukrayna Rusya savaşında, ABD hegemonyasının basıncına direniyor. Bu sırada, Hindistan ve Japonya’nın, Çin’e karşı, ekonomik, diplomatik ve güvenlik ilişkilerini güçlendirdikleri aktarılıyor.
“Yeniden paylaşım” süreci ister istemez, silahlanma yarışını, bunu destekleyecek ekonomik-teknolojik rekabeti beraberine getiriyor. Bu alanda Stockholm Uluslararası Barış Enstitüsü (SIPRI) son dönemde, büyük “özel yatırım şirketleri”nin (private equity firms) silah endüstrisinin en büyük 100 şirketine ilgilerinin arttığını, bazılarını bütünüyle satın aldıklarını (ÖYŞ bünyesine giren şirket hakkında bilgi edinmek zorlaşıyor) aktarıyordu. New York Times’ta bir yorum, ABD ve Çin devletlerinin ülkelerinin teknoloji sektörü elitlerine verdikleri desteği artırdıklarını, korumacılığı-merkantilizmi, sanayi politikalarını benimsemeye başladıklarını (serbest piyasa kapitalizmi geride kalıyor) aktarıyordu. Diğer bir deyişle, 21. yüzyılın “yeniden paylaşım” döneminde finans-kapital, finans oligarşisi ve devlet ilişkisinin yeni hallerini...
Cumhuriyet / 27.03.23